Etiket arşivi: İRAN DOSYASI

İRAN DOSYASI /// İRAN’DA MEDYA BASKISI : İKİ KÜRT GAZETECİYE HAPİS CEZASI


İRAN ANALİZ / Medya mensupları ve aktivistleri hedef alan sistematik devlet baskılarının sürdüğü İran’da, tutuklanan insan hakları haberlerini takip eden Hoşro Kürdpur ile kardeşi Mesud hakkındaki hapis cezası onaylandı.

Mahabat Devrim Mahkemesinin verdiği karara göre Hoşro Kürdpur 6 yıl hapis cezasına, kardeşi Mesut ise 3,5 yıl hapis cezasına çaptırıldı. Kardeşler kararı temyize götürme hakkına sahipken, uzmanlar şimdiye kadar rejimin hedef aldığı aktivistler, siyasiler, düşünürler, Sünni alimler ve muhalifler arasından temyize gidip de cezasının bozulduğu nadir vakalar olduğuna dikkat çekiyor. Yargılamaların birçoğunun radikal Şii ve Velayeti Fakih dogmasına bağlı rejim yanlısı hakim ve savcıların denetimindeki mahkemelerde yapıldığına hatırlatmada bulunuluyor.

Kararla ilgili olarak bir açıklama yayınlayan Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü İran’da medyaya yönelik baskılardan duyduğu endişeleri dile getirdi ve hükümetin Kürdpur kardeşlere yönelik baskılarını örnek olarak verdi.

Öte yandan altı İranlı milletvekili de Cumhurbaşkanı Ruhani’ye hitaben yazdıkları mektupta Kürdpur kardeşlere adalet namına kolaylık sağlaması için her tür gayreti göstermesini istedi.

Mukriyan haber ajansı direktörlüğünü yapan Kosro Kurdpur ülkede çoğu Sünni olan milyonlarca Kürt vatandaşı ve bölgelerdeki insan hakları haberlerini takip edip yayımlamaktaydı.

İRAN DOSYASI : SURİYE DİRENİŞİNDEN ESED GÜÇLERİYLE YABANCI Şİİ MİLİTANLARA DARBE


İRAN ANALİZ / Suriye silahlı direniş grupları yaptığı açıklamasında ülkenin kuzyeindeki Halep’te bulunan askeri havalimanı ile civarındaki askeri noktalara yönelik düzenlediği operasyonlarda çok sayıda düşman askerini öldürdüğünü ve birçok savaş uçağını da yakarak imha ettiğini duyurdu. Halep çevresiyle Şam kırsalına bağlı Seyyide Zeyneb ve farklı bölgelerde bulunan Lübnanlı Şii terör örgütü Hizbullah ile Iraklı Şii terör örgütü Ebil Fazl el-Abbas Tugaylarına ait onlarca militanın da çatışmalarda Özgür Suriye Ordusu ve direnişçilerce öldürüldüğü kaydedildi.

en-Niyreb askeri hava üssüne yönelik operasyon yürüten direnişçilerin buradaki askeri savaş uçaklarından bazılarını yakarak imha ettiği bildirilirken, en stratejik büyük askeri tugaylardan birisi olan 80. tugayı ele geçirme amaçlı büyük operasyonun da hız kesmeksizin sürdürüldüğü ifade edildi. Grad füzeleri, 107 tipi yerel yapım füzeler, C-5 füzesi ve havan toplarının da kullanıldığı operasyona muhtelif silahlı direniş grupları ortak hareket ederek katılıyor.

İRAN DOSYASI : SURİYE’DE 30 HİZBULLAH MİLİTANI DAHA ÖLDÜRÜLDÜ


İRAN ANALİZ / Suriyeli devrim kaynaklarının aktardığına göre aralarında çocuk ve kadınların da yer aldığı birçok kişi Hama kırsalına bağlı Resmul Ahmer köyünde Esed rejim güçlerince katledildi, birçok kişi ise bombardıman neticesinde yaralandı. Halep kırsalındaki Sefire bölgesi yakınında Tel Aran köyüne sızmaya çalışan 30 Hizbullah örgütü mensubu Şii militanın ise Suriye direniş gruplarınca öldürüldüğü belirtildi.

Rejim güçlerinin ağır bombardımanı altında direnişçilerin elindeki bölgeleri ele geçirmek için harekete geçen Lübnan ve Irak’tan gelen Şii militanların birçok yerde ağır kayıplar verdiği kaydedildi. Ebul Fadl el-Abbas Tugayları adlı Iraklı Şii terör örgütü mensuplarının Şam kırsalında ciddi darbe aldığını yazan yerel kaynaklar, özellikle Seyyide Zeyneb bölgesinde onlarca yabancı ülkelerden gelen Şii teröristin öldürüldüğünü aktardı.

Öte yandan 80. askeri tugayı ele geçirmek için farklı silahlı direniş gruplarının ortaklaşa gerçekleştirdiği operasyonun ise tüm şiddetiyle sürdüğü ifade edildi.

İRAN DOSYASI : HUSİ ÖRGÜTÜ TANKLAR, TOPLAR VE AĞIR SİLAHLARLA SALDIRIYOR


İRAN ANALİZ / Yüzlerce insanın öldürüldüğü ve yaralandığı Yemen’in kuzeyindeki Demmac bölgesine yönelik İran destekli Şii Husi örgütü militanlarının saldırısı sürüyor. Aralarında tankların da bulunduğu füzeler, ağır toplar ve silahlarla gerçekleştirilen saldırının geniş bir alanı kapsadığı, yerli aşiretlere yönelik saldırı ve tacizlerin yanı sıra tehcir ve tutuklamaların da artarak devam ettiği bildiriliyor. Tanklar, Hummer zırhlı araçları ve ağır makinali silahlarla saldıran Husilere, İranlı ve Hizbullah uzmanları da destek veriyor.

Arabulucuların Husi terörünün durması yönündeki çalışmalarının ise fayda vermediği, saldırıların eskisinden daha fazla şiddetlenerek devam ettiğini kaydetti kaynaklar. Sahadaki silahlı saldırıların durması yönündeki aşiret ileri gelenleri, alimler ve önde gelen şahsiyetlerin arabulucuk teklifini reddeden Şii Husi örgütünün siyasi olarak da uzlaşma tekliflerini dinlemediği, Demmac’a yönelik saldırılarını sürdürdüğü kaydedildi.

