Etiket arşivi: abdullah öcalan

MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ : ‘Düeti Öcalan’la Başbakan yapsın’


MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Barzani’yle buluşacak Başbakan Erdoğan’ı, “Aralarındaki platonik aşkı bitirsinler, aracılarla görüşmek yerine Öcalan’la Diyarbakır’da düete çıksalar, belki daha çok renkli olacak” sözleriyle eleştirdi.

ANKARA– Oktay Vural, Türkiye Sürücü Kursları ve Eğitimcileri Konfederasyonu’nun (TÜSEKON) Antalya Çalıştayı’na katıldı. Çalıştayın açılış oturumunda konuşan Vural, çeşitli illerden gelen sürücü kursu sahiplerinin yoğun ilgisiyle karşılaştı.

Başbakan Erdoğan’ın, Barzani ile Cumartesi günü Diyarbakır’da yapacağı görüşmeyi DHA’ya değerlendiren MHP Grup Başkanvekili Vural, “Neden Diyarbakır? Sayın Başbakan’ın çözüm sürecini taçlandırmak amacıyla Barzani’yle buluşması kadar utanç verici söz olabilir mi? Bu şunu ortaya koymaktadır ki, çözüm süreci Türkiye’yi bir federasyona götürerek, Kuzey Kürdistan oluşturma projesini taçlandırmak amacıyla yapılıyor” diye konuştu.

TÜRKİYE’NİN BAĞIMSIZLIĞINA KALKIŞMA

Buluşmanın ulus ve millet ötesi bir takım oluşumlara zemin hazırlığı olduğunu iddia eden Oktay Vural, “Türk milletinin yetkilendirdiği bir Başbakan, kendi ifadesiyle Türkiye’nin bir sorunu var ise Barzani eşbaşkanlığında mı çözecek” dedi. Cumartesi günü saat 18.00′de gerçekleşecek buluşmanın, bir yabancı devlet adamının Türkiye’nin iç meselelerine ortak haline dönüştürülmesi olduğunu savunan Oktay Vural, “Türkiye’nin bağımsızlığına karşı bir kalkışmadır ve üniter devlet yapısını gözardı etme anlayışının bir tezahürüdür” dedi.

Başbakan Erdoğan’ın 2004 yılında “Diyarbakır’ı Büyük Ortadoğu Projesi’nin yıldızı yapacağım” dediğini belirten MHP Grup Başkanvekili Vural, şunları söyledi: “Büyük Ortadoğu Projesi de 4 parçalı Kürdistan’ı oluşturma projesi olduğuna göre, bugün Başbakan açıkçası Diyarbakır’a Kuzey Kürdistan merkezi olarak siyasi bir anlam vermiştir. Türkiye’de siyasi bir tek merkez vardır, o da başkent Ankara’dır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu noktaya düşürülmesi kadar üzüntü verici bir şey olabilir mi? Esef verici bir durumla karşı karşıyayız. Siyasal Kürtçülük iç ve dış boyutlarıyla AKP’nin yol haritası olmuştur.”

BDP İLE YARIŞ

Bu anlayışın Kürtleri Türk milletinin ve devletinin parçası olmaktan koparacağını, bu senaryonun da tüm boyutlarıyla uygulamada olduğunu iddia eden Vural, “Türkiye Cumhuriyeti devletinin milli devlet, üniter devlet yapısını ortadan kaldırmaya yönelik işbirliği amaçlandığı nettir. Başbakan, bir taraftan Öcalan ve Kandil aracılığıyla PKK’nın siyasi kanadı olma yolunda BDP ile yarışırken, dışarıda da Barzani’yi kullanarak Büyük Ortadoğu Projesi’ni gerçekleştirme yoluna gitmiştir” diye konuştu.

ÖCALAN- ERDOĞAN DÜETİ

MHP Grup Başkanvekili Vural, Diyarbakır’da gerçekleşecek buluşmayla Türkiye sınırları içinde Kuzey Kürdistan adıyla belli bir özerklik alanı oluşturma ortaklığının sağlanacağını savundu. Vural, Başbakan Erdoğan’a yönelik eleştirilerini şu sözlerle sürdürdü: “Aralarındaki platonik aşkı bitirsinler, aracılarla görüşmek yerine Öcalan’la Diyarbakır’da bir düete çıksalar belki daha çok renkli olacak.” (DHA)

TERÖR : APO PİÇİNİN AVUKATINDAN İTİRAFLAR


APO’NUN AVUKATINDAN TRAFLAR.pdf

ARAŞTIRMA DOSYASI : AİHM’in “Sayın Öcalan”(!) Kararı


Prof. Dr. Hakan Taşdemir

htasdemir

18 Temmuz 2008’de, 19 kişi, Halfeti Cumhuriyet Savcılığı’na "Ben de Sayın Abdullah Öcalan diyorum ve kendimi ihbar ediyorum" ifadelerini içeren dilekçeler vermişti.

Bunun üzerine söz konusu kişiler hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 53. ve 215. maddeleri çerçevesinde dava açılmış ve 2 ay 15 gün hapis cezası verilmiştir.

Söz konusu kişiler bu hapis cezası kararını 2009 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürmüşlerdir.

Davacılar Abdullah Öcalan’a "sayın" demeleri sebebiyle cezaya çarptırılmalarının ifade özgürlüğünün ihlali olduğunu iddia etmiştir.

