Etiket arşivi: istihbarat

İSTİHBARAT : Başbakan’a “Yargı-MİT koordinasyonu” sorusu


CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, Milli İstihbarat Teşkilatı’yla (MİT) ilgili yasa dışı dinleme iddialarını Meclis gündemine taşıdı. Tezcan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yazılı yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına soru önergesi verdi.

MİT Müsteşarlığının casusluk faaliyeti yaptıkları iddiasıyla Taraf gazetesi yöneticileri ve bazı yazarlar hakkında kod isimler kullanmak suretiyle mahkemelerden dinleme kararı aldırıp telefonlarının dinlendiğini belirten Tezcan, “MİT Kanununun önleyici dinlemeye ilişkin 6. maddesinin 4. Fıkrası dinlenen kişinin kimliğinin açıkça belirtilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu durumda kişinin isminin belirtilmeden kod adla dinlenmesi açıkça yasaya aykırıdır.

Sorumluların eylemi suçtur” dedi. Ancak Başbakanlık tarafından çıkarılan MİT yönetmeliği gerekçe gösterilerek soruşturma izni verilmediğini kaydeden Tezcan Başbakan Erdoğan’dan şu soruların yanıtını istedi. “Yasanın açık hükmüne rağmen, Başbakanlık yönetmeliği yasanın üstünde midir? Yasa ile zorunlu tutulan kimlik belirtme şartı, yönetmelikle kaldırılabilir mi? Yönetmeliğin ’görevle ilgili çalışmalarda gizli faaliyet, usul, prensip ve tekniklerinin kullanılabileceği’hükmü, mahkemeleri kandırma yetkisi vermekte midir? Bu uygulamanın ’Hakimlerle kurulan koordinasyon çerçevesinde tatbik edildiği’ifade edilmekle, yargı yetkisini tarafsız kullanmakla yükümlü olan hakimler, MİT görevlileri ile ne gibi koordinasyon içine girmişlerdir? Bu koordinasyon, yasa hükmünü uygulamadan yasa dışı dinleme yapma imkanı sağlamakta mıdır? Bu güne kadar bu yöntemle kaç kişi kod isimle dinlenmiştir?”

İSTİHBARAT : ABD istihbaratının Almanya faaliyetleri


Terörle mücadelede işkenceye varan tartışmalı yöntemler kullanan ABD güvenlik birimlerinin, Almanya’dan yürüttükleri faaliyetler tartışma yarattı.

NSA skandalı Avrupalı şirketlere yaradı

NSA’nın dinleme skandalı Avrupa’daki bilişim teknolojileri branşının yüzünü güldürdü. Tüketiciler Amerikan şirketlerinden uzaklaşırken Avrupalı IT şirketlerinin yükselişi sürüyor.

Almanya NSA’yı soruşturuyor

Alman NDR televizyonu ve Süddeutsche Zeitung (SZ) gazetesi, ABD istihbarat birimlerinin uluslararası terörle mücadele kapsamında önemli faaliyetlerini Almanya üzerinden organize ettiklerini öne sürdü.

NDR ve SZ’nin özel haberine göre, ABD güvenlik ve istihbarat teşkilatları, işkenceye varan yöntemlerin kullanıldığı sorgu merkezlerinin oluşturulması, adam kaçırma, insansız hava araçları operasyonlarının yürütülmesinde Almanya’daki üsleri ve birimlerini kullandı.

Habere göre ABD istihbarat birimleri, Almanya’daki havaalanlarında şüphelileri gözaltına aldı, mülteci başvurusunda bulunan bazı göçmenleri takip etti ve şüpheliler hakkında bilgi topladı. Bu bilgilerin daha sonra insansız hava araçları operasyonlarında hedef belirlemede önemli rol oynadığı belirtildi. Ayrıca, işkenceye varan sorgulama yöntemlerinin kullanıldığı bir cezaevinin, CIA’in Frankfurt’taki birimi tarafından yönlendirildiği de öne sürülen iddialar arasında. Ancak haberde, tüm bu faaliyetlerin ne zaman başladığı hakkında net bir bilgiye yer verilmedi.

Haberde ortaya atılan bir diğer önemli iddia ise Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu (NSA) için çalışan ve şüphelilerin kaçırılıp sorgulandığı uçuşları organize eden bir firmanın, Almanya hükümetinden milyonlarca euroluk ihale aldığı oldu. Araştırmayı yapan gazeteciler, Amerikan ordusuyla Almanya’daki bazı yüksek okullar arasında bağlantılar bulduklarını öne sürdü ancak ayrıntı vermedi.

NDR ve SZ’nin özel haber dosyası, gazeteci John Goetz’in, ABD’li emekli istihbaratçılarla görüşmelerine dayandırılıyor. Goetz, Federal Meclis Denetleme Kurulu üyesi ve Yeşiller Partisi milletvekili Hans-Christian Ströbele’nin, NSA’in gizli belgelerini ifşa eden eski istihbarat çalışan Edward Snowden ile Moskova’da yaptığı görüşmeye de katılmıştı.

İSTİHBARAT : CIA finansal bilgileri topluyor


CIA milyonlarca Amerikalı’nın finansal ve kişisel bilgilerinde oluşan bir veritabanı oluşturuyor

Amerikan istihbarat teşkilatı CIA, milyonlarca Amerikalı’nın finansal ve kişisel bilgilerini kapsayan geniş kapsamlı bir uluslararası para transferleri veritabanı oluşturuyor.

Wall Street Journal gazetesine konuşan yetkililer, Western Union gibi ABD’den para transferi yapan şirketlerden bilgi toplayan programın, Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) neredeyse tüm Amerikalılar’ın bilgilerini toplamasını sağlayan Patriot Yasası kapsamında yürütüldüğünü söyledi. Finansal işlemlerin toplanması, NSA programı gibi gizli bir ulusal güvenlik mahkemesi olan Foreign Intelligence Surveillance Court’un (Yabancı İstihbarat Denetim Mahkemesi) yetkisiyle yapılıyor.

CIA‘in istihbarat toplarken Amerikalıları hedef alması yasak olsa da, yabancı istihbarat amacıyla ülke içinde de operasyonlar yürütebilir. Şu anki ve eski ABD yetkilileri, CIA programının, ABD’nin dünya genelinde terörist finansmanını takip yeteneğindeki açıkları gidermeyi hedeflediğini belirtti.