Geçtiğimiz hafta da devam eden saldırıların 30 Ekim tarihinde başladığını belirten yerel kaynaklar, Husi militanlarının ağır silahlar kullandığını, öğle namazı esnasında hedef aldıkları bir camide altısı cemaatten olmak üzere 20 sivili öldürdüğünü belirtti. el-Masdar Online’a konuşan görgü tanıklarının bildirdiğine göre Husi militanların gerek Yemen ordusuna ait resmi askeri üniformalar gerekse özel kuvvetlere ait üniformalar ile savaşıyor.

Öte yandan Maarib Press adlı kaynak ise Cuma günü Demmac bölgesinde Dehfeş bölgesindeki İç Güvenlik Karargahı tarafından bombardımanın yapıldığı ve zırhlı araçların bölgede yayıldığını yazdı.

Yemen haber kaynakları geçtiğimiz Cumartesi gününden bu yana şiddetini artıran Husi Şii örgütünün kullandığı silahlarla ilgili görgü tanıklarında aldığı şu bilgileri paylaştı:

1- 3 adet tank

2- 3 adet 85 mm. uzun menzilli top

3- 6 adet 210 mm havan topu

3- 8 adet B-10 tipi bombaatar

4- 4 adet 37 mm makinali

5- 3 adet 23 mm makinalı

6- 3 adet Amerikan zırhlı Hummer aracı

7- 3 zırhlı araç

8- 2 BMP tipi zırhlı araç

Bunların yanı sıra: Katyuşa füzeatar bataryaları, Folcan beş makinali silah, 14.7 mm makinalı silah, 82 mm sayısı bilinmeyen havan topları ve silahların Şii Husi militanlarınca kullanıldığı ifade edildi.

Suudi Ukaz Gazetesi ise Demmac bölgesine yönelik Husi saldırılarının planlanması noktasında Lübnanlı radikal Caferi Hizbullah militanlarından uzmanların da deniz yoluyla Saade bölgesine ulaştığını yazdı. Gazetenin yerel aşiretlere dayandırdığını iddia ettiği habere göre Husilere teknik destek veren İranlı uzmanlar da bölgede varlığını sürdürüyor.

İRAN DOSYASI : İran, son idamlarla Türkiye’ye mesaj mı veriyor ?


Mahmut Hamsici

BBC Türkçe

İran’da, daha ılımlı olduğu belirtilen bir yönetimin işbaşına gelmiş olmasına karşın idam cezası uygulamalarının son aylarda hızlandığı ve geçtiğimiz iki hafta içinde en az üç Kürt siyasi mahkûmun idam edildiği bildiriliyor.

Birleşmiş Milletler’in İran’daki insan haklarıyla ilgili özel raportörü Ahmed Shaheed, Ekim ayının sonunda yaptığı açıklamada Ruhani’nin 3 Ağustos’ta iktidara gelmesinden sonra ülkede en az 82 kişinin idam edildiğini söyledi.

İnsan hakları örgütü İran’da İnsan Hakları İçin Uluslararası Kampanya’ya göre ise Ruhani’nin göreve gelmesinden bu yana ülkede en az 200 kişi idam edildi.

Adli tutuklular dışında son dönemde en çok Beluci siyasi tutukluların idam edildiğine dikkat çekiliyor.

Son iki hafta içinde idam edilen Kürt eylemcilerden ikisinin PKK’ya yakınlığıyla bilinen PJAK, birininse Komala örgütü üyesi olduğu bildiriliyor.

İdamlar, 2011 yılından bu yana İran’la PJAK arasında ateşkesin uygulamada olduğu dikkate alındığında İran’ın Kürt politikasında bir değişikliğe mi gittiği sorusunu gündeme getiriyor.

İran hapishanelerinde, diğer adli ve siyasi mahkûmların yanında, idam cezasına hükmedilmiş onlarca Kürt siyasi mahkûmun bulunduğu belirtiliyor.

Ilımlı olarak görülen Ruhani‘nin yönetime gelmesinden sonra bir anda artan idam cezası infazlarının zamanlaması da dikkat çekici bulunuyor.

BBC Türkçe‘nin görüştüğü, aralarında İranlı Kürt gazetecilerle PJAK lideri Heci Ehmedi, Komala lideri Abdullah Mohtadi ve Kongra-Gel Genel Başkanı Remzi Kartal’ın da bulunduğu isimler, idamların hızlanmasının hem İran hem de Orta Doğu siyaseti açısından kritik olduğunu söylüyorlar.

İran’ın bu idamlarla Türkiye’ye mesaj verdiği de öne çıkan görüşlerden.

İran’a göre ‘teröristlerin cezalandırılması’

İran, Kürt mahkûmlara yönelik son idamlarla ilgili resmi bir açıklama yayınlamadı.

Cezaevlerindeki Kürt siyasiler İran’da ‘muharebe’ (Bu suç ‘devlete karşı savaşmayı’ içeriyor), ulusal güvenliğe karşı çıkmak, terörist örgüt üyesi olmak gibi iddialarla tutuklu bulunuyor.

İRAN VE KÜRTLER

· 76 milyon nüfuslu İran’da yaklaşık 8 milyon Kürt’ün yaşadığı tahmin ediliyor.

· Kürtler, Kürdistan Eyaleti, Kermanşah Eyaleti, Ilam Eyaleti’nde ve Batı Azerbaycan Eyaleti’nin bir bölümünde bulunuyor.

· Uluslararası Af Örgütü’ne göre ‘İran’da Kürtler’in sosyal, siyasal ve kültürel hakları baskı altında tutuluyor’.

· İran’ın devlet ve radyo televizyon kanalı IRIB uzun yıllardır Kürtçe yayın da yapıyor.

· İran yönetimi hedef aldığı Kürt siyasi gruplarının ülkenin birliğini ve güvenliğini tehdit ettiğini belirtiyor.

İran, başta PJAK olmak üzere çeşitli Kürt siyasi grupları terör örgütü olarak niteliyor ve ulusal güvenliğe tehdit olarak görüyor.

İran hükümeti daha önce ‘PJAK ve terörist grupların Batılı gruplar tarafından desteklendiğini’ iddia etmişti.

İdamlar Ruhani’nin değil, ‘sertlik yanlısı kanadın’ işi mi?

Peki İran’ın uluslararası alanda daha ılımlı bir söylemle gündeme geldiği bu dönemde idamlar neden arttı? Bazı uzmanlara göre idamların arkasında devlet içindeki ‘sertlik yanlısı politikaları savunan kesimlerin’ bulunması muhtemel.