Davalı Türk hükümeti; PKK’nın uluslararası alanda terör örgütü kabul edildiğini ve Abdullah Öcalan’ın da bu örgütün lideri olduğunu, Öcalan ismiyle örgütün özdeşleşmiş bulunduğunu, bu sebeple böyle bir şahsı övücü ifadeler kullanmanın kendisinin eylem ve suçlarını övmek manasını taşıyacağını ileri sürmüştür.

Geçtiğimiz günlerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu davaya ilişkin kararını açıkladı:

Oybirliği ile alınan kararda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, şiddet çağrısı ya da terör örgütü lehine propaganda bulunmadığı gerekçesiyle davacıları haklı Türkiye’yi ise haksız buldu.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ifade özgürlüğünü kısıtlamayı gerektirecek açık ve acil bir tehdidin bulunmadığını da ifade etmiştir. Mahkeme Türk yargı organlarının hapis cezası verirken dayandığı/dile getirdiği gerekçelerin ifade özgürlüğünü kısıtlamak için yeterli ve uygun olmadığını da dile getirmiştir.

Sonuçta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’nin davacılara, maddi ve manevi tazminat olarak, mahkeme masraflarıyla birlikte 60.660 avro ödemesine hükmetmiştir.

Bu davayla ve verilen kararla ortaya çıkan hususların bazıları şunlardır:

– Bu tür davalarda/konularda kıstas "şiddet"tir.

– "Şiddet içermeyen" her görüş ve eylem yasaldır ve ifade özgürlüğünün içerisindedir.

– Kısıtlayıcı ve güvenlikçi yaklaşımlar muteber değildir.

– Bireyi merkeze alan yaklaşımlar devleti merkeze alan yaklaşımlardan daha öndedir.

– Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konudaki tavrı ve görüşü nettir. Zira karar oybirliğiyle alınmıştır.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ : Hamzaçebi’den ‘Sayın Öcalan’ gafı


Katıldığı bir canlı yayınında gündemi değerlendiren CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Abdullah Öcalan’dan bahsederken "Sayın Öcalan" dedi.

Hamzaçebi, "CHP, Suriye tezkeresindeki tavrını, Irak tezkeresinde de gösterecek mi?" sorusuna çöyle cevap verdi:

"Biz Suriye tezkeresine hayır diyeceğiz bir kere. Bugüne kadar olan Irak tezkerelerine biz, evet oyu verdik. Çünkü Kuzey Irak’tan Türkiye’ye bir terör saldırısı var. Ama şimdi hükümet terör örgütüyle bir masada müzakere yürütüyor. Sayın Öcalan’la sayın Başbakan bir.. "Sayın Öcalan dedim ama (güldü)" dedikten sonra düzeltti.

FETULLAH GÜLEN DOSYASI : Öcalan’dan Fethullah Gülen’e mesaj


KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık, cemaatle sorunların çözümü için Öcalan’ın Gülen’e mesaj gönderdiğini söyledi.

KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık, Fethullah Gülen’i eleştirdi çözüm sürecini sabote etmekle suçladı. Ellerinde bulunan belgelerde, Türkiye’deki bazı tutuklamalar ve mahkumiyetlerin arkasında bu hareketin bulunduğunu iddia eden Bayık, cemaatle bazı temaslarının bulunduğunu Öcalan’ın da uzlaşma için mesaj gönderdiğini söyledi.

İMC Televizyonu’nda "çözüm süreciyle" ilgili soruları cevaplayan PKK’lı Bayık, cemaati çözüm sürecini sabote etmekle suçladı. Kamuoyunda, çözüm süreciyle ilgili Fethullah Gülen’e ilişkin bazı iddiaların yer aldığını söyleyen Bayık, cemaatin çözümden yana olmadığını ileri sürdü. Bu konuda ellerinde bazı bilgilerin bulunduğunu da söyleyen Bayık, Gülen’in PKK’nın ezilmesinden yana olduğunu söyleyerek şöyle konuştu:

"Pratikte de bizim karşılaştığımız bazı belgeler var. Onlara yakın kesimlerin açıklamaları, köşe yazıları var. Bir çok konuda çözümden taraftarı olmadığı görülmektedir. PKK’nın ezilmesini istediği ortadır."

"GÜLEN PKK’YA NEDEN KARŞI?"

Fethullah Gülen’in çözümden yana olmamasının kendisine göre iki önemli nedeni bulunduğunu söyleyen Bayık, cemaatin uluslararası örgütlerle işbirliğinde olduğunu iddia etti. Bayık şunları söyledi:

"Bana göre iki nedeni olabilir. Gülen cemaati söylemde Müslüman pratikte bunu esas almayan bir hareket. Ekonomik ve siyasal anlamda İslamı kullanıyor. İkincisi ise Gülen hareketinin geçmişidir. Sovyetler döneminde yapılanlar var. Antikominist hareketi destekleyen bir hareketttir. Dolayısıyla öteden beri Sovyet düşmanlığı, sosyalizm düşmanlığı yapan bir geçmişi var. 12 eylülü destekleyen bir yaklaşımı var. Yani tüm darbelerin arkasında duran bir yapısı var. Uluslararası bazı güçlerle hareket eden bir hareket. Böyle bir düşüncenin çözüm sürecine yaklaşması mümkün değildir. Çözümden yana gözüküp, çözümü engelliyorlarsa bundan hem Müslümanlığı esas almadıkları hem de uluslararası kapitalist sistemle bağlantılı olmalarına bağlıyorum."