Program, teknolojinin, vatandaşlar ve teröristlerin faaliyetlerini küresel hâle getirmesinin yabancı ve yerel istihbarat arasındaki çizgiyi bulanıklaştırmasının son örneği. CIA programı ayrıca NSA dışında ABD’deki diğer casusluk ajanslarının aynı yasal yetkiyi, finansal işlem detaylarını toplamak için kullanabildiğini de ortaya koyuyor.

İSTİHBARAT : Türkiye’ye açık istihbarat operasyonu


İstihbarat uzmanı gazeteci-yazar Ferhat Ünlü, Türkiye’yi hedef seçen yurtdışındaki düşünce kuruluşu temsilcilerinin lobi faaliyetlerini SON.TV’ye açıkladı.

SABAH Gazetesi Özel İstihbarat Editörü ve SABAH Pazar yazarı Ferhat Ünlü, Türkiye’yi istihbari açıdan hedef seçen yurtdışındaki düşünce kuruluşu temsilcilerinin lobi faaliyetlerini SON.TV’ye açıkladı. Ünlü, Jonathan Schanzer, Steven A. Cook, Michael Koplow ve Omri Ceren gibi isimlerin Türkiye aleyhine ‘açık istihbarat’ faaliyeti yürüttüklerini söyledi. İşte Ferhat Ünlü’nün, SON.TV’ye yaptığı açıklamalar:

Geçtiğimiz haftaya olduğu gibi bu haftaya da istihbarat savaşları damgasını vurdu. Siz bu savaşları SABAH Pazar’daki köşenizde ‘İstihbari Armageddon’ olarak isimlendirdiniz. Sizce bütün bu olanları nasıl yorumlamalıyız?

İstihbari manada bir dünya savaşı yaşadığımızı düşünüyorum. Soğuk Savaş dönemindeki casusluk savaşından daha şiddetli, ondan daha kısa bir zaman dilimine yayılmış ve tam da bu nedenle daha karmaşık bir savaş bu. Savaşın merkezinde de Ortadoğu var. Çünkü Ortadoğu’yu kontrol etmek, dünya liderliğinin ilk ve öncelikli şartı. Ortadoğu’nun, yüzü Batı’ya dönük öncüsü Türkiye de bu savaşın ortasında yer alıyor. Türkiye, Batı ile Doğu arasında siyasi ve ekonomik paylaşımın yeniden yapılacağı bu savaşta NATO açısından kaybedilmemesi gereken çok önemli bir müttefik. Doğu’nun büyük ülkeleri, mesela Çin için ise kazanılması gereken bir ülke. Türkiye’de politika yapıcıların ve istihbaratçıların bunun ziyadesiyle farkında olduğunu düşünüyorum. Bu durumu -Çin füzesi meselesinde gördüğümüz üzere- bir pazarlık unsuru olarak kullanıyoruz.

Bence Türkiye, müttefikleri tarafından bile istihbari açıdan hedef seçilmiş bir ülke. Bunda ekonomik ve siyasi bağımsızlığına kavuşma arayışlarının etkisi var. Türkiye’ye verileceği söylenen Predatörlerin verilmesinden vazgeçildiği yönünde iddialar ortaya atıldı ve bunda MİT’in, İran Gizli Servisi MOİS’e 10 Mossad ajanının ismini vermesinin etkili olduğu öne sürüldü. Bence bu doğru değil. Eğer ABD Türkiye’ye Predatör vermeyecekse bunu Çin ile füze anlaşması gibi daha gerçekçi, ciddi bir gerekçeye istinaden yapar. Çünkü bu füze meselesi hakikaten Batı’da tedirginlik yaratıyor.

ABD bu yüzden daha çok kendi konvansiyel medyasındaki yayınlarla ve sosyal medyada propaganda faaliyetleriyle Türkiye’yi etkilemek istiyor. Ama daha önemli operasyon, Türkiye’de derinden yürütülen psikolojik harekât operasyonları. Bu noktada yurtdışı bağlantıları da olan kimi gruplarla çalışıldığı yönünde duyumlar aldım. Mesela masonik şekilde örgütlenmiş küçük, ama parasal açıdan güçlü olduğu için etkili bir grubun popüler liderinin, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı ‘öven’ açıklamalar yaptığını görüyoruz. Ancak bu kişinin bir taraftan da ‘Hakan Fidan karşıtı’ kişilerle görüşüp onlara bilgi aktardığı yönünde güçlü duyumlar var. Bu grubun yurtdışından finanse edilen bir grup olduğu da biliniyor. Para hareketlerinin de izlendiğini duydum.

‘GAZETECİLİK MERAKININ ÖTESİNDE BİR İLGİ VAR’

Peki, sosyal medyada yürütülen propaganda faaliyetleri neler?

Yurtdışında hem konvansiyonel, hem de sosyal medyada Türk istihbaratının, gazetecilik merakının ötesine geçen bir ilgiyle izlendiğini ve eleştirelliğin ötesine geçen negatif yorumların konusu olduğunu görüyoruz.

Mesela The Washington Post yazarı David Ignatius’un makalesini Twitter’da aşırı övgüyle karşılayıp paylaşan kullanıcılar oldu. Bunlar arasında etkili düşünce kuruluşlarında görev yapanlar var. Türkiye ile İsrail arasındaki istihbari rekabetin son bulmasını ve Türkiye’nin İsrail yanlısı bir çizgiye gelmesini isteyen kişilerden söz ediyorum. Bunlar arasında Jonathan Schanzer, Steven A. Cook, Michael Koplow ve Omri Ceren gibi isimler var.

Jonathan Schanzer; Neo-Con çizgisinde biri ve İsrail lobisinin en ateşli savunucularından. Ignatius makalesi yayınlandıktan sonra “Asıl büyük resme bakmak lazım, Türkiye artık düşman kategorisine doğru gidiyor,” mealinde şeyler yazdı ve Türkiye aleyhine ne kadar haber varsa takipçileriyle paylaştı. Schanzer, Türk ve İsrailli gözlemcilerin görüşüne göre Fidan’la ilgili tartışmaların tek sebebinin Türkiye-İran bağları olmadığını, Türkiye’nin başka açılarından da sınırı aştığını öne sürdü.

Steven A. Cook, önemli bir isim. Council on Foreign Relations (CFR) adlı meşhur kuruluşta çalışıyor. Beyaz Saray’a girmek için çok uğraştı ama Obama onu kadroya almadı. Bu yüzden kendini, Obama muhalifi ve Türkiye karşıtı bir cephede konumlandırdı. Bu kişi de David Ignatius’un makalesini yayan isimlerdendi.

