Aylık arşivler: Haziran 2013

/// DUYURU /// ÖZEL BÜRO AÇIK BİLGİ PLATFORMU /// Sizi de aramızda görmek bize mutluluk verir // / @mumtazidil


MEVZU BAHiS VATANSA, GERİSİ TEFERRUATTIR..

ÖZEL BÜRO :

1) AÇIK KAYNAKLI BİLGİ TOPLAMA VE PAYLAŞIM GRUBUDUR.

2) Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, kurumlarına, Milletimizin bölünmez bütünlüğüne yönelik her türlü faaliyeti deşifre etmek ve kamuoyu ile paylaşmak amacı ile kurulmuştur.

3) Ve bu faaliyetler hakkında, Ulusal & Global medya unsurları ile açık kaynaklar üzerinden bilgi toplamayı ve kamuoyu ile paylaşmayı amaçlamıştır.

4) Araştırma alanına giren İlgili konular hakkında web ve diğer ortamlarda araştırma yapan bununla birlikte paylaşan bir gruptur.

İlgilendiğimiz konular;

· Güncel ve Kamuya Mal olan Toplumsal Olayların Analizi,

· Uluslararası İlişkiler ve Analizi,

· Uluslararası Psikolojik Harp Uygulamaları ve Analizi,

· Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları,

· Devlet ve Terminoloji,

· Lokal ve Global Terörizm,

· Mind Control, Zihin Kontrolü, HAARP, Komplo Teorileri,

· ECHELON, DIG-INT, TEMPEST, TELE-KULAK, İstihbarat Yöntemleri & Cihazları,

· Global İstihbarat Servisleri, CIA, BND, MI5, MUHABERAT, SAVAMA, MOSSAD VS..,

· Siyasi Dünya Tarihi,

· Mizah, Karikatür, Komik Resim, Video, Fıkra,

· Güncel Siyaset, Tarih Araştırmaları,

· Ergenekon, Balyoz gibi popüler davalar,

· Teknolojik Gelişmeler ve Siber Güvenlik,

· Hacking Yöntemleri ve Hacker Grupları, paylaşmakta olduğumuz konulardır.

MAIL GRUBU WEB ADRESİMİZ : http://groups.yahoo.com/group/OZEL-BURO

Blog’a kaydolmak için buraya tıklayın.

Özel Büro Bilgi Paylaşım Grubu : Hiç bir legal yada illegal kuruluşla organik-inorganik bağı olmadan tamamiyle sivil insiyatifle oluşturulmuş bir mail grubudur.

Aramızda sizi görmek, paylaşımlarımızı sizinle paylaşmak bize mutluluk verir.

En doğru, en kapsamlı ve en ilginç bilginin adresiyiz. Maalesef bu konuda mütevazi de değiliz.

Görüşmek dileğiyle,

ÖZEL BÜRO

SOSYAL MEDYA HESAPLARIMIZ

MAIL :

Digi (.) Security (@) isnet (.) net (.) tr

WEB :

http://ozel-buro.weebly.com

FACEBOOK :

www.facebook.com/ozel.buro

TWITTER :

https://twitter.com/SpecialBureau

https://twitter.com/TC_OZEL-BURO

https://twitter.com/TC_Istihbarat

BLOG :

https://yuksekstrateji.wordpress.com

https://istihbaratalani.wordpress.com

https://istihbaratdunyasi.wordpress.com

https://istihbaratsahasi.wordpress.com

Rotahaber Genel Yayın Yönetmeni Ünal Tanık : Faiz lobisi bu dönemde daha çok büyüdü


Rotahaber Genel Yayın Yönetmeni Ünal Tanık, Yeni Asya’nın “faiz lobisi” ile ilgili sorusu üzerine şöyle dedi: “AK Parti iktidarında bu kesim daha çok büyüdü. Bu insanlar AK Parti döneminde semirdiler. Faiz Lobisi boyutunda ise Türkiye’de sanayileşme yerine yabancı şirketlerin temsilcilikleri önemsendi. Büyük şirketlerin faaliyet dışı kârları yüzde 80’leri buluyor. Yani devlete verdikleri borçlar üzerinden para kazanıyorlar. Ergenekon da ekonomide kat kat büyüdü.”
ROTAHABER GENEL YAYIN YÖNETMENİ Ünal Tanık:

Ergenekon yapılanması eskisinden daha güçlü

Yazar Ünal Tanık: “Türkiye’de Ergenekon yapılanması eskisine göre daha güçlü. Ergenekon’un hareket kabiliyeti kırıldı, fakat Gezi İsyanı’nda Ergenekon başını çok acı bir şekilde gösterdi. Ergenekon’u ekonomisiz, medyasız, siyasetçisiz, yargısız olarak düşünürseniz yanılırsınız. Ergenekon’un sermaye ayağının ortaya çıkarılması için alt yapının hazır olmadığını düşünüyorum.”

Taksim Gezi Parkı olayları kimi için bir darbe girişimi, kimi içinse demokratik gösteri hakkı. Fakat olaylardan sonra ortaya çıkan tabloda Türkiye’nin ekonomik olarak yara aldığı ortada. Uluslar arası arenada Türkiye’nin itibarını rencide etmek için yapılan çalışmalar tepkiye yol açtı. Halkın sorduğu en önemli soru ise “Ergenekon bu olayların neresinde?” Biz de Gezi Parkı olaylarının arka planını Rotahaber Genel Yayın Yönetmeni Ünal Tanık’la konuştuk. Tanık, Ergenekon’un eskisinden daha canlı olduğunu söylerken ekonomik olarak çok büyüdüğünü söylüyor.

Gezi Parkı Olayları’nı nasıl yorumluyorsunuz? Bu bir kalkışma mıydı?

Olayların adını doğru koymak lâzım. Bunun adı “Gezi Parkı Ayaklanması”dır. Bu ayaklanmada çevre duyarlılığı ambalaj olarak kullanılmıştır. Tabi ki orada samimî çevreci bir gurup vardı, fakat ya kullanıldılar ya da kullanışlı arkadaşlardı.

Bu tür bir ayaklanmanın “ağaç olmasaydı başka olaylar bahane edilerek de yapılacağını” savunanlardan mısınız?

Bugün sorun olarak gösterilen projeler 2011 yılında Ak Parti’nin seçimlerden önce kamuoyuyla paylaştığı projelerdi. O dönem bir tepki olmadı. Hükümet 1 Mayıs gösterilerinde ayaklanmanın gerçekleşeceğini düşünüyordu. O da gerçekleşmedi. Fakat hükümet Gezi Parkı üzerinden olayların çıkacağını öngöremedi, gafil avlandı.