Konuştuğumuz İranlı Kürt gazeteci Saman Rasolpour, İranlı Kürtler’in son seçimlerde Ruhani’ye büyük destek verdiğine dikkat çekerek, “Son seçimlerde Ruhani Kürtler’den yüksek oy aldı. O, önceki politikalardan tamamen farklı bir şeyin sözünü vermişti’’ diyor.

Rasolpour, İran liderinin, bazı idari mevkilerin yereldeki insanların elinde olması ve etnik azınlıklara güvenlik problemi anlayışıyla yaklaşılmaması gerektiği yönündeki açıklamalarını anımsatıyor ve şöyle devam ediyor:

“Dolayısıyla Ruhani’ye verilen oy orduya ve azınlıklara yönelik güvenlik yaklaşımına bir ‘Hayır’ anlamına geliyordu.”

“Halk, 2009’da da hükümete güzel bir ‘Hayır’ demişti. Hükümetin buna cevabı oy sayımı hileleri ve bir nevi darbeydi. Bu, gösterilere yol açtı. Halk 2013’de ‘Hayır’ını tekrarladı. Ama İslami Cumhuriyet bu kez darbeyle cevap vermedi.’’

“Seçimlerden üç ay sonra, seçimleri kaybettikleri Kürdistan ile Sistan ve Belucistan eyaletlerinde kapsamlı idam dalgalarına başladılar.”

Rasolpour’a göre bazı kesimler idamlarla ilgili sertlik yanlısı kanadı işaret ederken bazılarıysa böyle bir durumda idamlara engel olmadığı için Ruhani’yi suçluyor.

Ruhani’nin azınlıklarla ilgili yardımcısı

İranlı Kürt gazeteci, İran devletinin azınlıklarla ilgili politikalarında değişim olmadığı görüşünde: “Ruhani etnik azınlıklara yönelik bakışı değiştireceğini söylemişti. Bu idamlar net bir mesaj gönderiyor: Azınlıklarla ilgili görüş değişikliği sadece bir şaka.”

Kürtçe internet sitesi NNS ROJ’a konuşan eski milletvekili Hassel Dasseh, Ruhani’nin etnik gruplar ve azınlıklar konularındaki özel yardımcısı Ali Younesi’yle görüşmesinde, Younesi’nin kendisine son idamları eleştirdiğini ve bunun sorumlusunun ‘aşırı unsurlar’ olduğunu söylediğini belirtmişti.

Konuştuğumuz bir başka İranlı Kürt gazeteci Kave Ghoreishi, Ruhani’nin, Younesi’nin kimliğine dikkat çekiyor:

“Siyasi eylemciler onun yardımcı seçimini eleştirdi. Çünkü yardımcısı Ali Younesi istihbarat servisi kökenli biri.”

Ghoreishi de İran’da yönetimin azınlıklara yönelik tavrının özünde değişmediği görüşünde: “İster Ruhani bu idamlarla ilgili bilgilendirilmiş olsun ister sertlik yanlıları bunu kendileri yapmış olsun, son idamlar İran’da Kürt sorununu çözme isteğinin olmadığını gösteriyor.”

PJAK lideri: İran Türkiye’ye mesaj veriyor

KCK’nın bir parçası olan PJAK, silahlı militanları bulunan bir siyasi örgüt.

Türkiye kamuoyunda PJAK’ın adı, PKK’nın İran kolu olduğu iddialarıyla birlikte anılıyor.

BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan PJAK Genel Başkanı Heci Ehmedi ‘İran’ın Kürt siyasi mahkûmları idam ederek 2011’den beri geçerli olan ateşkesi çiğnediğini ve son idamların Türkiye’ye yakınlaşma mesajı olduğunu’ söylüyor.

Ehmedi’ye göre idamların iki nedeni var:

“Birincisi, İran’ın Türkiye’ye bir mesaj göndermek ve bu sıralarda bozuk olan ilişkilerini iyileştirmek istemesi. Son günlerde, idamlardan sonra İran ve Türkiye arasında yapılan ikili görüşmeler bunun işareti. Ne zaman İran’dan delegeler Türkiye’ye gitmek istese ondan önce mutlaka İran Kürtleri’ne yönelik idamlar gerçekleştirilir ve baskılar artar. Zira aslında İran Türkiye’ye şunu göstermek istiyor: Biz de sizin gibi Kürt meselesinde ve Kürtler’le olan sorunumuzda ciddiyiz. Ve Türkiye’ye kendi ciddiyetlerini göstermek istiyorlar.”

Ehmedi’ye göre, ikinci nedense ‘İran halkını korkutmak ve susturmak’.

PJAK lideri Ehmedi, İran’ın, ‘Türkiye’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’la görüşmelerinden rahatsız olduğunu ve bunu bozmak istediğini’ söylüyor:

“Aslında Kürtler’in yaşadığı dört ayrı bölgede ne zaman Kürtler’le ilgili iyi bir gelişme olursa İran bunu bozmak ister çünkü biliyor ki böyle devam ederse kendisi de adımlar atmak zorunda kalacak.”

‘Tepkisiz kalmayacağız’

2011’de yapılan ateşkesin maddelerinden birinin de idamlarla ilgili olduğunu söyleyen Ehmedi’ye göre İran anlaşmayı ihlal etti:

“Kandil savaşından sonra yapılan ateşkese aşağı yukarı her iki taraf uydu. İki yıldır ateşkes var. Bu iki yıl boyunca iki taraf da ateşkese sadık kaldı ama ara sıra bazı küçük çatışmalar çıktı. Ama iki taraf da o çatışmaların devamını önledi. Bu ateşkeste yer alan maddelerden biri İran’da bulunan siyasi Kürt tutukluların idam edilmemesidir. Ama şu anda görüyoruz ki İran bu maddeyi çiğnedi. Bu da şu anlama geliyor: Ateşkes İran tarafından bozuldu. Gerçi PJAK buna cevap verdi. İran’ın kuzeybatısındaki Urumiye şehri yakınlarında bir çatışma oldu ve bu çatışmada beş Devrim Muhafızı öldürüldü.”

İRAN KÜRTLERİ’YLE İLGİLİ ÖNEMLİ TARİHLER

· İran’da 1946’da Mahabad kentinde Kürdistan Cumhuriyeti kuruldu, Cumhuriyet’in ömrü yaklaşık bir yıl sürdü.