Michael Koplow adlı şahıs ise Steven Cook’un öğrencisi. Cook, kendisinin yazamayacağı kadar sert şeyleri ona yazdırıyor. Koplow, Türkiye’nin, Çin’den füze sistemi almaya girişerek ve İsrail ajanlarının adlarını İran’a vererek tehlikeli bir oyun oynadığını iddia etti.

Omri Ceren bir aktivist. Bir blogger ama İsrail kaynakları bir haber yaymak istedikleri zaman sosyal medyada bu kişiyi kullanıyor. Omri Ceren, bir İsrailli yetkilinin, Fidan için söylediği ‘En kötü düşmanlarımızla takılan anti-Semitik İslamcı’ sözünü takipçileriyle paylaştı. Hatta Fidan’a, ‘Ankara’daki MOİS (İran İstihbarat Servisi) İstasyon Şefi’ demekten çekinmedi.

Ayrıca Michael Scott Doran diye biri var. Beyaz Saray’da daha önce görev yapmış biri. Şu anda The Brookings Institution’da görevli, bu kuruluşun Ortadoğu biriminde görev yapıyor. Bu birim, İsrailli milyarder Haim Saban tarafından desteklenen bir birim. Doran da Ignatius makalesi gibi Türkiye aleyhine makaleleri yayan biri. Bu kişiler Türkiye aleyhine ‘açık istihbarat’ faaliyeti yürütüyorlar.

Bunların karşı cephesinde ise Ignatius makalesini Obama çizgisine ve ABD’nin İran’la yakınlaşma stratejisine bir darbe girişimi olarak yorumlayıp makaleyi eleştirenler yer alıyor. Bunlar arasında ise Obama’nın dış politikasını destekleyen iki isim David Kenner ve Blake Hounshell var. Ayrıca Ali Gharib adlı ABD’nin Ortadoğu politikaları konusunda uzman olan kişi de Ignatius makalesini eleştirdi. Buradan, makalenin Obama yönetimine karşı bir propaganda faaliyeti olduğu sonucunu çıkarabiliriz.

‘TÜRKİYE’Yİ İSTİHBARİ TEHDİT OLARAK GÖRÜYORLAR’

Amerikan Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nın (NSA) Avrupa ülkelerinin liderlerini dinlediği tartışmaları da bu hafta konuşuldu. NSA dinlemelerini bu istihbarat savaşları açısından nasıl yorumlamak lazım?

NSA dinlemeleri bir süredir tartışılıyor. Önceleri dinlemelerin sadece Bush dönemiyle sınırlı olduğu konuşuldu. Ama sonra Obama döneminde de dinleme yapıldığı ortaya çıktı. Hatta Almanya Başbakanı Angela Merkel’in dinlenmesinde bizzat Obama’nın onayı olduğu öne sürüldü. İddialara göre Obama, Merkel’i öngörülemez birisi olarak görüyordu ve onu kontrol etmek için istihbari bilgiye ihtiyaç duyuyordu, bu yüzden dinlemelere onay verdi. Bence bunun kararını verenler istihbaratçılardır, Obama’yı da ikna etmişlerdir. Sonra da siyasi sorumluluğun Obama’da olduğunu hissettirmek için bu haberi sızdırıyorlar.

NSA dinlemelerinde Almanya’nın öncelikli hedef olarak görüldüğü anlaşılıyor. Zaten Almanya, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ABD için Kıta Avrupası’nda en önemli hedeftir. Bunda Hitler deneyiminin yanı sıra Almanya’nın ekonomik gücünü her daim muhafaza etmesinin etkisi var.

ABD, sınır ötesi dinlemelerini ECHELON vasıtasıyla yapıyor. ECHELON’un en büyük dinleme istasyonu İngiltere’nin York kenti yakınlarındaki Menwith Hill’de. Burası Soğuk Savaş döneminde Avrupa ülkelerine ve Rusya’ya yakın olduğu için kullanıldı. Şimdi de Avrupa ülkeleri buradan dinleniyor.

ABD’nin, Türkiye’yi de yükselen bir istihbarat tehdidi olarak gördüğü için dinliyor olabileceğini düşünüyorum. NSA, Türkiye’ye yönelik de teknik istihbarat faaliyetinde bulunmuş olabilir. Bu, bir duyum değil, kanaat. NSA, Signal Intelligence denilen, elektronik ve en risksiz istihbarat yöntemi ile dinleme yapıyor. Bu yöntemde eleman kaybetmezsiniz. Edward Snowden gibi bir dinleme uzmanı ya da ajan açıklama yapmazsa dinlemeler kamuoyunca da bilinmez. Elektronik istihbarat, bu açıdan en az riskli yöntem ve özellikle ABD tarafından etkin biçimde kullanılıyor. Türkiye’ye karşı da kullanıldığı kanaatindeyim.

İSTİHBARAT : NSA’nın gizli AR-GE çalışmaları


SABAH Gazetesi yazarı Ferhat Ünlü, NSA’nın, bütün istihbarat fonksiyonlarını yerine getiren ileri teknoloji yazılımlar üzerine çalıştığını söyledi.

SABAH Gazetesi Özel İstihbarat Editörü ve SABAH Pazar yazarı Ferhat Ünlü, istihbarat teknolojisinde yaşanan ilginç gelişmeleri SON.TV’yle paylaştı. Ünlü, geçtiğimiz günlerde dinleme skandalı ile gündeme gelen Amerikan Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nın (NSA), AR-GE çalışmaları kapsamında yeni nesil istihbarat teknolojileri üzerine çalıştığını ve bu alanda büyük ilerleme kaydettiğini söyledi.