"ELİMİZDE BELGELER VAR"

Çözüm sürecinin sabote edilmesiyle ilgili ellerinde çeşitli belgelerin bulunduğunu söyleyen Bayık, kendisine güvenen gazetecilere bu belgeleri vereceklerini duyurduklarını ancak kimsenin buna cesaret edemediğini ileri sürdü. Bayık, çözüm sürecindeki bazı tutuklamaların arkasında da cemaatin bulunduğunu iddia etti. İşte Bayık’ın o sözleri:

"Bizim elimizde bazı belgeler var. Kendisine güvenen gazeteci varsa bu belgeleri verebileceği açıklandı. Bu belgeleri kimse alamadı. Gülen cemaatin Kürdistan’da hareketimizi yönelik, demokratik siyasete yönelik toplantıları var. O toplantılarda alınan kararlar ve gerçekleştirdikleri pratikler var. Gözüküyor ki bazı tutuklamalar onların iradesinde gerçekleşiyor. Çözüm isteyen bir güç tam da çözüm döneminde bunu sabote edecek tutumlara girmemeleri gerekiyor. Tam bu sırada tutuklamalamar gerçekleşiyor. "

"ÖCALAN MESAJ GÖNDERDİ"

Sorunların çözülmesi için taraflar arasında bazı görüşmelerin olduğunu ve cemaatle sorunları çözmek istediklerini anlatan Bayık, üstü kapalı tehdit etti. "Bize kim karşı durur ve mücadele ederse, savunma hakkımızı kullanırız" diye konuşan Bayık, "Cemaatle mücade edecek misiniz" sorusuna ise bu konuda ayrım yapmayacaklarını kaydetti. Bayık, cemaatle sorunların çözülmesi için Öcalan’ın da Gülen’e mesaj gönderdiğini söyledi.

Gülen grubunun Rojova’da bazı silahlı grupları Türkiye ile birlikte destek verdiğini de iddia eden Bayık, savaşanlara yine aynı gruplar tarafından para dağıtıldığını ileri sürdü. İşte Bayık’ın o ilginç sözleri;

"Rojova’da mücadele eden örgütler, basına açıklama yapıyorsa bunu ciddiye almak gerekiyor. Yoksa neden asılsız şeyleri basına sunsunlar ki. Bu onların bilgileridir bişey diyemem. Bizim aldığımız bilgilere bu savaşı Türkiye hükümetinin finanse ettiğidir. Fethullah Gülen’in bu savaşın içerisinde yer aldığını düşünüyoruz. Bizzat, onların kurumlarının çeşitli ülkelerden gelenlere, 5 bin dolar maaş verdiği konusunda bilgiler var. Bunlar basına yansıyon hususlardır. İstanbul’a getirdikleri, her türlü desteğin verildiği hatta onların örgütlenmesine kadar bu savaşı yürüttükleridir. Zaten öyle olmasa bunlar savaşı yürütümezler böyle bir güçleri yok.

TERÖR : MİT paketi önce Öcalan’a götürdü


MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın önümüzdeki günlerde kamuoyuna açıklayacağı demokratikleşme paketinin, önce MİT tarafından İmralı’da Abdullah Öcalan’a götürüldüğünü iddia etti.

MHP’nin ‘Milli Değerleri Koru ve Yaşat’ mitinglerinin 6’ncısının bugün düzenleneceği Elazığ’da konuşan Oktay Vural, şunları söyledi:

ÖCALAN’IN İSTEDİKLERİ OLUYOR

“Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütünlüğü olduğu gibi AKP bu süreçte bütün iradesiyle Öcalan’a teslim etmiştir. Öcalan’ın ipiyle hareket etmektedir. Ve bugün geldiğimiz bu noktada maalesef Milli İstihbarat Teşkilatı, bakanlar kurulunun hazırlayacağı demokratikleşme paketini önce Öcalan’a götürüyor. Bundan daha utanç verici bir şey olabilir mi? Bir terör örgütünün demokratikleşme paketiyle ne alakası olabilir? Görülmektedir ki bu süreç içerisinde Öcalan ikna olmuş.

Böyle bir rezalet olabilir mi? Başbakan saki. Kendi içerim dediği baldıran zehrini, millete pazarlıyor. Bu nasıl bir demokrasidir ki, hükümeti eleştiren gazeteciler içeri atılıyor, işten ediliyor. Düşünce, ifade hürriyeti yok, medya özgürlüğü yok. Demokratik ve barışçıl eylemlere müdahale var. PKK’nın istekleri ve talepleri için, başörtüsünü örtü olarak kullanmayın. Çözüm ve barış olarak ileri sürülen bu yaklaşım sadece ve sadece Öcalan’ın istek ve arzularını yerine getirme sürecine dönmüştür. Başbakan herşeye ‘ama’ diyor. PKK’yı Başbakan’ın ‘ama’larıyla mama gibi besliyorlar.”

TERÖR : “Erdoğan ile Öcalan pazarlık yapıyor”


Kılıçdaroğlu, CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal ile Başkent Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi gören eski bakanlardan Ali Rıza Uzuner’i ziyaret etti.