Böyle bir ayaklanmanın somut gerekçeleri olduğunu düşünüyor musunuz?

Ak Parti’nin 10 yıllık iktidarından rahatsız olan gayrimemnunlar grubu var. Bardak düşünün, bu grup bardağın yüzde 20’lik kısmını oluşturan tortu. Bardağın taşma nedeni ise belli medya ve çevrelerin köpürtmesi oldu.

Olaylarda muhalefetin eleştirilmemesi, tek muhatabın iktidar olarak seçilmesini nasıl yorumluyorsunuz?

Bu olayların demokratik eylemlerin dışına taşmasının nedeni muhalefettir. Eğer siz iktidara karşı gayrimemnunsanız, iktidara kızmışsanız demokrasilerde adresiniz anamuhalefet partisidir. İktidara kızgın olan insanlar muhatap alacakları muhalefet partisi göremediler.

Bu aslında Kemalizmin iflâsı anlamına gelmez mi?

Türkiye’de 5816 sayılı Atatürk’ü koruma ve kollama kanunu var olduğu sürece Kemalizm ve Atatürk aleyhine yayın yapamazsınız. Yayınlarsanız “Buna dâvâ açmam” diyen savcı bulamazsınız. Şiddetle uygulanan bu yasa büyük bir mahalle baskısını da beraberinde getiriyor. 5816 sayılı yasa olduğu sürece toplumu doğru bilgilendiremezsiniz. Kemalizmin yanlışlarının ortaya çıkması için M. Kemal’in doğru yere oturtulması gerekir. Bugün de insanlar 1982’de tek taraflı bilgilendirdikleri için nasıl “Evet” oyu verdiyse, bazı gerçekleri bilmeyen insanlar da Gezi İsyanı’na katılmak zorunda kaldılar.

Uluslar arası sistemde ve akademide hiçbir değeri olmayan bir ideolojiye insanlar nasıl bu kadar değer atfediyorlar?

Bunları 5816 sayılı yasa kaldırıldığında konuşabiliriz. Türkiye’de Cumhurbaşkanları, hükümetler, vekiller kendilerini resmî ideoloji içinde göstermek zorunda oldukları için dış dünya da bu ideolojiye gerçekten değer verildiğini düşünüyor. İltifat edeceklerse içinde bu değerlerin bulunduğu cümleler kuruyorlar.

Türkiye’de, geçen sene K. Kore’nin diktatörü öldüğünde ortaya çıkan tabloyla alay edenler Kemalizme o gözle baksalar ne kadar örtüşeceğini görecekler.

Dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner mealen Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî ideolojiyle devam edemeyeceğini söylemişti. Devlet aklı CHP’nin bu saplantıdan çıkmasını istiyor olabilir mi?

1970’li yıllarda Adalet Partisi’nin, 1980’li yıllarda ANAP’ın yok olacağını söyleselerdi kimse inanamazdı. Ulusalcı anlayışla hareket eden, Kemalist siyasî anlayışında hiçbir değişiklik yapmayan CHP’nin önümüzdeki Türkiye’de hayat hakkı yok. CHP ya değişecek ya da yok olacak…

Gezi Eylemleri’nin uluslar arası ayağını nasıl yorumluyorsunuz?

Tek taraflı bilgilerle eğitilen insan tipleri ortaya çıktı. Kendi değerlerinden koparılan bu kesim Lozan Anlaşması’na çok değer veriyorlar, hiçbir eleştiriyi kabul etmiyorlar. Aslında Lozan, mandacılığın meşrûlaştırılmış halidir. Lord Curzon Türk milletinin elinden Kur’ân’ı almadıkça başarılı olamayacaklarını söylemiştir. Bu siyaset yıllara yayılarak hayata geçirildi. Yeni bir siyasetçi, iş adamı, sanatçı, gazeteci tipi oluşturuldu. İşte bu insanlar zihinlerine kodlanan bilgiler nedeniyle benzer tepkiler veriyorlar.

Bu yeni insan tipi cemaat gibi davranıyorlar galiba?

Evet. Türkiye’de medyanın büyük çoğunlu kâr etmiyor. Zararlarını farklı şekilde karşılıyorlar. Yeni zenginler medyanın belli kesimini destekliyorlar. O medya da belli sermaye gruplarını destekliyorlar. Bu kesim, ister beğenin ister beğenmeyin sesi tartışılmaz olan İbrahim Tatlıses’ten türkücü diye bahsederler. Fakat daha bir eseri olmayan insanlardan ise sanatçı diye bahsederler. Türkiye’de ilahlaştırılmış iş adamları, gazeteciler, sanatçılar vardır. Vatanın aleyhine yazıp çizebilirsiniz ancak bunların aleyhine yazıp çizemezsiniz.

Peki Faiz lobisi bu sistemin neresinde?

Ak Parti iktidarında bu kesim daha çok büyüdü. 2002 yılında Koç Grubu CEO’su 2011 yılı rakamlarını açıkladı ve 2015 yılı hedeflerini ortaya koydu. 2008 yılına gelindiğinde ise 2015 hedeflerine ulaştık dediler yani 7 yılda 13 yıllık hedeflerine ulaştılar. Tabi o dönem daha Tüpraş ve Garanti Bankası’nı almamışlardı. Bu insanlar Ak Parti döneminde semirdiler. Faiz Lobisi boyutunda ise Türkiye’de sanayileşme yerine yabancı şirketlerin temsilcilikleri önemsendi. Bunun dışına çıkmak kabul edilemez sunuldu. Öbür taraftan şirketlerin her yıl bilânçoları açıklanır. Büyük şirketlerin faaliyet dışı kârları yüzde 80’leri buluyor. Yani devlete verdikleri borçlar üzerinden para kazanıyorlar. Ak Parti iktidarı döneminde yüzde 64 olan faizler 4.60 geriledi. Bu sayede devlet kasasına aktarılan para 642 milyar lira oldu. Hükümet parayı bunlara vermek yerine kamu yatırımı olarak kullandı. Faiz üzerinden para kazananlar bundan çok rahatsız oldular.

Ergenekon’un sermaye ayağının ortaya çıkarılacağını düşünüyor musunuz?