Ünlü, “NSA, şu anda mevcut bilgisayar teknolojisinden 15 yıl ilerideki teknolojiyi kullanıyor. Dinlemeler ve tape çözümleri cihazlar tarafından yapılıyor. Gelecekte istihbarat raporu yazan, olası riskleri hesaplayarak operasyon planı hazırlayan, senaryo üreten bilgisayar yazılımları kullanılmaya başlanırsa şaşırmayalım. Bunlara ‘istihbarat robotları’ diyebiliriz,” dedi. İşte Ünlü’nün SON.TV’ye yaptığı önemli açıklamalar:

NSA’nın Almanya Başbakanı Angela Merkel’in de aralarında bulunduğu Avrupalı liderleri dinlediği ortaya çıktı. NSA nasıl bir teşkilattır?
NSA, 1952 yılında kurulmuş bir istihbarat teşkilatı. Merkezi Maryland’de. Çalışanlar daha çok civar bölgelerden. Teksas, Hawaii ve Denver gibi yerlerde de karargâhları var. Merkezdeki çalışanlarının sayısının yaklaşık 20 bin olduğu söyleniyor. Toplam NSA ajanı sayısı için de 50 bin sayısı telafuz ediliyor. Bu çalışanlardan 6 bininin matematik profesörü olduğu yönünde bir bilgi var.

NSA, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) istihbarat teşkilatları arasında haberalmada en önemli yere sahip teşkilat olarak nitelendirilebilir. En çok haber toplayan kuruluş çünkü. Bu bilgilerin çoğu da sinyal istihbaratı denilen elektronik istihbarat verilerinden oluşuyor. Bu yönüyle NSA, CIA’den daha önemli bir kurum.

FAL OPERASYONU

NSA’nın dinleme faaliyetlerine verdiği önemin altını çizmek için bir operasyonu yeri gelmişken anlatayım. NSA, dinleme-izleme yetkilerini artıran bir yasa tasarısını engelleyen senatör için özel bir operasyon planı hazırlayıp bu kişinin tasarıyı onaylamasını sağlamış vaktiyle. Bildiğim kadarıyla bu olay 1990’larda yaşanıyor. Bunun için özel bir istihbarat ekibi görevlendiriliyor. Tasarıyı engelleyen hedef kişi ile ilgili biyografik istihbarat yapılıyor. Kişinin fal ve burçlara meraklı biri olduğunu öğreniyorlar. Bu yüzden operasyona ‘fal operasyonu’ diyorlar. Adamın telefonlarını dinleyerek hangi gazetenin burç köşesini okuduğunu tespit ediyorlar. Sonra burç köşesini yazan kişiye gidip “Bir ulusal güvenlik meselesiyle ilgili bize yardımcı olacaksınız,” diyorlar. Burç köşesinin yazarı da kabul ediyor.

‘ON BEŞ YIL SONRAKİ TEKNOLOJİYİ KULLANIYORLAR’

Adamın burcunun olduğu kısma, “Çok yakında sevdiğiniz bir şeyi kaybedebilirsiniz,” diye yazıyorlar ilkin. Ardından ajanlar adamın köpeğini çalıyor. Bir süre sonra “Kaybettiğiniz şeyi bulabilirsiniz,” diyorlar. Sonrasında da köpeği getirip geri bırakıyorlar. Bu arada adamın telefonlarını dinlemeye devam ediyorlar. Adam, burç köşesinde yazan şeylerin doğru çıktığını yakın bir arkadaşı ile paylaşıyor. Bu, adamın oyuna kandığını, dolayısıyla operasyonun başarılı biçimde yürüdüğünü gösteriyor. Bir süre sonra “Küçük bir kaza yapabilirsiniz,” diyorlar ve ajanlar adamın arabasına arkadan çarpıyor.

Bu tür oyunları bir müddet sürdürüyorlar. Ustaca kurgulanmış bir operasyonla adamın burç yazarına olan güvenini perçinliyorlar. En sonunda da burç köşesinde “İçinize sinmediği için onaylamadığınız bir konu var. O konuda içiniz rahat olsun. Onaylayabilirsiniz,” kabilinden bir şey yazıyorlar. Ve adam NSA’nın dinleme yetkilerini artıran tasarıyı onaylıyor. NSA’nın izleme-dinleme faaliyetleri ABD haberalmasının can damarıdır. Bu teşkilat, sınır ötesi, deniz aşırı izleme-dinleme yapabilecek teknik imkânlara sahip. Şu anda mevcut bilgisayar teknolojisinden 15 yıl sonraki teknolojiyi kullanıyorlar. Dinlemeler ve tape çözümleri cihazlar tarafından yapılıyor. NSA, sahada da etkin olan bir kuruluş. Toplum içindeki ajanları; işadamı, işçi, avukat kimlikleriyle yer alıyorlar.

‘SOSYAL MEDYA İSTİHBARİ BİR BULUŞ’

NSA şu anda ne tür teknolojiler kullanıyor? Nasıl istihbarat topluyor?

NSA, şu anda muazzam boyutlarda veri depolama ve sınıflandırma kapasitesine sahip. Simultane biçimde milyonlarca kişiyi izleyebilecek teknik kapasiteye sahip. NSA, ilk yüz tanıma teknolojisine kaynaklık eden optik transistör sistemini geliştirmiş bir teşkilat. NSA’de politika, ekonomi, enerji, askeriye ve istihbarat gibi alanlarda çalışan eğitimli personel var. Mesela NSA’nın enerji masası ile bu kuruluşun İngiltere’deki muadili GCHQ’nun, OPEC’in Viyana’daki merkezini dinlediği ortaya çıktı. NSA’nın en önemli özelliklerinden biri teknolojide AR-GE çalışmalarına çok önem veren bir kuruluş olması. Geleceğin istihbarat teknolojisi de burada AR-GE çalışmaları kapsamında belirleniyor. Bu bağlamda akademi ile de irtibatlı çalışıyorlar. Harvard Üniversitesi gibi önemli üniversitelerden parlak gençleri kadrolarına dâhil ediyorlar. Ayrıca Google, Facebook, Twitter, Youtube gibi ABD’ye büyük istihbarat sağlayan büyük buluşlarda NSA’nın de katkısının olduğunu düşünüyorum ben. Bu fikirlerin geliştirilmesinde, yaygınlaşmasında kesinlikle etkileri var. Bir kişinin tek başına ortaya attığı dâhiyane buluştan ibaret değil bunlar. Sosyal medya istihbari bir buluş. En azından buluştan sonra daha büyük bir aklın destek verdiği büyük istihbarat operasyonları bunlar.

‘NSA, CIA’DEN GÜÇLÜ BİR TEŞKİLAT’

NSA’nın AR-GE çalışmaları kapsamında neler yapılıyor peki? Geleceğin teknolojileri üzerine ne tür araştırmalar var?