· Kürt siyasi gruplar 1979’daki devrimi önemli oranda destekledi ancak 1979’dan sonra kurulan iktidar Kürt siyasi gruplarına karşı tutum aldı.

· Devrimden sonra İran devletiyle İran Kürdistan Demokratik Partisi ve Komala başta olmak üzere silahlı Kürt gruplarla çatışmalar yaşandı.

· Dönemin İran Kürdistan Demokratik Partisi lideri Abdul Rahman Ghassemlou 1989’da İran yönetimiyle müzakereler için gittiği Viyana’da bir suikastla öldürüldü.

· 1999 Şubat ayında PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yakalanmasına karşı bazı Kürt şehirlerinde yapılan eylemlere güvenlik güçleri müdahale etti birçok kişi öldü.

· 2000’li yıllarda PJAK ve İran ordusu arasında çatışmalar yaşandı.

· 2005’te Kürt eylemci Şivan Kaderi’nin güvenlik güçleri tarafından öldürülmesi Kürt kentlerinde şiddetli protestolara neden oldu, çatışmalar çıktı.

· PJAK ile İran arasında 2011’den bu yana ateşkes mevcut.

Peki idamların sürmesi halinde PJAK’ın tavrı ne olacak?

Ehmedi’ye göre ‘böyle bir durumda artık bu ateşkesin ne kendileri için ne de İran için bir anlamı kalacak’.

Ehmedi, beklediklerini ve İran’ın atacağı adımları görmek istediklerini belirterek, “Hem onlar hem biz eminiz ki biz, herhangi bir saldırı ve baskı karşısında sessiz kalmayacağız. Ateşkeste yer alan maddelere uymayan bir şeyler yapılırsa biz tepkisiz kalmayacağız” diyor.

Komala lideri: Batı’yla diplomasi gelişiyor ama Kürtler’e baskı artıyor

1979’daki devrimden sonra yeni hükümetle yaşanan sorunları takiben silahlı mücadele veren ancak daha sonraki dönemlerde İran’da silahlı mücadele yönetiminden vazgeçtiğini açıklayan Komala kendini sol olarak tanımlayan bir örgüt.

BBC Türkçe’ye konuşan Komala’nın lideri Abdullah Mohtadi’ye göre de ‘Ruhani iktidarıyla birlikte İran’ın Kürtler’e yönelik politikalarında hiçbir şey değişmedi’.

Mohtadi Kürt siyasi mahkûmların idam ediliyor olmalarına işaret ederek ‘son üç aylık dönemde Kürtler’e yönelik daha katı bir politika izlendiğini’ belirtiyor:

“Kürtler’le ilgili hiçbir zaman pozitif bir politika yoktu. Ama son üç ayda Kürtler’e biraz daha sertlik, daha fazla baskı görüyorsunuz.”

Mohtadi’ye göre bu durumun iki nedeni olabilir. Birincisi İran yönetimi halka Batı’yla ilişkilerdeki yumuşamayı yanlış anlamamaları mesajı veriyor:

“İran rejimi İranlı Kürtler’in, Beluciler’in ve diğer halkların gözünü korkuttu çünkü Batı’yla müzakerelere girdi. ABD’yle ve Batı’yla uzlaşma konusundaki esnekliği ve yumuşaklığı ülke içinde kendi halkları için göstermek istemiyorlar. İnsanlara , ‘bu esneklik ve bu uzlaşma sizin için değil Batı için’ mesajını vermek istiyorlar çünkü insanların bu hükümetten, bu rejimden çok memnuniyetsiz olduğunu biliyorlar. Ülkenin politik şartlarının ve politik ortamın gevşemesini istemiyorlar.”

Mohtadi’ye göre ikinci neden ise ‘İran yönetimi içindeki bazı kesimler arasındaki mücadele olarak görülebilir’.

“Devrim muhafızları ve İran İslam Cumhuriyeti’ndeki aşırı unsurlarla fraksiyonlar, Ruhani’nin İran halkına yönelik mesajında başarılı olmasını istemiyorlar. Sistemle, rejimle halk arasındaki herhangi bir uzlaşma atmosferini, sert bir şekilde kilitlemek istiyorlar” diyor Komala lideri.

Kongra-Gel lideri Kartal: Klasik çözüm yöntemlerine mi dönülüyor?

İdamlara karşı Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’sunda çeşitli eylemler gerçekleştirilmiş, BDP ve KCK idamları sert bir dille kınamıştı.

BBC Türkçe‘ye konuşan Kongra-Gel Başkanı Remzi Kartal bölge ülkelerinin Kürt sorununun çözümünde geleneksel yöntemlere dönüyor gibi göründüğü, bu bağlamda İran’ın idamlarla Türkiye’ye mesaj veriyor olabileceği’ görüşünde.

Kartal şunları söylüyor:

“Egemen devletler arasında zaman zaman bölge politikaları temelinde, bugün Suriye’de olduğu gibi, bazı çelişkiler çıkıyor fakat Kürt meselesinde eğer uyguladıkları politikalarda sonuç alamazlarsa, yine klasik temelde yakınlaşma durumları söz konusu olabilir.”

“Bu temelde idamları da Türkiye’ye bir mesaj, Türkiye’nin bu konuda İran’la birlikte Orta Doğu politikalarında, özellikle Suriye’de ortak hareket mesajı gibi değerlendirmek mümkün.”

Kartal, ‘Orta Doğu’daki ülkelerin Kürt sorununu klasik, eski yöntemlerle çözemeyeceklerinin görüldüğünü, buna dönmeye kalkışmaları durumunda başarı elde edemeyeceklerini’ belirtiyor.

Kartal ayrıca İran’da yönetiminin, ‘uluslararası kamuoyunda ortaya çıkan yumuşamayı kendi iç politikalarında daha baskıcı, halklara yönelim temelinde bir fırsat olarak değerlendirmeyi esas aldığını’ söylüyor.

İran’daki Kürt siyasi mahkûmların idamlarının kimin inisiyatifiyle ve hangi nedenlerle gerçekleştirilmiş olduğu yönündeki tartışmalar süreceğe benziyor.

Ancak aktörler ve nedenler ne olursa olsun idamların sürmesinin hem İran hem de Orta Doğu’daki siyasi gelişmeler açısından önemli etkiler yaratabileceği anlaşılıyor.