Türkiye’de Ergenekon yapılanması eskisine göre daha güçlü. Eskiden planlar yapıp hemen harekete geçebiliyordu. Bugün Ergenekon’un hareket kabiliyeti kırıldı, fakat Gezi İsyanı’nda Ergenekon başını çok acı bir şekilde gösterdi. Ergenekon’u ekonomisiz, medyasız, siyasetçisiz, yargısız olarak düşünürseniz yanılırsınız. Bugün Ergenekon ekonomide kat kat büyüdü, medya da daha güçlü hale geldi. Bugün daha faaller ancak sinsi davranıyorlar. Ergenekon’un sermaye ayağının ortaya çıkarılması için alt yapının hazır olmadığını düşünüyorum. Hazır hale geldiğinde operasyon yapılacaktır. Hâlâ muhafazakâr sermayenin reklâmları Ergenekon yapılanmasının parçası olan reklâm sektöründe dönüyor.

Ergenekoncu askerlerin yargılanması sivil ayağı daha da mı faal hale getirdi?

Bunlar zaten aktifti, ancak askerî gücünün şehvetiyle kullandılar.

Hükümetin son dönemde “Yandaş Medya” oluşturduğunu söyleyenlere katılmıyor musunuz?

Ak Parti döneminde medyadaki yapılanmaya baktığımızda istisnalar hariç kurgulanan insan tiplerinin buralarda hakim olduğunu görüyorsunuz. İnsanları yıllar içinde reklâmlarla, dizilerle, yaptıkları haberlerle nasıl isyana sürükledikleri ortada. Şimdi daha sinsi hareket ediyorlar. Türkiye’de medyayı düzeltmeden iş dünyasını, reklâm dünyasını düzeltmeden de medyayı düzeltemezsiniz.

AKP kendi zenginlerini oluşturdu söylemini nasıl okuyorsunuz?

Kişi başına düşen millî gelir 3 kat büyüdüyse Koç Grubu tam 11 kat büyüdü. Gerisini siz düşünün…

Ergenokon’un ekonomi ayağı deşifre edilmezse piyasanın derinleşemeyeceği, sürekli krizler çıkaracağı söyleniyor…

Bugüne kadar bu yapılarla savaş sütre gerisinden, soğuk savaş taktikleriyle yapılıyordu. Ancak kavgada bardağı taşıran son nokta yerli otomobil tartışmasıdır. G. Kore Türkiye ile sanayileşmeye 60’lı yıllarda başlamasına rağmen şu an dünyanın tanıdığı dört otomobil markası var. Türkiye’nin büyük sermayeleri ise yerli otomobil üretilemeyeceğini savunuyorlar.

Türkiye’nin İstanbul’la ilgili üçüncü havalimanı, kanal projesi Ergenekon’un ekonomi ayağıyla mücadelede katkı sağlar mı?

Biliyorsunuz Doğan Grubu, Yahudi asıllı Alman sermayesiyle ortaklık ediyor. Alman ortağının sitesine girdiğinizde Yahudiler aleyhinde yayınlar yapılmayacağı taahhütleri var. Böyle bir medya yapısı Türkiye Almanya rekabetinde nasıl davranır. Üçüncü havalimanıyla İstanbul Almanya’yı devre dışı bırakacak. Doğan Medya’nın Türkiye’nin ayağına çelme takması normal değil mi? Bunun yanında Bergama’da kıyamet kopartılırken Koç’un Sivas’ta altın madeni işlettiğini kim biliyor? Türkiye’de Cumhurbaşkanı, Başbakan aleyhine konuşulur, ancak Koç Grubunu rencide edecek küçük bir haber göremezsiniz.

Sizce asker değişti mi yoksa zapt altına mı alındı?

Ergenekon operasyonlarının bir numaralı mağdurları askerler oldu. Bunun neticesinde kimi askerler faaliyetlerini gizliden yürütme kararı alırken bir kısmı ise aslî görevlerine dönmeleri gerektiğini düşündüler. Öbür taraftan hükümetin yapmış olduğu çalışmalar asker-sivil ilişkilerini sağlıklı bir platforma taşıdı. En önemlisi ise bugüne kadar asker kendini eylemlerin beyni sanıyordu daha sonra ise sadece sadece kas gücünün kullanıldığını fark etti. Beynin, kendisinin kullanan gücü fark etti.

H.Hüseyin Kemal

hhke­mal

ERGENEKON DAVASI : Eski korucu cinayetinde JİTEM şüphesi


Şırnak’ın Silopi ilçesinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden eski korucu Ramazan Erkan’ın JİTEM’in Güneydoğu’daki faaliyetlerini bildiği için suikasta uğradığı iddia ediliyor.

ŞIRNAK – Şırnak’ın Silopi ilçesinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden eski korucu Ramazan Erkan’ın, 2009’da Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklandığı iddia edilirken Erkan’ın Ergenekon’dan tutuklu Levent Ersöz’ün infaz timinde yer aldığı öne sürüldü. Eski korucu Erkan’ın JİTEM’in cinayetlerinden haberdar olduğu ve söz konusu yapılanmanın özellikle Şırnak bölgesindeki faaliyetleri ve ilişkileri hakkında bilgisi olduğu için öldürüldüğü bazı vatandaşlar tarafından öne sürülüyor.

Edinilen bilgilere göre, 21 Haziran’da, Şırnak’ın Silopi ilçesindeki caddede yürüyen Ramazan Erkan (55), kimliği belirsiz kişilerce silahlı saldırıya uğradı.

Saldırı sonucu ağır yaralanan Erkan, çevredeki vatandaşlar tarafından Silopi Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Durumu ağır olan Erkan, Şırnak Devlet Hastanesine sevk edildi. Ancak burada yapılan tüm müdahalelere hayatını kaybetti.

Ergenekon’dan tutuklu Levent Ersöz’ün infaz timinde yer aldığı öne sürülen Erkan hakkında Diyarbakır Özel Yetkili Başsavcılığı da, yargısız infazlar nedeniyle soruşturma yürütüyordu. Silopi ilçesinde 1’inci Cadde üzerinde 21 Haziran günü öğleden sonra yaşanan olay şöyle gelişti:

Eski korucu Erkan, cadde üzerinde yürüdüğü sırada arkasından gelen ve kimliği belirlenemeyen bir kişinin tabancalı saldırısına uğradı. Silahlı kişi sessizce yaklaştığı Erkan’ın başına bir el ateş ettikten sonra kaçarak izini kaybettirdi.

Erkan’ın Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Levent Ersöz’e bağlı çalıştığı öne sürüldü. JİTEM’in suikast ekibinde yer aldığı öne sürülen korucu Erkan, Ergenekon soruşturması kapsamında İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararıyla 19 Mart 2009 tarihinde Silopi ilçesinde yakalanıp özel bir sorgu ekibi tarafından uçakla götürüldüğü İstanbul Beşiktaş Adliyesi’nde Ergenekon savcıları tarafından sorgulandı. Çapraz sorgunun ardından tutuklanan Erkan, bir süre cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edilmişti.