NSA, AR-GE çalışmaları kapsamında yeni nesil istihbarat teknolojileri üzerine çalışıyor. Bu alanda da büyük ilerleme kaydetmiş durumda. NSA’nın hali hazırda Hollywood filmlerinde resmedilen teknolojilerin bir kısmının kullanıldığını biliyoruz. Mesela Devlet Düşmanı, NSA’nın nasıl çalıştığını iyi anlatan bir filmdi. 1998 yapımı o filmde gelecekteki teknoloji anlatılıyordu. Şimdi bu teknolojiyi fazlasıyla kullanıyorlar. Devlet Düşmanı bu açıdan iyi bir örnektir. Yönetmen Tony Scott’ın (Geçtiğimiz yıl intihar etti) bu filmi yaparken NSA ve CIA’den bilgi/danışmanlık aldığı muhakkak. O filmde NSA, en güçlü teşkilat olarak gösterilmişti, ki bu doğrudur.

NSA’nın AR-GE çalışmaları kapsamında bütün iletişimi tarayan yapay zekâ sistemleri üzerine çalıştıklarını biliyorum. EMS denilen elektromanyetik spektrum teknolojileri üzerine çalışıyorlar. Buna radyasyon istihbaratı da deniliyor. Beyin simülasyonu da üzerinde çalışılan alanlardan biri. AR-GE çalışmaları kapsamında insan fizyolojisi de yakından inceleniyor. Ve ‘mind control’ denilen beyin kontrolü ile ilgili de deneyler yapılıyor.

İSTİHBARATTA ‘ARTIFICIAL INTELLİGENCE’ DÖNEMİ

İstihbaratta ‘Artificial Intelligence’ dönemine girdiğimiz söylenebilir. Intelligence hem zekâ, hem de istihbarat anlamına geldiği için ‘Artificial Intelligence’ kavramı, geleceğin istihbarat teknolojisini iyi anlatıyor.

NSA, zaten kurulduğu günden beri dünyanın en ileri teknolojileri kullanan bir kuruluş. Şimdi de ileri istihbarat teknolojileri üzerine çalışıyorlar. İstihbaratta insanın yaptığı her şeyi (Haber toplama, analiz etme, operasyon planı yapma ve hatta operasyonu gerçekleştirme) yapabilecek yazılım sistemleri üzerine henüz deney aşamasında da olsa çalışmalar var. Gelecekte istihbarat raporu yazan, olası riskleri hesaplayarak operasyon planı hazırlayan, senaryo üreten bilgisayar yazılımları kullanılmaya başlanırsa şaşırmayalım. Bu yazılımları ‘istihbarat robotları’ olarak görebiliriz. Telefon dinlemelerinin tapelerini analiz eden, özgün raporlar hazırlayan yazılım sistemlerinden, yani kendi başına bütün istihbarat fonksiyonlarını yerine getiren robotlardan söz ediyorum. Bu yazılımlar, sahada ‘case officer’ denilen saha operasyon şefinin fonksiyonlarını üstlenen sistemlerle merkezden operasyonu yönlendiren/yöneten ‘desk officer’ın fonksiyonlarını üstlenecek yazılımlar. Bir başka deyişle suikast operasyonu da dâhil operasyon senaryosu yazacak, bütün riskleri olasılık teorisine göre hesaplayıp uygulamaya koyacak nanoteknolojik yazılımlar bunlar.

Bu teknolojiler geliştikçe HUMINT denilen ‘Human Intelligence’, yani insana dayalı istihbarata olan ihtiyacın azalacağını düşünüyorum. Geleceğin istihbarat teknolojisi yazılımsal ve siber düzeyde olacak. Türkiye de bu AR-GE çalışmalarına yoğunlaşmalı. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) içinde de teknolojik gelişmeleri takip eden üniteler var. Teknolojiye ilişkin AR-GE çalışmalarının önümüzdeki dönemde daha da ağırlık kazanacağını düşünüyorum.

İSTİHBARAT /// GÜLTEKİN AVCI : Parapsikolojik istihbaratın ustaları


Gültekin AVCI

gavci

Türkiye uzun yıllar gözün görmediğini inkâr eden bir pozitivist sersemlik içindeyken, Ruslar ve ABD gözün görmediği olgularla istihbarat yapıyordu.

Parapsikoloji, alışılmışın ve bildiğimizin dışındaki farklı psikolojik olguları konu edinir.

Hipnoz, telepati, cinler, telekinezi…

Hepsi parapsikoloji içindedir.

Hipnoz ve diğer parapsikolojik operasyonlar, ülkelerin güvenliği ve askeri çıkarları açısından da çok önemlidir.

İstihbarat servisleri kuşkusuz hipnozla sorgu ve mülakat yöntemlerine başvurmaktadır.

Şaka değil, komplo teorisi hiç değil, buz gibi gerçektir bunlar.

Telepat ve medyum istihbaratçılar var mıdır sorusu bile gariptir.

CIA ve ABD askeri istihbaratı DIA (Defense Intelligence Agency-Savunma İstihbarat Ajansı), bu iş için özel bir birim kurmuş, bünyesinde (kadrolu) medyumlar, telepati ve hipnoz uzmanları çalıştırmaktadır.

Üstelik 1970’li yılların başlarında…

Bu sistemin adı Stargate projesiydi.

Bir uzaktan izleme projesi olarak kurumsallaştırılan bu sisteme Stanford Araştırma Enstitüsü, Psişik Araştırmalar Derneği gibi bilimsel kurumlar da dahil uzaktan izlemeyi araştıran 14 kadar laboratuvar entegreydi.

Basbayağı bundan takriben 40 yıl önce Pentagon, telepat ve medyum gibi parapsikologlardan oluşan metafizik istihbarat ünitesi Stargate’i kurdu.

Daha 1970’li yıllarda Pentagon’a bağlı Stargate biriminde, parapsikolojik istihbarat, hipnoz ve telepati için istihdam edilen 7000 medyum çalışmaktaydı.

Proje 1995’te tamamen CIA’ye devredildi.

İstihbarat servisleri kullandı

1973’te ise SCANATE (scaning by co-ordinate) projesi başladı ve 1975 yılında tamamlandı.

Bu projeyle bir kişiye, bilmediği bir askeri bölge koordinatı verilerek orada ne olduğu tanımlanıyor ve çiziliyordu.

SCANATE projesi oldukça başarılı oldu.

Ve üzerinde uzun süre çalışılan kişilerden Ingo Swann, ordu ve istihbarattan psişik yeteneği olan kişileri psişik ajan olarak eğitti ve onlara "psişik sızmayı" öğretti.