Suriye’deki iç savaş ve Rojava bölgesinde Kürtler’le ilgili yaşanan süreç ile Türkiye’deki barış sürecinin kırılganlığının da bu olası etkilerin boyutunu etkilemesi olası görünüyor.

İRAN DOSYASI : ÜST DÜZEY İRANLI KOMUTAN SURİYEDE ÖLDÜRÜLDÜ


İRAN ANALİZ / Suriye halkına yönelik katliamlarda Esed rejimine destek için ülkede bulunan İranlı Şii komutan geçtiğimiz haftalarda Suriyeli devrimcilerin operasyonunda öldürüldü. Cemalizade isimli İranlı komutanın cenaze törenine, İslam ülkelerindeki Şii ajanları, terörist eylemleri kontol eden devrim muhafızlarına bağlı Kudüs Güçleri komutanı Kasım Süleymani ile üst düzey yetkililerin katıldığı ortaya çıktı.

Devrim muhafızları milislerinin Suriye devrimimi bastırmak için gönderdiği milislerin başında gelen fanatik Şii komutan Muhammed Cemalizade, benzeri binlerce yabancı Şii militan gibi Halep kırsalında direnişçilerin operasyonunda öldürüldü. İranın Kerman bölgesinde gömülen terörist için ‘Hacı şehit Muhammed Cemali’ ismi ve fotoğrafların yer aldığı afişler asıldı. Teröristin cenazesine iranın en üst düzey askeri-istihbarat komutanı Süleymaninin katılması, Esed rejimine verilen destek ve oraya gönderilen on binlerce radikal Caferi devrim muhafızı, Besic ve militan ile komuta kademesi arasındaki organik bağı gösteriyor.

Seyyide Zeyneb türbesini koruma iddiasıyla Suriyeye gelip, sivil halkı öldüren, terör estiren, farklı uyruklardan Şii teröristleri tanımlayan ifadeler, Cemalizade için de kullanıldı. İran medyası onun sözde mukaddes yerleri korumak için gönüllü olarak gittiğini iddia etti. Ancak devrimciler İran-Şii-Esed medyasının sürekli yalan attığını, profesyonellikten uzak bir medya yayıncılığı yaptıklarını yayınladıkları fotoğraf ile ortaya koydu. Buna göre öldürülen İranlı Şii komutan Esed ile görüşen, Şii terörist gruplar ve şebbihalara ciddi destek veren, bizzat katliamlara karışan bir isim olarak öne çıkıyordu.

Öte yandan Halep kırsalında önceki günlerde öldürülen 230′u aşkın Hizbullah ve Iraklı Şii terör örgütü mensubuyla ilgili haberler doğrulandı.

İRAN DOSYASI : LÜBNAN CEZAEVİNDEKİ MAHKUMLARA HİZBULLAH MENSUPLARINDAN İŞKENCE


İRAN ANALİZ / Lübnan’ın er-Revmiyye Cezaevinde tutuklu bulunan Sünni mahkumlar yaptıkları açıklamada, devletin farklı kurumlarını ele geçiren Şii Hizbullah örgütü mensuplarının kendilerine işkence ettiklerini iddia etti. Mahkumlar yaşadıklarını yazdıkları bir mektup ile kamuoyu ile paylaştı.

İran destekli radikal Şii Hizbullah örgütünün devlet içinde devlet halini aldığını, farklı kurumlara sızdıklarını ve cezaevindeki Sünni mahkumlara işkence uyguladıklarını belirten açıklamada, medyanın da karartma yaptığı ve işlenen bu işkence ve zulmün kamuoyundan gizlendiği vurgulandı. Bir yandan cezaevi içinde bomba ve patlayıcı bulundurmak gibi mahkumlara suçlamalar yönelten Hizbullah mensuplarının, öte yandan bunların cezaevi içinde cinayet işledikleri yönünde karapropaganda savaşçarı yürüttüğü ifade edildi. Akıl almaz iftiralara maruz kaldıklarını belirten mahkumlar, Hizbullah örgütünün kendilerini türlü türlü yalanlarla hedef aldıklarını, bu akıl almaz uydurmalar arasında Cephetun Nusra eylemlerini idare etmekten, Suriye’deki direnişçilere silah kaçırmaya kadar suçlamaların bulunduğunu, bunları işkence etmek ve kamuoyuna tutukluların sözde suçlu olduklarını göstermek için yapıldığı vurgulandı.

Yaşadıkları işkence ve kötü muameleleri yazarak kamuoyuna paylaşan Sünni mahkumlar, Hizbullah mensuplarının kendilerine çeşitli cezalar uyguladıklarını, hücre hapsi verdiklerini, sözde tedbirler adıyla baskınlar düzenlediklerini, Kur’an-ı Kerim ve kutsal değerlere hakaret ettiklerini söyledi.

Öte yandan İslami Medya Gözetleme isimli teşkilat da bir açıklama yaparak sözkonusu Revmiyye Cezaevindeki İslamcı mahkumlara yönelik mezhepçi (Şii) uygulamalar ve baskılara son verilmesi çağrısında bulundu.

İRAN DOSYASI : YEMEN’İN KUZEYİNDEKİ DEMMAC’A HUSİ TERÖRİSTLERİNİN AĞIR SALDIRISI


İRAN ANALİZ / Yemen’in kuzeyindeki Demmac bölgesinde İran destekli Husi militanlarının gerçekleştirdiği ağır bombardıman ve saldırıların sürdüğü, yerel teşkilatların yaralıları tedavi için bölge dışına çıkartmalarına izin vermedikleri kaydedildi. Uluslararası Kızılhaç örgütünün kritik durumda olan 23 yaralıyı bölgeden çıkardığı bilgisi paylaşıldı.

Tanklar, füzeler, havan topları ve ağır silahlar kullanan Şii Husi militanlarının bölgeye giriş ve çıkışları kapattığı, Yemen ordusunun da olayları seyretmekle yetindiğini yazan kaynaklar, anlaşmanın sağlanması için arabuculuk girişiminde bulunan tarafların Husiler tarafından kabul edilmediğini nakletti. İşlenen katliamlar ve ağır bombardımanın görüntülerinin çekilmemesi için medya kuruluşlarının da bölgeye girişinin engellendiği bildirildi.