Ziyaret sonrası gazetecilere açıklamalarda bulunan ve soruları yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Demokratikleşme Paketini Değerlendirme Toplantısı’nın gelecek haftaya ertelenmesinin nedeninin, BDP’nin İmralı’ya yapacağı ziyaret olduğu yönündeki iddiaların hatırlatılıp, "Sizin bu konuya bakış açınız nedir" diye sorulması üzerine, "Daha önce söylemiştim; masanın bir ucunda Abdullah Öcalan, diğer ucunda da Recep Tayyip Erdoğan var. İkisi görüşüyorlar, pazarlık yapıyorlar" dedi.

Paketten, toplumun bilgisi olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Nasıl bir demokratikleşme paketi bilmiyoruz. Türkiye’de demokratikleşecek ama Türkiye halkının bundan haberi yok. Böyle bir demokrasi anlayışını biz kabul etmiyoruz. Eğer demokratikleşme olacaksa bu paketin kamuoyuna açıklanması, tartışılması, düşünürlerin, sivil toplum kuruluşlarının görüşlerini bildirmesi gerekir. Öyle anlaşılıyor ki bunlar kendi aralarında oturdular, pazarlık yaptılar. Bir iki noktada kuşkular var onları da gidecerecekler, apar topar Parlamentodan geçirip yasalaştıracaklar ve böylece Türkiye demokratikleşmiş olacak.

Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki engel 12 Eylül askeri rejiminin getirdiği yasalardır. Bu yasalar değişmeden Türkiye’de sağlıklı bir demokrasi olmaz. Kendi düşüncesine göre Seçim Yasası’nı değiştirip, ‘acaba ben vatandaşın başka partilere verdiği oylarla kendime nasıl milletvekili çıkarırım’ bunun arayışı içine girerse bunlar doğru olmaz."

"Çocukları siyasete malzeme etmek hiç doğru değil"

Kılıçdaroğlu, "BDP’nin anadilde eğitim olmadığı için okullarda boykot çağrısı var. Siz bu çağrıyı nasıl buluyorsunuz" sorusunu "Doğru bulmuyorum. Hele hele çocukları siyasete malzeme etmek hiç doğru değil. Bunlar bizim çocuklarımız. O çocukları alıp, siyasete malzeme etmenin bir anlamı yoktur" diye yanıtladı.

TERÖR /// Taraf’a yalanlama : Öcalan suikastini MİT değil, çocuklar deşifre etti


Taraf Gazetesi’nin MİT’le ilgili asparagas haberlerine bir yenisi daha eklendi. Öcalan ve Taş’a yönelik suikastın çocuklar sayesinde deşifre edildiği anlaşıldı.

Taraf Gazetesi’nde dün yayımlanan ‘PKK’nın Öcalan suikastını MİT önledi!” haberi asparagas çıktı. Suikastin, orada oyun oynayan çocukların gizli kamerayı bulmasıyla deşifre olduğu ortaya çıktı.

Milli İstihbarat Teşkilatı’na yönelik karartma ve yıpratma yayınlarıyla gündeme gelen Taraf Gazetesi’nin bir asparagas haberi daha Milliyet’in yayınlandığı bir haberle yalanlandı. Son olarak ‘PKK’nın Öcalan suikastını MİT önledi!’ başlıklı bir haber yayınlayan Taraf Gazetesi’nin oyununu ise bugün Milliyet Gazetesi’nde çıkan ve “PKK’nın saldırı planını çocuklar deşifre etti” başlığı ile verilen haber deşifre etti.

Taraf Gazetesi MİT önledi dedi ama…

Taraf gazetesinden dün yayımlanan Ankara Temsilcisi Hüseyin Özay’ın haberine göre “PKK’nın eski yöneticileri Osman Öcalan ve Nizamettin Taş’a suikast girişimini MİT’in engellediği ortaya çıktı” denilmiş ve çözüm sürecine atıfta bulunulmuştu.

PKK yöneticisi o iddiaları yalanladı…

Milliyet Gazetesi ise bugün yayınlandığı haberde, Öcalan’a yönelik suikastın çocuklar tarafından deşifre edildiğini yazdı. Haberde şu bilgilere yer verildi:

“PKK’nın, eski üst düzey yöneticilerini gizli kamera ile izlemesinin altından saldırı planı çıktı. Saldırının MİT’in istihbaratı ile açığa çıkarıldığı iddialarını kesin bir dille reddeden eski PKK yöneticisi Ekrem Sarıkaya, ‘Evin karşısına yerleştirilen gizli kamerayı çocuklarımız buldu, tamamen tesadüf. Kamerayı almaya gelenlerden birini yaralı yakaladık’ dedi. Sarıkaya, örgütün kendilerine yönelik kapsamlı bir katliam planı yaptığını, ancak başarılı olmadığını söyledi.”
SON.TV’nin görüştüğü MİT kaynakları da suikastın Teşkilat tarafından önlendiği yönündeki iddiaları yalanladılar.

Amaç Öcalan’ı MİT’le irtibatlı göstermek

Taraf’ın haberinin kurgulanış biçimine bakılırsa haberin verilmesindeki amaç, Osman Öcalan ve Nizamettin Taş’ı MİT’in koruduğu, hatta MİT’in yönlendirdiği algısını yaratmaya çalışmak. 2003 yılında arkadaşlarıyla birlikte örgütten ayrılarak PWD adında parti kuran Öcalan, Taraf Gazetesi’nin haberiyle MİT’in adamı gibi gösterilmeye çalışılıyor. Böylelikle önümüzdeki günlerde yapılacak olan Kürt Konferansı’na da katılması beklenen PWD’yi MİT’in yönettiği algısı yaratılmak isteniyor.