Hipnoz gibi yöntemler, tıbbi tedavi şeklinde halka arz edilmeden önce istihbarat servislerince sorgulamada yıllarca kullanılmıştır.

Çünkü hipnoz altındaki kişi, beyninde ve bilinçaltında mevcut bulunan tüm bilgileri iradesiz bir şekilde sorgucuya vermektedir.

Kennedy suikastında, onu öldüren katilin sorgulamasında hipnoz altında verilen emirlerin hiçbir şekilde hatırlanmadığı dikkat çekmiştir.

Keza CIA’nin bir mankeni on yıl süre ile hipnotik talimatlarla kullandığını bildiren çok ciddi çalışmalar vardır.

1996’da yayınlanan "Zihin Kontrolü ve Tanımlanamayan Gizli Hükümetler" adlı kitabında Daniel Brandt, bir insana hipnozla cinayet işletilebileceğini iddia etmektedir.

Unutmayın ki icat edilen her şey, öncelikle istihbari ve askeri kullanım taramasından geçer.
Bu konuda ABD’den çok önce yola çıkan ve onlardan daha fazla mesafe katedenler Ruslar’dır.

Çekoslavakya ABD’den ileriydi

ABD’nin aklından parapsikoloji-güvenlik-istihbarat ilişkisi gibi düşünceler bile geçmezken, Ruslar ve sosyalist blok ülkeleri kolları çoktan sıvamıştı.

Daha 1923’lerde medyumlar tutuklanmaya başladı Rusya’da.

Bu tutuklamalardaki gaye, medyumları istihbaratta kullanmaktı. 1975’e kadar nelerin yapıldığı bilinemiyor bu yıllarda.

Efsane Rus istihbarat servisi KGB‘nin Parapsikoloji dairesini kurduğu yıl ise 1975.
Ve KGB‘nin paranormal yetenekleri ve ilgileri olan insanları tutukladığını, aslında topladığını biliyoruz.

Servis, hipnoza duyarlılığı fazla ve adam öldürmeye eğilimli kişileri arıyordu.

Buldu da.

Buldu ve yıllarca kullandı.

Sadece Rus toplumunda değil diğer ülke insanlarında bile oluşan KGB korkusu beyhude değildir.
Bu konuda ABD’den daha ileri konumdaki bir ülke de Çekoslovakya’ydı.

Çek askeri makamları, ordu içinde kullanılmak üzere "Durugörü, Hipnotizma, Manyetizma" adlı bir kitap yayınlamıştı.

Daha 1925’te.

Askeri personeli bu konuda bilgilendirmek ve kabiliyeti olanlarını keşfetmek istiyorlardı.

II. Dünya Savaşı sırasında bazı askerlere hipnozla astral seyahat yaptırdılar.

Astral seyahat denilen şey, basbayağı uyurken yapılan ama şuurun uyanık olduğu gezilerdir.

Ve bu yöntemle düşman mevzileri ve sayıları hakkında oldukça doğru bilgiler alındı.

Hatta bazı kayıp askerlerin cesetleri bile bulundu.

Bulgaristan bile 1965 yılında Prof. Lozanov başkanlığında 70 kişilik kadrosu olan, "Telkinbilim ve Parapsikoloji" kurumu kurmuştu.

Türkiye Bulgaristan’ın bile gerisinde kalmıştı.

İSTİHBARAT : Hintli İstihbarat Şefinden Büyük Gaf


Hindistan’ın Merkezi Soruşturma Bürosu (CBI) Başkanı Ranjit Sinha, kullandığı bir benzetme nedeniyle özür diledi.

Hindistan’ın Merkezi Soruşturma Bürosu (CBI) Başkanı Ranjit Sinha, kullandığı bir benzetme nedeniyle özür diledi.

Sinha, "dikkatsizce ve kasıtsızca" söylediği sözden üzüntü duyduğunu ifade ederek, kadınlara büyük saygı duyduğunu vurguladı.

CBI Başkanı, dün spor etiğiyle ilgili bir konferansta, "Devlet yasa dışı bahisleri durduramıyorsa, yasal hale getirerek en azından gelir sağlayabilir. Bu, tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakın demek gibi" ifadesini kullanmıştı.

Sinha’nın bu sözleri, kadınlara ve çocuklara karşı cinsel saldırılarla sarsılan ülkede büyük tepkilere neden oldu.

Adı açıklanmayan 23 yaşındaki genç kadın, geçen yıl aralık ayında erkek arkadaşıyla bindiği otobüste tecavüze uğramıştı. Genç kadın, tecavüz sırasında aldığı ağır darbeler sonucu, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti. Hindistan’ı ayağa kaldıran olay, dünyada da büyük tepkilere neden olmuştu. 4 sanık idam cezasına çarptırılmıştı.

Ülke, bu yıl da görev başındaki bir fotomuhabirinin toplu tecavüze uğramasıyla bir kez daha protesto gösterilere sahne olmuştu. – Ankara

İSTİHBARAT /// Mümtaz’er Türköne : Medyanın istihbarat zafiyeti


Türkiye’de demokrasinin güçlenmesi ile birlikte, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) politik tartışmaların odağına yerleşti ve Hakan Fidan, bu teşkilatın başına geçtiğinden beri hedef haline geldi.

Medya organları, dar alanda kopan bir istihbarat savaşının araçlarına dönüşüyor. İşleyen mekanizmayı, geçtiğimiz hafta Suriye bağlantılı ele geçirilen roket başlıkları ve silahlarla ilgili haberler ile Ortadoğu’da gerçekte olup bitenleri karşılaştırınca anlayabilirsiniz. Bu roket başlıklarına benzer bir olay şayet İran’da veya bir başka Ortadoğu ülkesinde olsaydı, o ülkelerin medyasında bir haber olarak karşınıza çıkar mıydı? Türkiye’nin bölge ülkelerine yönelik açık bir duruşu var. Barıştan yana ahlakî bir tutum olan bu açık duruşu, sağlam bir demokrasi ve basın özgürlüğü ile destekliyor. Türkiye bir açık toplum ülkesi. Her şey konuşuluyor, tartışılıyor. Hukukun dışında çıkan her şey yargının önüne gidiyor. Ve bu açıklık tahmin edileceği üzere kapalı işler çeviren komşularına göre bir zafiyet oluşturuyor. Bölge ülkelerinin istihbarat merkezlerinde pişirilen yemekler, fast food menüsü olarak Türkiye üzerinden dünyaya servis ediliyor. Türkiye, öteden beri radikal İslamcı terör örgütlerinin hedefi olarak kanlı saldırılara maruz kaldı. Hemen yanı başında, Suriye’de El Kaide türü bir örgütün güçlenmesine, herkesten önce Türkiye bütün gücüyle karşı koyar. Türkiye’nin iç dinamikleri, özellikle demokratik özgürlük ortamı hiçbir zaman radikal İslâmcı grupların güçlenmesine izin vermedi. Bu yüzden, uluslararası terör örgütleri Türkiye’de işbirlikçiler bulup şubeler açamıyor. Suriye’deki terör örgütlerine Türkiye’nin içinden herhangi bir lojistik destek de gelmiyor. Ama nedense hep Türkiye’nin Suriye’deki iç savaşta radikal İslâmcı örgütlere destek olduğu haberleri ortalıkta uçuşuyor.