Şırnak’ta son iki yılda gerçekleştirilen infazlar, dikkatleri bu yöne çekerken suikastların benzerliği infaz emirlerinin aynı yerden verildiği düşüncesini akla getiriyor.

ŞIRNAK’TA SON 2 YILDA 6 İNFAZ

1 – 21 Haziran 2013: Şırnak’ın Silopi ilçesindeki bir caddede yürüyen Ramazan Erkan (55), kimliği belirsiz kişilerce silahlı saldırıya uğradı.

Saldırı sonucu ağır yaralanan Erkan, çevredeki vatandaşlar tarafından Silopi Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Durumu ağır olan Erkan Şırnak Devlet Hastanesine sevk edildi. Ancak burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

2- 21 Haziran 2013: Cizre ilçesinde bir kişi uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.

Olay, saat 21.30 sularında Nur Mahallesi Varol Sokakta meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, Nur Mahallesindeki evinden çıkarak çarşıya giden Ali Nart (38), Varol Sokak Dalmış Petrol mevkiinde kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından kurşun yağmuruna tutuldu. Vücudunun farklı yerlerine isabet eden 13 kurşun ile ağır yaralanan Nart, olay yerine çağrılan ambulansla Cizre Devlet Hastanesine kaldırılırken yolda hayatını kaybetti.

3 – 12 Mart 2013:Cizre’de sokakta uğradığı silahlı saldırı sonucu ağır yaralanan köy korucusu, hastanede yaşamını yitirdi.

Nur Mahallesi Aşut Sokak’ta yürüdüğü sırada, kimliği henüz belirlenemeyen kişi ya da kişilerin silahla açtığı ateş sonucu ağır yaralanan köy korucusu Mehmet Coşkun (36), kaldırıldığı özel hastanedeki ilk müdahalenin ardından sevk edildiği Cizre Devlet Hastanesi’nde müdahaleye rağmen kurtarılamadı. Coşkun’un cenazesi, Diyarbakır Adli Tıp Kurumuna gönderildi.

4- 16 Mayıs: Şırnak’ta AK Parti Şırnak İl Başkan Yardımcısı Ali Kılınç, uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi.Edinilen bilgiye göre, Ali Kılınç (48), İsmetpaşa Mahallesi’ndeki evinin önünde kimliği henüz belirlenemeyen kişi ya da kişilerin silahlı saldırısına uğradı.

Saldırıda ağır yaralanan Kılınç, kaldırıldığı Şırnak Devlet Hastanesinde müdahaleye rağmen kurtarılamadı.

5 – 25 Ekim 2012: Cizre’de 36 yaşındaki Mehmet Emin Güven, evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.

Cizre’de telefon dükkanı işleten 6 çocuk babası, 36 yaşındaki Mehmet Emin Güven, Nur Mahallesi Aşut Sokak’ta gece geç saatlerde çarşıdan evine dönerken, oturduğu binanın girişinde kendisini takip eden kimliği belirsiz kişi ya da kişilerin silahlı saldırısına uğradı. Silah sellerini duyan aynı apartmanda oturanlar panik içinde aşağı inince yerde kanlar içinde yatan Mehmet Emin Güven’i gördü. Evden çıkıp aşağıya gelen çocukları babalarını yaralı halde görünce sinir krizi geçirdi. Mehmet Emin Güven yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

6 – 17 Ağustos 2012: Cizre’de uğradığı silahlı saldırı sonucu ağır yaralanan AK Parti Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar’ın kardeşi Ramazan Dindar, hayatını kaybetti (Abit Dündar -İLKHA)

http://www.medya73.com/eski-korucu-cinayetinde-jitem-suphesi-haberi-1376635.html#ixzz2Xjrfb0k5

Berlin accuses Washington of cold war tactics over snooping


Reports of NSA snooping on Europe go well beyond previous revelations of electronic spying

Sabine Leutheusser-Schnarrenberger: ‘If the media reports are true, it is reminiscent of the actions of enemies during the cold war’. Photograph: Kay Nietfeld/Corbis

Transatlantic relations plunged at the weekend as Berlin, Brussels and Paris all demanded that Washington account promptly and fully for new disclosures on the scale of the US National Security Agency’s spying on its European allies.

As further details emerged of the huge reach of US electronic snooping on Europe, Berlin accused Washington of treating it like the Soviet Union, "like a cold war enemy".

The European commission called on the US to clarify allegations that the NSA, operating from Nato headquarters a few miles away in Brussels, had infiltrated secure telephone and computer networks at the venue for EU summits in the Belgian capital. The fresh revelations in the Guardian and allegations in the German publication Der Spiegel triggered outrage in Germany and in the European parliament and threatened to overshadow negotiations on an ambitious transatlantic free-trade pact worth hundreds of billions due to open next week.

The reports of NSA snooping on Europe – and on Germany in particular – went well beyond previous revelations of electronic spying said to be focused on identifying suspected terrorists, extremists and organised criminals.

Der Spiegel reported that it had seen documents and slides from the NSA whistleblower Edward Snowden indicating that US agencies bugged the offices of the EU in Washington and at the UN in New York. They are also accused of directing an operation from Nato headquarters in Brussels to infiltrate the telephone and email networks at the EU’s Justus Lipsius building in the Belgian capital, the venue for EU summits and home of the European council.

Citing documents it said it had "partly seen", the magazine reported that more than five years ago security officers at the EU had noticed several missed calls apparently targeting the remote maintenance system in the building that were traced to NSA offices within the Nato compound in Brussels.

Less than three months before a German general election, the impact of the fresh disclosures is likely to be strongest in Germany which, it emerged, is by far the biggest target in Europe for the NSA’s Prism programme scanning phone and internet traffic and capturing and storing the metadata.

The documents reviewed by Der Spiegel showed that Germany was treated in the same US spying category as China, Iraq or Saudi Arabia, while the UK, Canada, Australia, and New Zealand were deemed to be allies not subject to remotely the same level of surveillance.

Germany’s justice minister, Sabine Leutheusser-Schnarrenberger, called for an explanation from the US authorities. "If the media reports are true, it is reminiscent of the actions of enemies during the cold war," she was quoted as saying in the German newspaper Bild. "It is beyond imagination that our friends in the US view Europeans as the enemy."

France later also asked the US for an explanation. The foreign minister, Laurent Fabius, said: "These acts, if confirmed, would be completely unacceptable.

"We expect the American authorities to answer the legitimate concerns raised by these press revelations as quickly as possible."