MİT, çözüm süreci kapsamında İmralı’daki örgüt lideri Abdullah Öcalan ile görüşüyor. Taraf, bu haberiyle ayrıca MİT’in Cemil Bayık ile Osman Öcalan arasındaki çatışmada Osman Öcalan’dan yanaymış algısı yaratarak örgüt yönetiminde etkili olan Bayık grubu ile MİT’in çözüm süreci kapsamındaki temaslarını sabote etmek istiyor. Bu, dolaylı olarak çözüm sürecini baltalamak anlamına geliyor.

Bunun yanı sıra Taraf’ın, PKK’lıların kendi aralarındaki çatışmasını engellediğini iddia ederek milliyetçi çevrelerde "PKK’lılar birbirini yesin. MİT niye engelliyor ki" algısını yaratmaya çalıştığı da görülüyor.

Yani Taraf, birden fazla amaca hizmet eden haberiyle bir taşla üç kuş vurmaya çalışıyor.

TARAF’ın MİT ile ilgili ilk asparagas haberi değil

Suikastı MİT önledi haberi Taraf’ın MİT’le ilgili ilk asparagas haberi değil. Gazete, daha önce de Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) 5 yaşından büyük bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının seyahatleri, fotoğrafları, mailleri, mesajları, telefonları ve mal varlıklarıyla birlikte izlemeye alındığı iddialarına yer vermiş, MİT ise bu iddiaları yalanlamıştı. MİT’in konuyla ilgili açıklamasında, ‘Teşkilatımızı kendi halkını fişleme gibi çağ dışı bir faaliyetin içinde göstermek; yalan olduğu kadar haksız ve mesnetsizdir’ denilmişti. MİT’in açıklamasında şu ifadelere yer verilmişti

"Ağırlıklı faaliyetlerini bölgesel ve küresel stratejik sorunlara yönelten teşkilatımızı kendi halkını fişleme gibi çağ dışı bir uygulama faaliyetinin içinde göstermek; gerçek dışı olduğu kadar, haksız ve mesnetsizdir.

MİT, 2937 sayılı Kanun ve diğer mevzuatla kendisine verilen görevleri yerine getirmekte ve yetkileri kullanmaktadır.

Söz konusu haber/yorumlarda istismar edildiği şekilde hukuki dayanaktan yoksun, özgürlüklere aykırı ve demokratik toplum değerleriyle bağdaşmayan bir çaba, eylem ve faaliyet içerisinde bulunmamaktadır.

Esasen, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın milli iradenin emrinde olmasını hazmedemeyen, yeni vesayet arayışında olan yerel ve uluslararası odakların bir süreden beri Teşkilatı ve yöneticilerini karalama gayretinde oldukları kamuoyunca malumdur."

ERGENEKON DAVASI /// Ergenekon’dan Öcalan’a af çıkar mı ?


Ergenekon kararlarını tartışmaya devam ediyoruz.

Devlet Bahçeli bu kararlardan sonra Öcalan’a da af içeren genel bir affın gündeme geleceğini ve uygulanacağını söyledi.

Bahçeliye katılmamak elden değil. Çünkü öyle bir süreçteyiz ki her an her şey olabilir.

Bahçelinin bu söylemine AKP‘den beklenildiği gibi hemen itirazlar gelmeye başladı. (AKP önce tükürüp sonra da o tükürdüğünü yalamakla meşhurlaştı zaten)

Peki, Bahçeli’nin dediği gibi Öcalan’a af çıkabilir mi?

Bu sorunun cevabını bilmek için Açılım dedikleri süreci iyi analiz etmek gerekiyor.

Şimdiye kadar ne BDP tarafından ne de hükümet tarafından çözüm süreci öncesi kapalı kapılar ardında neler konuşulduğu deşifre edilmedi. Bu konuşmalar veya belki de aralarında yaptıkları anlaşmaları bilmeden herkes farklı senaryolar yazmakta özgürdür.

Mademki hepimiz özgürüz senaryo üretmekte. O zaman bende yeni bir senaryo yazayım.

Dikkatlerinizi çekti mi bilmiyorum ama çözüm süreci başladığında Ortadoğu yeniden karışmaya başladı. Tunus’da Muhalif lider öldürüldü, Mısır’da darbe yaşanıyor, Lübnan’da Türk pilotlar kaçırıldı, Suriye’de olaylar giderek şiddetlendi hatta öyle bir boyutta ki şimdi, Suriye Kuzeyinde PYD ile El-Nusra çatışıyor.

Bu olayları her AK parti karşıtı olan birey AK partiye bağlıyor ve bunların faturasını Tayyip Erdoğan’a kesiyor. Bana göre de biraz haklılık payları var. Ama biraz da olayların iç yüzünü bilmediğimizden dolayı sorumlu olarak Hükümeti görüyoruz.