Bu dezenformasyonun iki temel sebebi var. Birincisi, Kuzey Suriye’de kontrolü sağlamaya çalışan PKK/PYD’nin propagandası. Suriye Kürtleri siyasî olarak Irak’ta Barzani’nin KDP’sinin uzantısı olan örgütleri destekliyor. PKK/PYD ise bu siyasî çekişmeyi, El-Nusra gibi radikal İslamcı örgütlere karşı göstererek uluslararası kamuoyunun desteğini almaya ve Türkiye’nin etkisini azaltmaya çalışıyor. Suriye iç savaşında Esed’in muhaliflere gelen uluslararası desteği ve sempatiyi kesmesinin en kolay yolu yine bu yöntem. Bu yüzden aynı mantığı Suriye Muhaberat’ı ve onu destekleyen İran ve Rusya istihbarat servisleri de kullanıyor. Türkiye’nin radikal İslamcı örgütlere destek olduğu iddiası ve bu iddiayı destekleyen haberlerin tamamı bu iki merkezin ürettiği kamu diplomasisi operasyonu olarak yürütülüyor. Medya üzerinden doğrudan kamuoyunu hedef alan açık istihbarat operasyonları, Suriye’deki iç savaşın bir parçası. Avrupa ve ABD kamuoyunun, İslamcı terör örgütleri konusundaki endişeleri bu operasyonların etki menzilini genişletiyor. Bu kadar sık ve komplike biçimde bu haberlerin üretilmesinin sebebi bundan ibaret.

CHP’li Adnan Keskin İçişleri Bakanı’na, Adana’daki roket başlıkları ile ilgili soru önergesinde, Suriyeli terör örgütü elemanlarını soruyor. Taraf gazetesinde bu haberin hemen yanında, bir TIR’da yakalanan içi boş roket başlıkları ile ilgili gelişmeler, Hüseyin Özay’ın analizinde "füze" nitelemesi ile analiz ediliyor. Tornadan yeni çıkmış başlıkların füzeye terfi etmesi ve bunlarla hemen El Kaide arasında bağlantı kurulması sizce doğal mı?

Amerika, Ortadoğu’daki hegemonyasını stratejik olarak azaltıyor. Aslanlar sahneden çekilince meydan tilkilere kalır. 20. yüzyıl başlarında Ortadoğu bölgesi tarihin en girift istihbarat savaşlarına sahne olmuştu. Çok şey değişti ama güç mücadelesinin araçları hiç değişmedi. “Assasin” (suikast) kelimesini üreten ve birçok gizli örgüte kaynaklık eden Haşhaşîler, bu coğrafyanın aktörleriydi. Türkiye medya üzerinden açık istihbarat ve kamu diplomasisi operasyonlarına sahne oluyor. Unutmayalım Türkiye’de demokrasi var; kendi istihbarat örgütü rakiplerinden farklı olarak demokrasi ve hukukla kayıtlı. Sonuç, orman kanunlarının işleyip işlememesine bağlı. Tarih, medenî dünyada açık demokrasilerin ortak aklının kapalı rejimlerin tilkilerini alt ettiğini çok sık anlatıyor.

İSTİHBARAT : İnternet ABD İstihbaratına Karşı Korunabilir Mi ?


Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi NSA’den sızdırılan belgelerde Rusya, Çin ve İran’ın yanısıra Amerikan istihbaratının en çok ilgilendiği ülkelerden birinin de Brezilya olduğu görülüyor.

Diğer üç ülke Amerika’nın kendilerini hedefleyen casusluk faaliyetleri karşısında belki o kadar şaşırmamıştır, ama Brezilya çok öfkelendi.

Eski istihbaratçı Edward Snowden’ın basına sızdırdığı belgelerde NSA’in telefon ve internet görüşmelerine gizlice müdahale ederek Brezilya hükümetinin iç iletişimini, devlete bağlı petrol şirketini ve hatta Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff’ın makamını dahi dinlediği ortaya çıktı.

Cumhurbaşkanı Rousseff Washington’a planladığı geziyi derhal iptal ederek ilk tepkisini verdi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı öfkeli konuşmada ise ABD’yi uluslararası hukuku çiğnemekle suçladı.

Almanya ile birlikte Brezilya da BM’ye bir karar tasarısı sunarak, elektronik istihbarat toplamadaki aşırılıkların sona erdirilmesi çağrısını yaptı.

‘Dünyanın polisi ABD’

"Brezilya hükümeti vatandaşlarının özel hayatını ABD istihbaratından korumak için daha sıkı önlemler almalı."

Joanne Lima, Brezilyalı

Rio de Janeiro’nun merkezine yakın bir muhit olan Catete’de Cyber Gol adlı internet kafenin müşterisi Paula Fladel, Cumhurbaşkanı Rousseff’in sözlerinin tamamen arkasında olduğunu söylüyor.

42 yaşındaki işkadını, ”Bu bir skandal” diyor. ”Amerika neredeyse bütün dünyanın işlerine burnunu sokma yetkisini küstahca kendisinde görüyor, çok sinir bozucu.”

Aynı kafede 22 yaşında bir öğrenci olan Joanne Lima, ABD’nin teknolojik üstünlüğünden istifade ettiğini söylüyor. ”Dünyanın polisi rolünü oynamak istiyorlar. Sadece Brezilya’da değil, diğer ülkelerde de.”