Washington and Brussels are scheduled to open ambitious free-trade talks next week after years of arduous preparation. Senior officials in Brussels are worried that the talks will be setback by the NSA scandal. "Obviously we will need to see what is the impact on the trade talks," said a senior official in Brussels.

A second senior official said the allegations would cause a furore in the European parliament and could then hamper relations with the US.

However, Robert Madelin, one of Britain’s most senior officials in the European commission, tweeted that EU trade negotiators always operated on the assumption that their communications were listened to.

A spokesman for the European commission said: "We have immediately been in contact with the US authorities in Washington and in Brussels and have confronted them with the press reports. They have told us they are checking on the accuracy of the information released yesterday and will come back to us."

There were calls from MEPs for Herman Van Rompuy, president of the European council – who has his office in the building allegedly targeted by the US – and José Manuel Barroso, president of the European commission, to urgently appear before the chamber to explain what steps they were taking in response to the growing body of evidence of US and British electronic surveillance of Europe through the Prism and Tempora operations.

Guy Verhofstadt, the former Belgian prime minister and leader of the liberals in the European parliament, said: "This is absolutely unacceptable and must be stopped immediately. The American data-collection mania has achieved another quality by spying on EU officials and their meetings. Our trust is at stake."

Luxembourg’s foreign minister, Jean Asselborn, told Der Spiegel: "If these reports are true, it’s disgusting." Asselborn called for guarantees from the highest level of the US government that the snooping and spying be halted immediately.

Martin Schulz, the head of the European parliament, said: "I am deeply worried and shocked about the allegations of US authorities spying on EU offices. If the allegations prove to be true, it would be an extremely serious matter which will have a severe impact on EU-US relations.

"On behalf of the European parliament, I demand full clarification and require further information speedily from the US authorities with regard to these allegations."

There were also calls for John Kerry, the US secretary of state on his way back from the Middle East, to make a detour to Brussels to explain US activities.

"We need to get clarifications and transparency at the highest level," said Marietje Schaake, a Dutch liberal MEP. "Kerry should come to Brussels on his way back from the Middle East. This is essential for the transatlantic alliance."

The documents suggesting the clandestine bugging operations were from September 2010, Der Spiegel said.

Der Spiegel quoted the Snowden documents as revealing that the US taps half a billion phone calls, emails and text messages in Germany a month. "We can attack the signals of most foreign third-class partners, and we do," Der Spiegel quoted a passage in the NSA document as saying.

It quoted the document from 2010 as stating that "the European Union is an attack target".

On an average day, the NSA monitored about 15m German phone connections and 10m internet datasets, rising to 60m phone connections on busy days, the report said.

Officials in Brussels said this reflected Germany’s weight in the EU and probably also entailed elements of industrial and trade espionage. "The Americans are more interested in what governments think than the European commission. And they make take the view that Germany determines European policy," said one of the senior officials.

Jan Philipp Albrecht, a German Green party MEP and a specialist in data protection, told the Guardian the revelations were outrageous. "It’s not about political answers now, but rule of law, fundamental constitutional principles and rights of European citizens," he said.

"We now need a debate on surveillance measures as a whole looking at underlying technical agreements. I think what we can do as European politicians now is to protect the rights of citizens and their rights to control their own personal data."

Germany has some of the toughest data privacy laws in Europe, with the issue highly sensitive not least because of the comprehensive surveillance by the Stasi in former communist east Germany as well as the wartime experience with the Gestapo under the Nazis.

Der Spiegel noted that so far in the NSA debacle, the chancellor, Angela Merkel, had asked only "polite" questions of the Americans but that the new disclosures on the sweeping scale of the surveillance of Germany could complicate her bid for a third term in September.

Internet Society’nin İnternetin Efsaneleri Listesine İntihar Eden Aaron Swartz da Dahil Edildi


1992 yılında internet standartlarını oluşturmak ve internetle ilgili eğitimleri yaygınlaştırmak amacıyla kurulan Internet Society vakfı, geçtiğimiz yıl oluşturduğu İnternetin Efsaneleri (Hall of Fame) listesine 32 ismi daha dahil etti. Bu isimler arasında, hakkında açılan dava nedeniyle bunalıma giren ve bu yılın başlarında henüz 26 yaşındayken intihar eden Aaron Swarzt da yer alıyor. Yeni isimlere ödülleri İstanbul’da takdim edilecekti ancak Gezi Parkı eylemleri sonrasında ortamın müsait olmadığına karar veren Internet Society, organizasyonu Almanya’ya aldı.

1992 yılında ABD’de kurulan ve daha sonra UNESCO tarafından da bir STK olarak kabul görüp 130 farklı organizasyonun ve 55.000’in üzerinde üyenin desteklerini alan Internet Society, geçtiğimiz yıl internetin gelişimine ciddi katkılarda bulunan kişileri hazırladıkları İnternetin Efsaneleri (Hall of Fame) listesiyle onurlandırmaya başlamıştı. Bu yıl bu listeye 32 yeni ismin daha eklendiği açıklandı. Yeni eklenen isimler arasında internetin atası durumundaki ARPAnet’in kurulumunda yer alan ve daha sonra Xerox PARC’ı yöneten Bob Taylor, Ethernet’İn yaratıcısı Bob Metcalfe ve Özgür Yazılım Vakfı kurucusu Richard Stallman gibi kişiler mevcut.

İnternetin en saygın STK’larından birisinin hazırladığı bu efsaneler listesine yeni eklenenler arasında, 2013 başlarında henüz 26 yaşındayken düşürüldüğü durum ve hakkında açılan dava nedeniyle intihar eden Aaron Swartz dikkat çekiyor. Swartz’a göre, akademik makaleler ve akademik kitaplar yani bilim adına oluşturulan tüm bilgi ve veriler giderek ticari hale getirilmekteydi. Swartz işte bu yüzden JSTOR veri tabanındaki bilimsel makaleleri indirmiş ve ücretsiz olarak dağıtmaya çalışmıştı. Bunun sonucunda ise hack suçlamasıyla ve 30 yıla dek hapis istemiyle yargılanmaya başlamıştı.

Bu arada, Internet Society’nin efsaneler listesine eklediği isimler için bir ödül gecesi organize edeceği açıklandı. Normalde bu gecenin İstanbul’da yapılması planlanıyordu ancak Gezi Parkı eylemleri sonrasında ortamın belirsizliği nedeniyle ödül töreni Almanya’nın Berlin şehrinde 3 Ağustos tarihinde gerçekleştirilecek.