News Yemen adlı kaynağa konuşan Selefiler ise rafizi Husilerin Demmac bölgesindeki masum Sünnileri katlettiğini, ağır saldırılarda tankları, havan toplarını, füzeler ve roketarları kullandığını söyledi. Uçaksavarlar dahil tüm ağır silahların kullanıldığı böylesi bir saldırının şiddetini artırdığına işaret eden kaynaklar, Husi teröristlerinin uluslararası Kızılhaç teşkilatının yaralılara yardım etme isteğini şartlı olarak yerine getirdiğini, sadece beş aracın girmesine izin verdiklerini belirtti.

Kızılhaç heyetinin gözleri önünde bir öğrenciyi Husi keskin nişancının öldürdüğü bilgisini paylaşan kaynak, bu heyetin gitmesinden sonra ağır bombardımanın devam ettiğini sözlerine ekledi. Camilerin ve sivil halkın evlerinin hedef alındığını söyleyen kaynak, katliamların durdurulması için harekete geçilmesi çağrısında bulundu.

Öte yandan Yemen’in önde gelen aşiretlerinden el-Ahmer kabilesi liderlerinden, Milli Dayanışma Partisi Başkanı Şeyh Hüseyin el-Ahmer de yaşanan katliamları ve saldırıları şiddetle kınadı. Sada şehrindeki Demmac ilçesindeki halkla dayanışma içinde olduklarını dile getiren el-Ahmer şunları söyledi: ‘’Belki birçoğunuz Sada’daki Demmac bölgesinin merkezinde neler yaşandığını bilmiyor. Rafizi Husiler, Yemen toprağında Allah’ın kitabını ve Resulunun Sünnetini öğrenen Selefi kardeşlerimize saldırmakta, ağır ve orta silahlarla evleri vurmaktadırlar. Yemen halkının tamamına Yahudi Abdullah bin Sebe’nin torunlarınca kuşatma altında bulunan ve saldırıya uğrayan kardeşleriyle dayanışmaya çağırıyoruz.’’

Konuşmasının sonunda el-Ahmer, Yemen halkının akidelerinin ve dinlerinin zaferi için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını, rafizi Husilerin yaptıklarına karşı elleri boş oturup durmayacaklarını kaydetti.

İran destekli Husi örgütü daha çok Yemen’in kuzeyindeki Saada bölgesinde bulunuyor. Hitap ettiği kitle arasında Zeydiler bulunmakla birlikte, lider kadrosu ve fikir babalarının 12 İmamcı (Caferi Şia) anlayışı savunduğu, İran ve Şii mercilerin desteğini alarak, toplumda Şiileştirme faaliyetlerinin yanı sıra, silahlı kanadı aracılığıyla da terör eylemleri ile bağımsız bir yapı kurma yönünde yoğun çalışmalar yürüttüğü biliniyor.

İRAN DOSYASI : İRAN’DA TEDAVİ EDİLMEYEN MAHKUMLARLA DAYANIŞMA İÇİN AÇLIK GREVİ


İRAN ANALİZ / İnsan hakları teşkilatlarının bildirdiğine göre dört İranlı siyasi tutuklu, mahkumlara yönelik yapılması gereken sağlık muayenelerinin ve gerekenlerin yerine getirilmemesini protesto etmek amacıyla açlık grevine başladı. İran cezaevlerinde siyasi görüşünden, sendikal ve sivil toplum çalışmaları yapmalarından, Sünni kimliğini taşıyıp İslamı anlatmaktan ötürü binlerce insan, hukukçuların yargısız infaz olarak adlandırdığı, çoğu uydurma gerekçelerle suçundan ötürü mahkum tutuluyor.

İran İnsan Hakları Teşkilatının haberine göre, insan hakları aktivisti avukat Abdulfettah Sultani, insan hakları aktivisti Mehdi Hudayi, siyasi aktivistler Emir Hoşru Delirsani ile Said Medeni işkence, cinayet, tecavüz ve ihlallerle ismi meşhur olan Evin Cezaevi’nin 350 numaralı koğuşunda 2 Kasım tarihinde açlık grevine başladı. Acilen sağlık yardımına ve muayeneye ihtiyaç duyan 30 koğuş arkadaşlarına gereken yardımın yapılmamasını protesto amacıyla başlayan açlık grevinin bir benzerinin başka yerlerde de yapıldığına dikkat çekildi.

Cezaevi çevresine uydu alıcı frekansları bozan cihazların ve dalgaların konulmasını protesto etmek için Evin ile Recai Şehir Cezaevlerinde bir grup mahkum da açlık grevine başladı. İnsan hakları gruplarının raporlarına göre cezaevi çevresine yerleştirilen bu makinelerin yaydığı dalgalar aynı zamanda cep telefonlarını da etkilerken, baş ağrısına ve benzeri sağlık sorunlarına yol açıyor.

İRAN DOSYASI /// İran Ankara Büyükelçisi Ali Rıza Bikdeli : Sığınma prosedürünü bi lseler Türkiye lranlı dolar


Davos’taki meşhur ‘one minute olayı’nın aktörlerinden Amerikalı gazeteci David Ignatius’un kaleme aldığı ‘Türkiye MOSSAD’a çalışan İran ajanlarını Tahran’a ihbar etti’ iddiası haftalardır tartışılıyor. 29 Ekim resepsiyonunda karşılaştığım İran’ın Ankara Büyükelçisi Ali Rıza Bikdeli ile Amerikan basınının son dönemde fazlasıyla üzerine gittiği MİT-MOIS işbirliğini konuşmak için sözleştik. Ruhani yönetiminin Dışişleri Bakanı Cevat Zarif’in ilk Türkiye ziyaretinin ardından hafta sonunda İstanbul’da buluştuk. Yedi ay önce Türkiye’ye atanan Bikdeli, mükemmele yakın Türkçesiyle anlattı.

GEZİ’DE ÇOK FOTOĞRAF ÇEKTİM O DUVARLARIN HEPSİ TARİH

– En kritik görüşmelerde bile fotoğraf makinenizi yanınızdan ayırmıyorsunuz. Fotoğraf hobisini profesyonel hayata taşırken bir diplomat için kırmızı çizgiler nedir?

29 Ekim’de geçit töreninde Abdullah Gül ve eşini çektim. Facebook sayfama koydum. Bazı fotoğrafları sosyal medyada paylaşmıyorum. Mesela Gül ile Kılıçdaroğlu’nu da çektim geçit töreninde. Ama biraz siyasi anlaşılır diye koymadım. Bir diplomat olarak bizim için bazı kırmızı çizgiler var elbette. İran hükümeti beni Türkiye hükümetine büyükelçi olarak gönderdi. Buna hürmet etmek lazım. Gezi olayları sırasında Ankara’da Kuğulu Park’ta birçok fotoğraf çektim. Duvarlardaki o yazıların kendisi bir tarih. Ama onları Facebook sayfama koymadım.