Ortadoğu’nun karışmasında AK partiden başka derin güçler veya daha kibarcası dış mihraklar dediğimiz etkenlerin de rolü vardır. Mesela açılım dediğimiz sürecin başlangıcında Fransa da Sakine Cansız ile beraber öldürülen diğer iki kadından sonra, Dede Hasan lakaplı Kürt asıllı Rus mafya babası Aslan Usoyan da Rusya’da bir suikast sonucu öldürüldü. Bu suikastların üstü hemen kapatıldı ve halende aydınlatılmadı. Bunlar süreci istemeyen dış güçlerin işiydi. Bunların başında da İran geliyor. Zaten aleni bir şekilde PKK‘nın Türkiye’den çekilmemesine karşı gerekli her türlü yardımı yapacaklarını belirttiler.

PKK’yı bitirmeye kararlı dış mihrakları söylemeye gerek yok sanırım. Hepimiz iyi biliyoruz, bunu en çok isteyenin ABD ve İsrail olduğunu. Çünkü 2008’den bu yana baş gösteren ekonomik krizden dolayı Ortadoğu’da ne ABD’nin ne de İsrail’in eskisi kadar artık gücü kalmadı. Hâkimiyetlerini sürdürmek için yapılacak tek şey bunları birbirine düşürmek. Ve bunu yapmanın en kolay yolu böl-parçala-yönet.

Başlığa Öcalan’a af diye girdik ama kalkıp Ortadoğu’dan bahsettim. Sebebi AK partinin tek başına hareket etmediğini ve şuan yaşanılan süreci bir nebze olsa da analiz etmekti.

Gelelim Öcalan’a af konusuna.

Öcalan’ın yakalanış sürecini daha önce bir yazımda yazmıştım. Ve bu yakalanmasından sonra Türkiye’ye ne şartlarda teslim edildiğini de kaleme getirmiştim.

O zaman Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit hükümetteydiler. Yılmaz ve Ecevit idamına karşıyken Bahçeli ısrarla idam edilmesini istemişti. Ve sonra MİT Müsteşarıyla bir toplantı yaptıktan sonra çıkıp idam cezasını kaldıran metne imza atmıştı. Devlet Bahçeli o gün müsteşarla ne konuştuğunu şimdi çıkıp açıklayabilirse eğer gerçekten Abdullah Öcalan’a af getirileceğine birçok kimseyi inandırabilir.

Senaryonun sonunu da şöyle noktalamak istiyorum:

1- Abdullah Öcalan affedilecek

2- Yıllardır Kürtlerin beklediği Kürdistan kurulacak

3- Abdullah Öcalan kurulacak Kürdistan’ın başkanı olacak

4- Öcalan dış temaslarda bulunmak için Türkiye’ye gelip gidecek

5- Türkiye devletinin adı değiştirilip TÜRK DEVLETİ olacak.

Yazıyı bir örnekle bitireyim. Dilma Rousseff, Brezilya Devlet Başkanı. Hepimizin elinde internet var. Girip bakarsanız eminim bana hak vereceksiniz.

A.AŞUK

ayhan.-ayhan

TERÖR /// Abdullah ÖCALAN : “Türkiye’nin Başbakanlığına Talibi m”


Sapık, Terörist, Bebek Katili, Ruh Hastası, Ermeni Abdullah ÖCALAN’ın Sözleri !!!

– “İçimizde böyle bir sürü köylü kurnazlıkları türemiş. Son günlerde duyuyorum, para yollayın, silah yollayın diyenler var. Sen ne yapıyorsun orada be serseri? Şimdi bazılarının moralini bozmak istemiyorum tabi.”

– “Ben elin körünü, topalını, hastasını da PKK’nın sırtında veya kendi sırtımda taşımam.”

– “Türkiye devrimciliğinden bahsettik. 20 yıldır organize olmamış, eklem bağlamamış bir devrimcilik! Pat devrilir. Böyle devrimcilik mi olur? Devrim uğruna ben mi kalkıp gideyim? Ben mi icat ettim devrim sözcüğünü?..”

– “Genel bilgiler toplamını, eşeğin sırtına yüklediğimiz kitapların durumuna benzetebiliriz. Kafaya böyle bir sürü bilgi doldurmak eşeğin sırtına kitap yüklemek gibidir.”

– “Bence can çekişenlere bir tekme de biz vurmalıyız..”

– “Türkiye’de de bir demokrasi düzeyi var. Bu demokrasi kimin için? En çok kim yararlanıyor? Dağdaki çoban bile diyor ben özgürüm. Ben şunu söylüyorum; bu özgürlükler yerinde midir?”

KAYNAK: “Abdullah ÖCALAN – Ocak/1992 Çözümlemeleri isimli broşür..”

– “Mustafa KARASU’nun niyeti ne olursa olsun, Mehmet ŞENER’in politikasına alet olmuş birinci, bir numaralı kişidir.”

– “Hergün bin ilişki kurar, bin ilişki yıkarım. Siyasal, örgütsel, duygusal, ideolojik de. Yani satılmışsınız..”

– “Benim de bazı saplantılarım oldu. Tanrı saplantısından tutalım, başka saplantılara kadar, bir çok saplantı… Bak doğru, bazı arkadaşlar tutkulardan, saplantılardan bahsediyorlar. Benimkini anlatsam dehşete kapılırsınız..”

– “Tanrıyı aşabilir miyim, aşamaz mıyım? Benim bir özelliğim de süreçleri zayıf yaşamam. Bu tanrıdan kopuş, aslında nedir? Tanrıdan, ideolojiden kopulmadır.”