ABD Ordusu, NSA Sızıntılarının Ardından The Guardian’a Sansür Uygulamaya Başladı


Edward Snowden adındaki eski CIA çalışanının NSA’deki teknik takip uygulamalarına ilişkin yaptığı ifşaatın ardından, ABD Ordusu’nun başta İngiliz The Guardian gazetesi olmak üzere bu sızıntıları yayınlayan web sitelerine sansür uyguladığı ortaya çıktı. ABD Ordusu sözcüleri de hassas içerikle ilgili filtreleme yapıldığını açıklayarak aslında sansürü kabul etmiş oluyorlar. Bu sansürün gerekçesi ise NSA sızıntı dosyalarının gizlilik taşıması (?) ile açıklanmaya çalışılıyor.

ABD Ordusu Kurumsal Ağ Teknolojisi Komuta Merkezi (NETCOM) sözcüsü Gordon Van Vleet, bazı askeri tesislerde NSA sızıntısı haberlerine filtreleme yapıldığıyla ilgili dedikodulara açıklık getirdi. Van Vleet, yaptığı açıklamada filtreleme dedikodularını doğrularken bu uygulamanın standart prosedüre uygun olarak icra edildiğini ve sadece belli tesislerde değil tüm ABD Ordusu kapsamında gerçekleştirildiğini açıkladı. Yani ABD Ordu mensupları, The Guardian’ın web sitesine bağlanabiliyor ancak NSA ile ilgili makaleleri okumak istediklerinde erişim engellemesi ile karşılaşıyorlar.

Gizlilik ibaresi taşıdığı ve bu yüzden de ABD Ordusu’nun çalışanlarına göstermeyi uygun bulmadığı belgelerde, NSA’in teknik takip operasyonlarını nasıl gerçekleştirdiği PRISM adlı program sayesinde telekom operatörlerinden nasıl bilgi çektiği tanımlanıyor. Bu belgelere tüm dünyada erişim sağlanırken ABD Ordusu’nun yasak getirmesi ise oldukça enteresan. Üstelik belgelerin direkt olarak ordu ile ilgili değil, NSA kurumuyla ilgili olması da bu sansürü daha da komik hale getirmekte.

ABD’nin ulusal güvenlik kurumu NSA aracılığıyla hem kendi vatandaşlarını hem de tüm dünyayı teknik takibe aldığı, gönderilen her e-mail ve yapılan her telefon görüşmesinin NSA tarafından izlenebildiği uzun yıllardır bir dedikodu şeklinde konuşulan bir konuydu. Ancak Washington Post ve The Guardian bu konuda Edward Snowden aracılığıyla ellerine ulaşan bazı belgeleri yayınladıklarında olay dedikodu olmaktan çıkıp gerçeklik kazanmıştı.

ABD Eski Genel Kurmay Başkan Yardımcısı, Stuxnet Hakkında Basına Bilgi Sızdırmakla Suçlanıyor


ABD yönetimi, Stuxnet virüsünün kendi imalatları olduğunu ortaya koyan bir takım sızıntılar nedeniyle endişeli. Bu konuda eski Genel Kurmay Başkan Yardımcısı James Cartwright hakkında bir soruşturma açıldı. Adalet Bakanlığı, daha önce de 8 kişi hakkında benzer soruşturmalar açmıştı. Emekli Orgeneral James Cartwright Stuxnet virüsüyle İran nükleer tesislerine gerçekleştirilen saldırının detaylarını geçtiğimiz Temmuz ayında basına sızdırmakla itham ediliyor.

2010 yılında, güvenlik firmaları son derece tehlikeli yeni bir virüs saptadıklarını ve bu tehlikeli kötücül yazılımın hedefinde İran nükleer tesisleri olduğunu açıkladılar. İlk incelemeler, özel olarak tasarlanan ve İran nükleer tesislerinde çalışmaların kesintiye uğramasına neden olan “Stuxnet” adlı bu kötücül yazılımın Çin orijinli olabileceği yönündeydi. Ancak daha sonra bu kötücül yazılımın son derece sofistike bir tasarıma sahip olduğu ve muhtemelen ABD – İsrail ortak yapımı bir proje olduğu iddiaları gündeme gelmeye başladı. Hem ABD yönetimi hem de İsrail bu iddiaları yalanladı.

Ancak 2012 Temmuz’unda, bazı gizli kaynaklar başta New York Times olmak üzere bazı basın kuruluşlarına son derece ilginç bilgiler vermeye başladılar. Bu bilgilere göre, ABD yönetimi İran’ın nükleer güç olma yolunda önemli adımlar attığını uzun süredir biliyordu ve Başkan Bush döneminde "Olympic Games – Olimpiyat Oyunları" kod adıyla bir siber saldırı programı başlatılmıştı. İddialar, Obama yönetiminde bu programın ilerletildiği ve sonunda Stuxnet’in ortaya çıktığı yönündeydi.

Basında çıkan bu iddialardan rahatsız olan Obama yönetimi, biran önce bu sızıntıların kaynağını bulmaya yöneldi. Bu soruşturma kapsamında şimdiye dek 8 isim, resmi soruşturma geçirirken şimdi soruşturmanın tepe noktaya ulaştığı ve eski ABD Genel Kurmay Başkan Yardımcısı James Cartwright’ın da bu soruşturmaya dahil edildiği rapor ediliyor. 63 yaşındaki emekli orgeneral konuyla ilgili basına demeç veremeyeceğini açıkladı.

ARAŞTIRMA DOSYASI : Akiller Raporunun Satır Araları


İbrahim ÇEVİK

Daire Başkanı / Etnik Çatışmalar

Devletin tüm birim ve kademelerini doğrudan ilgilendirme özelliğine sahip bu rapor, tek gözle görülenlerin bir değerlendirmesidir. Rapordan yaratılan izlenimin aksine devletle Kürtler, Kürtlerle Türkler arasında hiçbir husumet bulunmamaktadır. Ülkenin tümünü kapsamamakla birlikte iyi niyetli olanların inancı doğrultusunda olsa dahi “barış”a ikna edilmesi gereken büyük gruplar Kürtler ile Türkler olduğu halde PKK’nın görüş ve isteklerinin kabulüne yönelik bir ikna gayretinin olduğu göze çarpmaktadır. Her yaştan Kürtün 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra askerlik şubelerinin önünde kuyruğa girerek askerlik başvurusunda bulundukları, devletine duydukları güven, ülkelerine olan düşkünlükleri bilinmezlikten gelinmektedir. Devletin gönderdiği bayan öğretmenleri, hemşireleri kendi kızı olarak görüp kollayan, tanrı misafirine bile çoluk çocuğunun nafakasından kesip bal, kaymak ikram eden Kürt-Türk gitmiş onun yerine devletine, diğer gruplardan vatandaşına hasımlar gelmiş gibi bir algı yaratacak ifadelere yer verilmektedir.