– O duvarlarda yazılanlardan ve meydanlardaki tablodan siz nasıl bir mesaj çıkarttınız?

Burada ben Türkiye’nin yeni hayatını görüyorum. Çok önemli bir dönem. Halkın gerçeği daha çok kendini gösterdi. Türkiye halkının hükümetin politikalarını ne kadar yakından takip ettiği ve çevre konularına ne kadar değer verdiği ortaya çıktı.

– Gezi olayları sırasında gözaltına alınan İranlılar da oldu. Hatta hükümetten bazı isimler ‘İran ajanları meydanlardaydı’ imasında bulundu.

Evet, dediler. Ama aslında onların bahsettiği 3 kişi Türkiye’den siyasi sığınma talep ediyordu. Bir tanesi Almanya’ya gitti. Diğer ikisi de ‘Acaba Avrupa’da bir ülkeden sığınma hakkı alır mıyım’ diye Türkiye’de bekliyor. Bizimle hiçbir alakaları yoktu.

SIĞINMA BEKLEYEN 200 İRANLI VAR

– Türk hükümeti size bu kişileri sordu mu?

Onları yakaladılar. Sonra biz onlara sorduk; bu gazetelerde çıkan haberler nedir, bunlar kim diye. Daha sonra kendimiz de araştırdık. Zaten eğer bu siyasi sığınma bekleyen İranlılar olaylara katılsaydı Türkiye onları sınır dışı edecekti. Öyle olsa Avrupa da onları kabul etmezdi. Herhalde bunları kendileri de dikkate almıştır. Bu vesileyle şunu da söylemek isterim; Türkiye’de Avrupa’da herhangi bir ülkeden sığınma bekleyen yaklaşık 200 İranlı var. İran’da daha çok kimse böyle bir sığınma yöntemi olduğunu fark etse, Türkiye’nin çok başı ağrır.

– İran’dan kaçan herkes buraya gelir diyorsunuz.

Gelir.

İslam çevreden merkeze yürüyor

– Yirmi yıldır Türkiye içinde laiklik üzerinden bir tartışma yaşandı mı hep, “Türkiye İran olur mu olmaz mı” sorusu soruldu. Pek çok Türk ve yabancı uzman bu soruya çoğunlukla ‘Türkiye İran olmaz’ diye yanıt veriyor. Ne demek bu?

Bölgemizde yeni bir geçiş dönemi yaşanıyor. Bu bölgede her 100 yılda bir geçiş dönemi yaşanmış. Bu dönemlerde bazı ülkeler güçlerini başka ülkelere devrediyor. Gücü kim veriyor, kim alıyor bu çok önemli. Şimdi sahip oldukları güçten vazgeçmek istemeyen bazı ülkeler bize mukavemet ediyorlar. Öte yandan, bölge ülkelerindeki Müslümanların durumu da
çok gergin.

– Hatta Müslümanlar birbirleriyle kavga ediyor, çatışıyor gibi bir görüntü var.

Bütün bu sorunların kısa bir zamanda çözülmesi mümkün olmayacak. Batılı ülkelerin burada iki tane hedefi var. Birincisi içerideki problemlerle bu ülkeleri meşgul etmek. İran’da da, Suudi Arabistan’da da, Mısır’da da, Türkiye’de de bu var. Türkiye’de geçen aylarda yaşanan olaylarda da bunun bir zemini olmuştur.

– Gezi protestolarında bir dış etki olduğuna siz de mi inanıyorsunuz?

Bu meseleyi ayrıca konuşalım. Ben bölgemizdeki geçiş döneminde gözlemlediğim ikinci faktörü de söyleyeyim önce. Komşular arasında da problem yaratmak, ihtilaf çıkartmak. İsrail siyaseti budur. “Türkiye İran olmaz” ne demek? Onlar ne Türkiye’nin ne de İran’ın emniyetini istemiyor. Onlar için varsa yoksa Türkiye ile İran arasında, İran’la Irak arasında birlik olmasın.

– Eğer Batı’nın gerçekten söylediğiniz gibi Müslüman ülkelerin arasına nifak sokmak niyeti varsa, bölgedeki ülkeler neden bu oyuna geliyor?

Geliyorlar. Çünkü neredeyse 100 senedir bu ülkeler siyaseti Batı’nın eline vermişler. Onların planladığı aslında 100 sene sonra Müslüman ülkelerin Müslüman olarak kalmamasıydı. Ama şimdi bu ülkelerde çok büyük değişiklikler var. İslam çevreden merkeze doğru yürüyor. Şu anda bu gerçekleşmeye başladı ve asıl istemedikleri işte budur. İslam artık kendisini siyasete daha çok yakınlaştırıyor. İslam, ilk kez İran İslam devrimi sırasında hükümette yer buldu. Geçen birkaç yıl içinde başka ülkelerin hükümetlerinde de yer buluyor.

Aramızdaki sıcaklık hiç düşmedi

– Son iki yıldır Türkiye-İran ilişkileri pek sıcak değil. Bunun temel sebebi de iki ülkenin Suriye konusundaki pozisyon farkları. Nasıl düzelir?

İran-Türkiye ilişkileri yalnızca Suriye’ye bağlı değil, çerçevesi geniş. Eğer sadece Suriye bağlamında analiz edilmeye çalışılırsa dediğiniz gibi sanılabilir. Ancak aslında ülke ilişkileri o kadar derindir ki Suriye gibi bir mesele o kadar tesir edemez. Geçen aylarda eğer başka iki ülke arasında böyle bir ihtilaf olsaydı, aralarında ciddi krizler yaşanabilirdi. Ancak bizim aramızdaki sıcaklık hiçbir zaman düşmedi. Yalnız geçen ay Cemil Çiçek İran’a gitti, Ruhani New York’ta Cumhurbaşkanı Gül ile görüştü. Dışişleri bakanlarımız keza New York’ta görüştü. Davutoğlu İran’a ant içme merasimine geldi. İktisadi bakanlarımız Türkiye’ye geldi. İki gün önce bizim bakanımız Sayın Zarif buradaydı.

Bütün bunlar sıcaklıktan başka neyi gösterir?

Gazeteler neden iki ülke güvenlik teşkilatlarının yakın alakasını yazıyor? İşte bu yüzden.