– “SHP’ye girin dediğimde, birçok eyalet ters çalışma yapmış. Bazı soytarılar; (onları ileride görürsem, hesabını soracağım) yönlendirmenin bizim tarafımızdan olduğunu bildiği halde, bu taktik gelişmeyi nasıl kullanalım diye düşünüyorlar.”

– “Zaten İRAN’lılarla alt düzeyde de olsa bir dostluk var. Gücümüzü takdir ettiklerini ve ilişkileri ileri düzeye yansıtmak istediklerini belirtiyorlar.”

– “Bence, TC’nin bütün taktikleri ve politikası bitmiştir.”

– “Anayasanız zorbacıdır, bu yemini irademizle okumuyoruz, bu baskıyla birlikte biz buraya geldik, bu ses oraya (TBMM) yansıdı.”

– “Ben ne yapayım? Siz basit kadınlığınızı konuşturuyorsunuz.”

– “Ben de APOCU olmaya çalışıyorum. Benim APO olmakla, APOCU olmam aynı şey değil. APO olmak ayrı, APOCU olmak ayrı.”

– “Dünyanız, arkanız koca bir iflas, uçurum. Hatta hepiniz idamlıksınız, gerçekten böyle.”

– “Şimdi kadın – erkek ilişkilerini sözkonusu ettik. Bazıları yargılandı, onu da gördünüz. Bunlar gidiyorlar ahır kültürünü geliştiriyorlar. Sığınaklardaki o vahşi ilişkiyi dün de anlattınız burada. Hayvani.”

– “Ben Allahımla yıllarca uğraşmış adamım. Allahımla delicesine pençeleştim.”

– “Bazıları benimle dalga geçmek isterler. Bazıları bana Bekaa’nın bilmem neyi diyorlar. Doğrudur, ben buraya sokulmuşum, çıkamıyorum. Doğru, ayıp değil. Benim mevzim bu kadar. Ben ne yapayım? Aklım kabiliyetim buna elveriyor.”

KAYNAK: “PARTi ÖNDERLİĞİNİN KASIM-1991 ÇÖZÜMLEMELERİ” isimli PKK yayını..

– “İslamiyet bir emperyalist ideoloji olarak başladı.”

– “REFAH, en tehlikeli kirli güçtür. (Refah Partisi için)”

– “Şimdi Türk Halkı da PKK’laşırsa, sen o zaman seyreyle dünyanın halini.”

– “İslamın Kürt milli rengine bürünmesi sağlanamadı. Bazı tarikatlar ve mezhepler var… Bir Saidi Nursi var, Bir Şeyh Sait var, Şeyh tarikatları var, Nakşiler var… Hepsi İslam emperyalist ekollerin ajan temsilcileri durumundadırlar.”

– ” Çocukluğumda çevrede gerçekten halen birçok köylüm sağdır, söylerler; İPİNİ KOPARMIŞ ADAM derlerdi.”

– “Birgün fıstık ağacının altındayım, babamın söylediği söz çok açıktı; Abdullah’ın alnında fetih işareti vardır.”

– “Anam bana çok dayak atardı. Ve daha sonra ilk eylemlerime onun dayak baskısı altında başladım. Ben birçok çocuğun başını kırdım, saldırıya da geçtim.”

– “Annem çok kavga ederdi. Hergün komşularıyla kavga, hergün babamla kavga, hergün benimle kavga.. Dağ şeyi, biraz da zaten buna bir tepki olarak başgösterdi. Erkenden bir dağ şeyi gelişti sanıyorum… Ondan bu sistem kafamı tutmadı.”

-” O açıdan aile beni yargılamaya başladı: Bu fazla namuslu biri değil…Kürtçe bazı lakaplarım da vardı; ipini koparmış manasında.”

– “Bütün köylüler başımıza dikilmiş, benimle babamın kavgasını seyrediyor. Oldukça hırpalandım. Tabii çok zor duruma düştüm. O hırsla eve gittim. O’nun bir cüzdanı vardı, para saklıyordu. Babamın cüzdanından 10 lirayı çaldım.”

– “Çok korkak bir çocuktum, onu hemen size söyleyeyim. O insanlardan 40 metre öteden çekine çekine, kaçına kaçına…”

-” Babam tabii onların dostu idi. Kesin ERMENi DOSTU idi. Ve o terbiyeyi de biraz ondan aldım.”

– “Ben çok dualar ezberledim. Din hocasının hakkımdaki yargısı; Abdullah, sen bu hızla gidersen uçarsın, evliya olursun.”

– “Bende kesinlikle askeri okullar fikri vardı. Önce islamiyette, işte EL EZHER Üniversitesi’ne kadar gidebilirim diyordum.”

– “Yılanlardan çok çekiniyorum, korkuyorum. Yılanla en çok kavga eder duruma gelmişim. Aileden çok çekiniyorum, aile ile çok kavga ediyorum. Çok köklü endişe ve korkularla yaşayan biriyim.”

– “Babalar beni mağdur görsün, 44 yaşında bir çocuğum ben.”

– “Gazeteci ÇETiN EMEÇ zeki birine benziyor sanırım. En son yazılarından birinde beni değerlendirmeye almıştı. Ölmeden bir hafta önce.”

– “Şimdi MUMCU’nun sık sık ortaya atmaya çalıştığı geçmişimi anlatacağım, o 1975′ten sonra.”