Raporda ayrıca genel olarak:

PKK’nın terör yüzünü ortaya koyan her hangi bir cümleye rastlanılmamaktadır.

“Barış sürecinin” bütün sorumluluk ve ağırlığı devlete yüklenmektedir.

PKK’nın öldürdüğü örgüt muhaliflerinin ve çocukları zorla koparılan ailelerin hak ve adalet istekleri görülmüyor.

Terör örgütünün şerrinden mezrasını, köyünü, kasabasını ve şehrini terk eden gettolardaki büyük kalabalıkların ne düşündüklerine yer verilmiyor.

Bizzat PKK ve “bileşenleri” ne atıfta bulunabileceğimiz örnekler çoktur. Ancak dikkatleri dağıtmamak amacıyla küçük örneklerle yetinmek suretiyle raporun başlıklarını ele alalım:

1-Sosyal Psikolojiye İlişkin Öneriler ve Talepler

Batıdakiler ön yargılardan kurtulmalı başlığı konusunda, ön yargının batıda mı yoksa doğuda mı olduğunu gün ışığına çıkarmak için Fırat Haber Ajansı’nın 24.01.2013 tarihli yayınında “Karayılan: 2013 planlamamızı gevşetmeden yürüteceğiz” başlıklı söyleşide söylediklerine bakalım:

“Bu konuyu biz basından takip ettik. Bence Kuzey Kürdistan’daki ve Türkiye’deki Kürt kurumları Sultandağı’ndaki (Afyon) Kürtlere karşı görevlerini yapmamaktadırlar. Madem ki, orada halkımız faşist saldırılara bu kadar maruz kalıyorlar, evleri işyerleri arabaları bu kadar tahrip ediliyor, o zaman Kürt siyasetçilerinin ve değişik Kürt kurumlarının da bu insanlarımızı daha fazla sahiplenmesi ve oradaki insanlarımızın daha fazla zorda kalmalarına karşı sessiz kalmamaları gerekmektedir.”

-Bölgede çatışmadan kaynaklanan ağır travmaların Türkiye kamuoyunda bilinmemesi, bunun sebebiyet verdiği yanlış algıların düzeltilmesi için gayret gösterilmesi başlığına;

Ekonomi ve Sosyal Araştırma Derneği tarafından 2011 yılı ikinci yarısında Hakkâri’de gerçekleştirdiği “bölge psikolojisinde yas ve kayıplar” konulu “derinlikli mülakat” sonucu değerlendirmesiyle bakalım:

“Anket sonuçlarından da görüleceği üzere, kayıp sonrası cenaze merasimi, mezarlık gibi süreçleri yaşayamamak “onursuzlaştırılmak” olarak algılanmaktadır. Bu travmatik streste şiddet-etki ilişkisi bağlamında eylemlere katılım oranı da artmaktadır. Bu sürecin sonuna doğru aile kurmak, ana-baba olmak yerine grup için savaşmak öne çıkmaktadır. Kürtlük, Öcalan ve partinin nasıl önemli hale geldiğinin anlaşılması önemlidir. Öcalan figürü burada ezilmişlik ve kurban edilme psikolojisi karşısında gruba başka bir yol sunan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ve belediye müracaat edilen kurum olarak karşımıza çıkmaktadır. PKK’nın bu kaos ortamında içine kapanan bu grubun insanlarına çaresizlik, aşağılama, umutsuzluk ve ölüm hali içinde onurlu bir seçenek sunduğu algısı hakimdir.”

-Sürece zarar veren dilin (terör örgütü, bebek katili vb.) bırakılması başlığına cevap olarak çok örnekten sadece birini dikkate alabiliriz;

Mayıs sonunda Ankara’da yapılan “Demokrasi ve Barış Konferansı”nda konuşulanlardan: “Nefret dilinin değil, barış dilinin yaygınlaşmasının, karşılıklı anlayış ve saygının bu sürecin selameti açısında yaşamsal önemini vurguluyoruz”.

Bunu, terörün yakıp-yıktıklarını unutun, hak ve adalet istemeyin demelerinden başka türlü anlamak mümkün değildir. Biz istediğimiz noktaya vurarak kırarak, öldürerek geldik artık bundan sonra size “barışın dili”yle hitap ediyoruz diyorlar.

– “Şeyh Said, Said Nursi, Seyyid Rıza vb. isimlerin itibarlarının iadesi”

Başlığının değerlendirmesi: PKK’nın yıllardır yürüttüğü ancak 2010 yılından itibaren hız verdiği Türkiye’nin soykırımlardan sorumlu bir ülke olduğu propagandasındaki fikirlerin bire bir aynısı. Uzlaşmayı sağlayacak olmasından çok farklı olarak yurt içindeki ve dışındaki Süryani, Ermeni, Kürt soykırım iftiracılarını çok hoşnut edecek bir istek.

– Kanaat Önderleri Devreye Sokulmalı

Başlığının değerlendirmesi: Adının dışında her yönüyle PKK’ya bağlı sözde sivil toplum örgütlerinin dillerinden hiç düşürmedikleri bir istektir bu. Dolayısıyla kime ve neye göre hizmet edeceğini düşünmek bile anlamsızdır.

– 1937 ve 1938 Dersim Soykırımlarının Kınanması

Başlığının değerlendirmesi: PKK’nın başlıca isteklerinden biri olduğunu zaten belirtmiştik. Şimdilik dile getirmekten özellikle kaçındıkları tazminat talepleri daha sonraki aşama olarak hazır bekletiliyor.

– Etnik ve Mezhebi Ayrımcılıklara ve Asimilasyon Politikalarına Son Verilmesi

Başlığının değerlendirmesi: PKK’nın diliyle kaleme alınmasında bir sakınca görülmemiş.

Terör örgütünün her fırsatta propagandasını yaptığı bir istek daha. Bunu isteyenlerin sadece, eğer Cumhuriyet devleti bugüne kadar bu politikayı uygulasaydı bugünkü olaylar olur muydu sorusuna cevap vermeleri yeterlidir.

– Bu Ülke Artık Tek Din, Tek Dil Gibi Söylemleri Kaldırmıyor

Başlığının değerlendirmesi: Kaldıramayanlar sadece ve tek bir grup olarak bölücülerdir.

-Kalıplaşmış deyimlerden vazgeçilmeli: Türk bayrağı, Türk milleti, ne mutlu Türküm diyene, Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur, Türkiye Türklerindir, bir Türk dünyaya bedeldir gibi.