Türkiye ile istihbarat çok çok iyi seviyede

– MOSSAD’la görüşen İranlıları Türkiye size ihbar etti mi gerçekten?

Bence bu daha çok Türkiye ile ilgili bir mesele.

– Siz böyle bir olaya şahit oldunuz mu, olmadınız mı?

Ben sadece 7 aydır buradayım.

O haberdeki iddialar bir yıl öncesine dair. Benim bilgim yok.

– ‘Bu daha çok Türkiye ile ilgili bir mesele’ dediniz. David Ignatius’un kaleme aldığı o yazının aslında ABD’nin Türkiye ile ilgili rahatsızlıklarına dair mesaj içerdiğini düşünenlerden misiniz? Neden MİT’in başındaki Hakan Fidan başından beri İran yanlısı olarak algılanıyor sizce Batı’da?

İran ve Türkiye’nin istihbarat teşkilatları işbirliği yapınca bu neden onların hoşuna gitmiyor? Ama bekliyorlar ki Türkiye’nin MOSSAD ya da CIA ile işbirliği çok iyi olsun. Olayın böyle bir tarafı var. Türkiye ile İran istihbarat teşkilatları arasında daima işbirliği vardır, olmalıdır, bundan sonra da olacaktır. İki komşu arasında bu normal. Ancak onlar buna bir şüpheyle bakıyorlar. Neden kötü bakıyorlar? MOSSAD ile MİT işbirliği olunca bu normal de neden aynısı İran’la olunca bu kötü? Biz bunu anlamıyoruz.

– Siz bugün MİT ile MOIS (İran İstihbarat ve Ulusal Güvenlik Bakanlığı) arasındaki işbirliğini nasıl tanımlarsınız? Bu işbirliği hangi seviyede?

Çok çok iyi bir seviyede. Lazım olan bir seviyede. İki güçlü, kardeş, komşu ülke seviyesinde.

– Batı için zaten sorun da tam bu mu?

Böyledir. İran ve Türkiye ilişkilerinin güçlenmesi ve ilerlemesinden pek çok ülke hoşlanmıyor. Bu gelişme de sadece istihbarat alanında yaşanmıyor, ekonomik alanda da yaşanıyor mesela. Yaptırımlar nedeniyle bizim ekonomik ilişkilerimiz büyük zarar gördü. Bu yaptırımlar çoğu zaman İran’dan çok Türkiye’ye tesir ediyor.

HAKAN FİDAN’LA GÖRÜŞTÜM

– Siz Hakan Fidan’la hiç görüştünüz mü?

Görüştüm.

– Bu haberler çıktıktan sonra mı?

Yok. Ben büyükelçi olarak göreve başladığımda yaptığım tanışma turunda kendisini de ziyaret etmiştim.

– İki ülke istihbarat servisleri için birinci işbirliği maddesi nedir?

Mesela sizin Lübnan’da kaçırılan iki pilotunuzun kurtarılmasında işbirliği oldu. Bizim Suriye’de yakalanan vatandaşlarımızın bırakılmasında da işbirliği yaptık. Tabii bu alanlarda daha çok bizim güvenlik teşkilatlarımız çalışıyor.

İran’ın prensipleri bir gecede değişmez

– Eylülde BM toplantıları sırasında ABD ile başlayan diyalog süreci nereye varacak? Gerçekten de umut var mı?

İran dış siyaseti bir prensip siyasetidir. Bu prensipler bizim anayasamızda yazılı. Bunlar bir gecede değişmeyecek elbette. Ama Doktor Ruhani yeni bir söylemle hükümete geldi ve bizim cemaatimiz o söyleme oy verdi, o söylemi beğendi. O söylem Amerika ile bir fırsata şans veriyor. Amerikalılar isteseler Doktor Ruhani’nin yarattığı fırsattan istifade edebilirler. İran tarafı bazı adımlar attı. New York’ta bazı fırsatlar ortaya çıktı. Ama onlar da bazı sözler verdiler. Şimdi iki taraf da bu adımları değerlendirecek. İran hükümeti, liderlerimiz söz değil eylem bazında ne yapıldığına bakacaklar. Bence ümit var.

İran’da İmam Humeyni burada AK Parti İslam’a meylin yolunu açtı

– Ama bir yandan İslamiyeti referans alan radikal ve şiddet yanlısı akımlar da yükselişte. Bu eğilimi son olarak Suriye muhalefetinin içinde görüyoruz. İran’ın El Kaide ve El Nusra bağlantılı gruplardan rahatsız olduğuna dair pek çok açıklama geldi son dönemde.

Sizin bahsettiğiniz o gruplara destek verenler, para ve silah verenler İslam’ın siyasette yükselmesini isteyenler değil. Düşünsenize eğer Batı bize bu baskıları yapmasaydı, bize bütün bu yaptırımları yasakları uygulamasaydı bizim vaziyetimiz nice olurdu.

– Suudi Arabistan ve Katar’ın Suriye’de muhalefete silah ve para veren ülkelerin başında olduğu söyleniyor. Bunlar Müslüman ülke değil mi?
Katar da, Suudi Arabistan da bizim sevdiğimiz ülkelerdir. Mekke orada, Medine orada. Ama mesele ülkede değil. İran, Şah döneminde de Müslüman bir ülkeydi.

TÜRKİYE HALKININ İSTEDİĞİ YÖNDE GİDİYOR

– Sorun ülkelerde değil liderlerde demek istiyorsunuz.

Böyledir. Türkiye her zaman Müslüman ülkeydi ama bugün İslam’a meyil daha da artmıştır. Nasıl İran’da İmam Humeyni bu yolu açtıysa, burada da Ak Parti açtı.

– Türkiye nasıl bir yöne doğru gidiyor sizce?

Türkiye halkının istediği yönde gidiyor. Türkiye halkı kim? Buna cevap vermek o kadar kolay değil. Türkiye halkı ne istiyor? Sandıklar da artık tek başına halkı temsil etmiyor. Halkın ne istediği çok daha karmaşık. Halk ne istediğini kendisi söyleyecek.

İSTİHBARAT ALANI

Sınırsız, Seçkin, Sansürsüz, Kemalist Haber Blogu

Derin İstihbarat

strateji, güvenlik, araştırma, istihbarat, komplo teorileri, mizah, teknoloji, mk ultra, nwo

İSTİHBARAT

Şifresiz Yayın!