– “Annemin beni bir suçlaması daha vardır; Sen bu kafayla gidersen, kimse sana kız vermez. İsabetli bir değerlendirme. Kimsenin bana kız vermemesini hala anlayamıyorum.”

KAYNAK : “21.12.1992 tarihli LAZKİYE konuşmalarından”

– “SHP’nin yutulmasını düşünüyordum. Devletle olmasına rağmen, SHP gittikçe küçülüyor

– “DOĞRU YOL adayları bile bize destek veren kişilerdi.”

KAYNAK: “23.12.1992 tarihli LAZKİYE konuşmalarından.”

– “Bir ingiliz gazeteci bana sordu: Kendini tarif eder misin? Senin kapasiten beni anlamaya yetmez dedim. Verilecek en iyi cevaptır aslında.”

– “APO, çok önemli bir yaşantının sahibidir. Çok dikkat edilmeli, hatta yüzyıllar boyunca, Çünkü; çok önemli öğretici yanları var (kendisi için söylüyor).”

KAYNAK: “24.12.1992 tarihli LAZKİYE konuşmalarından.”

Abdullah ÖCALAN: “Türkiye’nin Başbakanlığına Talibim”

1993 yılı kışı geliyor, doğal olarak kırsal kesimde PKK eylemlerinde azalma olacaktır. Peki kent kesimi ne olacak? Suriye’deki yatak odasında ve beyaz lake kaplı yatağında porno yıldızları gibi basına resimler çektiren ve ameliyat görmemiş hötöröfler gibi sırıtan Apo; “Türkiye’nin Başbakanlığına talibim” diyebiliyor.

Derse desin ne olacak! demeyin, tedbir alın. Klasik tedbirleri böyle giderse neler olabileceğini “KÜRTLER, PKK ve ABDULLAH ÖCALAN” isimli kitabımızdan bir alıntı yaparak göstermek istiyoruz.

“Çukurova’nın yarısı Kürtleşmiş durumdadır. Çukurova aslında yarı yarıya Kürttür. Kısmen fellahtır, kısmen de Türk’tür ama bence, Kürtler giderek çoğunluğu da alacak, bir nevi yarı Kürdistan eyaletidir Çukurova, İstanbul’da 2-3 milyon Kürt var. Yani 5-6 vilayet değerinde bir çalışma alanıdır. izmir’de 2 vilayet değerinde, Konya da bir vilayet değerinde Kürt var. İç Anadolu’da bir milyon; tam bir eyalet, Ege de en az bir eyalet giderek Antalya, Burdur, İsparta’da işçiler turizm sektörü dolayısıyla kayıyor, orası da öyle neredeyse Kürdistan’ın 8 eyaleti de Türkiye’dedir. 8 Eyalet orada, 8 eyalet bu tarafta. Dolayısıyla böyle bir ağırlığı vardır Türkiye çalışmalarının.”

Şimdi Soruyorum; Apo efendi bu lafları 9 Ağustos 1991 günü etmişti. Bir şeyler anlatabildim mi acaba?

Bu arada Apo efendinin 1984 yılında yayınladığı “Kürdistan Devrimci Savaşının geliştirilmesi Üzerine” isimli PKK kadrolarına gönderdiği talimatı da okuyunuz. Bakın orada elin oğlu ne diyor;

“1. Düşman ulusal kurtuluş mücadelemizin uluslar arası alanda sağladığı etkinliği zayıflatmak ilişki geliştirmesini engellemek için provakasyon eylemlerine başvurabilir. Avrupa bunun için en uygun alanıdır. Devrimi ezmek için en küçük fırsatı bile kullanacaktır.

2. Sömürgeci faşist yönetim, Ortadoğuda çeşitli güçlere tavizler vererek geri cephe konumu taşıyan çeşitli alanları bize kapatmaya çalışacaktır. Başta Güney Kürdistan (Kuzey Irak) İran ve Suriye üzerinde amacını gerçekleştirmek için aktif çaba içerisine girecektir.

3. Irak’ta Faşist Saddam’ın deneyimlerinden yararlanabilirler. Toplumumuz içindeki serseri, lümpen ve mahkumları toplayarak milisler oluşturabilirler.

4. Aşiret reisleri, şeyh ve melle gibi kişiler ve toplumda nüfuz sahibi olan insanları organize edebilirler.

5. Kürdistan parçaları arasındaki ilişkiyi kesmek için sınır hattı üzerindeki bazı köyler yerinden kaldırılarak tampon bölgeler oluşturabilirler, tampon bölgelere IRA tipi karakollar kurabilirler.

6. Partimizin cezaevlerindeki önder kadrolarını idam edebilirler”.

Evet elin oğlu bunları söylüyor. İşte yıllardır devam eden savaşta aslında nelerin yapılmadığını ortaya koymak için APO efendinin 1984 yılındaki talimatından alıntılar yaptık. Aslında bu talimat tam 21 sayfadır ve bize göre savaşın başında sanki Türkiye’ye yapması gereken şeyleri anlatmaktadır. Tam tarihini de vereyim;

20 ARALIK 1984

İSTİHBARAT ALANI

Sınırsız, Seçkin, Sansürsüz, Kemalist Haber Blogu

Derin İstihbarat

strateji, güvenlik, araştırma, istihbarat, komplo teorileri, mizah, teknoloji, mk ultra, nwo

İSTİHBARAT

Şifresiz Yayın!