Başlığının değerlendirmesi: Burada bir başka etkinin varlığı daha ortaya çıkıyor… AB’nin Türk bayrağına ve ordusuna ilişkin raporlarına aldığı olumsuz ifadelerle aynı değerlendirme. BDP’li politikacılar bile bayrakla bir sorunları olmadığını açıklamıştı.

2-Siyasi Öneriler Ve Talepler

A-Hukuk Düzleminde

Bu başlık altındaki isteklerin tümü birçok PKK ve “bileşenlerinin” listesinde zaten yer alıyor.

B-Yürütme/İdare ve Güvenlik Düzleminde

Başlığının değerlendirmesi: Buradaki isteklerde de aynı PKK yaklaşımı büyük ölçüde görülüyor. Ancak “-Karakol ve kalekol yapımlarının durdurulması” başlığının tümüyle magazin içerikli haberlerin etkisi altında ele alındığı belli oluyor. Diğer başlıklarla özelikle Tunceli’deki Alevi mezhepçileriyle yapılan görüşmelerin etkisi yansıtılıyor.

C-Yargısal Süreçler Bakımından

– Ergenekon Operasyonlarının Fırat’ın Doğusuna Da Taşınması

Başlığının değerlendirmesi: Barzanici Kürtçülerin, PKK’yı ve ÖCALAN’ı Ergenekoncu olarak suçladıklarını ve kendilerince doğru olan kanıtları sunduklarından haberleri yok galiba. Bu durumda ÖCALAN da Ergenekoncu olarak yargılanmalıdır.

Diğer başlıklara gelince; öncekilerin devamı olarak PKK kaleminden çıkma olanlardan hiçbir farkı bulunmuyor.

3- İktisadi Süreçlere İlişkin Öneriler Ve Talepler

-Yayla Yasaklarının Kaldırılması

Başlığının değerlendirmesi: 15 Haziran günü Kozma Dağı’ndaki yayla şenliklerine katılan ve havaya ateş açarak coşan PKK’lı teröristler varken bu isteği hangi akılla kaleme aldıkları cevapsız bir sorudur. Örnekleri çok; ama Iğdır’ın Korhan Yaylası’nda PKK’lıların kaçırdıkları il özel idaresinde çalışan on işçinin durumunu hatırlamaları birer insanlık görevidir.

Diğer başlıkları için de aynı PKK bildirisi benzetmesi geçerlidir.

4-Kültürel Öneriler Ve Talepler

Aynı değerlendirme!

-Yaşayan Diller Enstitüsü Mezunlarına Öğretmenlik Hakkı Verilmeli

Başlığının değerlendirmesi: Kürtlerin ne kadar ilgi gösterdiklerine bakalım. Örneğin Batman’dan bir haber… Büyük bir gürültü koparılan Zımane me dixwhezın eylemlilik döneminden sonra eğitimde seçmeli ders konusunda varılan sonuçlar ele alınıyor. Batman Çağdaş gazetesinin 27 Eylül 2012 tarih ve “Seçmeli Derslerden Anekdotlar” başlıklı haberinde: Kürtçe yerine din dersleri tercih edilmiş. İl merkezinde 121 bin öğrenciden 4 bin den biraz fazlası Kuran’ı Kerim’i, sadece 650’si ise yaşayan diller ve lehçeleri tercih etmiş. Yaşayan diller konusunda Mardin Artuklu Üniversitesi çalışma yürütüyormuş. Ancak o güne kadar Kürtçe eğitmenler sınavdan geçirilmediklerinden başka eğitime de tabi tutulmamışlar.

Acaba bu bilgilerden haberleri var mıydı?

5-Sosyal Adalet Talepleri (İstihdam, Gelir Güvencesi ve Teşvikler Vb.)

Başlığının değerlendirmesi: PKK’yı var edip, bugüne kadar getiren asıl ve gerçek sorunların yer alacağı bu bölüm resmi söylemler halinde geçiştiriliyor. Geçiştiriliyor çünkü işadamlarının terörün neden olduğu ekonomik kayıpları dile getirmeleri kaçınılmaz olacaktır. Sonuç olarak diğer bölümlerdeki örgüt jargonu ve anlayışı burada pek görülmüyor.

Sürece İlişkin Endişeler

Raporda görüşmelerde sürece ilişkin öne sürülen endişeler de paylaşıldı. Endişeler "Güvence" ve "Yöntem" başlığı altında anlatıldı.

1-Güvence Çerçevesindeki Endişeler

Başlığının değerlendirmesi: Herhangi bir değerlendirmenin gereksiz olduğunu anlatan ifadeler her şeyi ortaya koyuyor. Örneğin, -Yine kandırılacak mıyız? -Hiç kimse boşu boşuna dağa çıkmamıştır. -Kürt halkının önderini 4 duvar arasında tutarak nasıl barışacaksınız? -Gerilla anneleri yavrularına kavuşabilecek mi? -Hakikatleri Araştırma Komisyonu olacak mı?

2-Yöntem ve Sonuçla İlgili Endişeler

Gittikleri yerlerde kendilerine gösterilen tepkileri olduğu şekliyle kaleme almaktan kaçındıkları anlaşılıyor. Süreçten endişe edenlerin terör konusunda net düşünemeyen kararsızlardan oluştuğu sıralanan isteklerden belli oluyor. Teröre karşı kararlı duran büyük kesimin düşünce değerlendirmeleri yer almıyor.

Raporun Sonuç Kısmı

İlk cümleden itibaren devlet tüm sorunların nedeni olarak gösteriliyor. Raporun sonuç bölümünde de PKK’nın hiçbir sorumluluk ve günahının olmadığının kabullenilmesine çaba gösteriliyor.

Yazıdaki değerlendirme Milliyet gazetesinin http://siyaset.milliyet.com.tr/iste-akillerin-erdogan-a-sundugu/siyaset/detay/1728347/default.htm adresindeki rapora ait bilgilerden yola çıkılarak kaleme alınmıştır.

TOP SECRET : U.S. Navy Broad Area Maritime Surveillance Demonstrator (BAMS-D) Standard Operating Procedures


U.S. Navy Broad Area Maritime Surveillance Demonstrator (BAMS-D) Standard Operating Procedures.pdf

TOP SECRET : Restricted Joint Chiefs of Staff Instruction : Intelligence Planning


Restricted Joint Chiefs of Staff Instruction … Intelligence Planning.pdf

İSTİHBARAT ALANI

Sınırsız, Seçkin, Sansürsüz, Kemalist Haber Blogu

Derin İstihbarat

strateji, güvenlik, araştırma, istihbarat, komplo teorileri, mizah, teknoloji, mk ultra, nwo

İSTİHBARAT

Şifresiz Yayın!