Joanne Lima, ”Brezilya hükümeti vatandaşlarının özel hayatını ABD istihbaratından korumak için daha sıkı önlemler almalı.”

Rousseff hükümetinin bu konuda hayata geçirmek istediği planları var. Ekim sonunda Cumhurbaşkanı Rousseff internet kullanımına getirilecek yeni yasal çerçevenin kendi ifadesiyle ”anayasal bir aciliyet” arzettiğini söyledi.

İki yıldır Kongre’de komisyondan komisyona el değiştiren internet yasası, şimdi diğer bütün konulardan daha öncelikli biçimde ele alınmak zorunda.

Şirketler Brezilya’dan kaçarsa?

Fakat Brezilyalı seçmenlerin ABD’nin casusluk faaliyetlerine duyduğu öfke karşısında internet yasasına yeni eklemeler yapan Dilma Rousseff, şimdi Brezilya’da kimi çevrelerde kendisini eleştiri oklarının hedefinde buluyor.

Eleştiren çevreler yeni yasanın Brezilya’da internet sektörünü ve dolayısıyla ekonomiyi kısıtlayacağını söylüyorlar.

Rousseff, Brezilya’da çalışan bütün internet şirketlerinin Brezilyalı müşterilerinin şahsi bilgilerinin bir kopyasını ülkede tutmasını istiyor.

Bu şekilde bulut hizmeti veren şirketler, özel hayatın mahremiyetini ilgilendiren ulusal yasalarla denetlenebilecek.

Ancak yasa tasarısının orijinal şeklini güçlü biçimde destekleyen çevreler, Rousseff’ın sonradan eklediği bu önleme karşı çıkıyor. Şahsi bilgilerin hafızaya kaydedilmesinin pratikte özel hayatı korumayacağı gibi, bu işlemin Brezilya’da kurulu internet şirketlerine yeni bir mali külfet getirerek rekabet güçlerini azaltacağını savunuyorlar.

Facebook’ta dünya ikincisi

”Brezilyalılara hizmet sunan internet siteleri bundan böyle Brezilya topraklarında bir veri merkezi kurma zorunluluğuyla karşılaşacak.”

Veri kaydı, ABD’ye ve komşu ülkelere kıyasla Brezilya’da daha maliyetli.

2012 yılı itibariyle Brezilya’daki internet kullanıcısı sayısı 86 milyon olarak belirlendi.

Latin Amerika’nın bu dev ülkesinde sosyal medya siteleri çok popüler. ABD’den sonra en çok Facebook üyesine sahip ülke, Brezilya.

Telefonla görüşmenin görece pahalı olduğu Brezilya’da birbiriyle yeni tanışan iki kişi çok büyük olasılıkla ”Face” üzerinden ilişkilerini yürütüyor.Brezilya aynı zamanda dünyanın en çok Twitter kullanıcısına sahip ikinci ülkesi.

ABD ve Avrupa’da sosyal medya sektörü doyma noktasına yaklaşmış durumda. Çin’de internet kullanımı önünde hala ciddi sınırlamalar var. Hindistan’ın dijital devrimi ise henüz emekleme aşamasında. Bu tablo içerisinde Brezilya, internet kullanıcılarının bilgilerinin nasıl korunacağı konusundaki tartışmada giderek daha önemli bir rol oynamaya başladı.

Öfke dalgası

Cumhurbaşkanı Rousseff’in önerdiği yeni önlemler yaygınlaşırsa, ifade özgürlüğünün kısıtlı olduğu ülkelerde yeni bir baskı aracına dönüşebilir.

Edward Snowden’ın sızdırdığı belgeleri dünya kamuoyuna duyuran gazeteci Glenn Greenwald, Brezilya’da yaşıyor, ve Greenwald’a göre ABD’nin casusluk faaliyetlerinin gün ışığına çıkması beraberinde öfkeli bir tepki dalgasını tetikledi.

Guardian gazetesinden daha yeni ayrılmış olan Greenwald, ”Artık çok sayıda ülke Amerika’nın küresel altyapısına bağımlılıktan kurtulmanın yollarını arayacak.” diyor.

NSA’in dünya genelinde internet kullanıcılarının bilgilerine sızma yöntemlerinden biri, bu ülkelerin sistemlerine erişim sağlayan Amerikan şirketlerini paravan olarak kullanıp telekomünikasyon bağlantılarına fiziken müdahale etmekten geçiyor.

Dilma Rousseff’in önerisi casusluk olasılığını azaltabilir, ancak yakın zamanda oylanması beklenen tasarının Kongre’den onay alıp almayacağı çok belirsiz. Zira internet şirketlerinin başını çektiği ciddi bir muhalefet var.

Fakat Rousseff kararlı görünüyor. Teklifinin internet yasasına dahil edilmemesi durumunda, ileri bir tarihte konuyu ayrı bir yasa olarak tekrar gündeme getireceğini söyledi.

İSTİHBARAT : Alman ve ABD istihbaratları uzlaşamadı


Alman dış istihbaratı BND ile Amerikan istihbaratı NSA arasında, karşılıklı casusluk faaliyeti yapmamak üzere yapılacak bir antlaşma için uzlaşma sağlanamadı.

Alman dış istihbaratı BND şefi Gerhard Schindler ve Federal Anayasayı Koruma İstihbarat Teşkilatı başkanı Hans-Georg Maassen’ın Waşington’da yaptığı görüşmelerde, ABD ile Almanya arasında bir casusluk antlaşması yapılmayacağı mesajı aldıkları bildirildi.

Haftalık dergi ‘Spiegel’in haberine göre Amerikan istihbarat yetkilileri, görüşmelerde yalnızca belirsiz bir uzlaşma öngören bir tasarının hazırlandığını belirttiler. Bu tasarının ilk bölümünde ‘Ortaklık Anlaşması’ başlığı altında, iki taraf istihbarat kurumlarının ‘terörle mücadele’, ‘silah ve insan ticareti’ ile ‘Uluslar arası suçlarla’ mücadele konusunda nasıl birlikte hareket edebilecekleri yeralıyor. Tasarının ikinci bölümünde ise çok kaba hatlarla ortak casusluk ve karşılıklı casusluk yapılmayacağı konusunda bazı ifadeler yeralmış.

Derginin haberine göre Almanya ile karşılıklı olarak casusluk yapılmamasını öngören bir antlaşma yapılabilmesi için ABD’nin alanı çok dar ve böyle bir antlaşma ABD’nin Almanya’da casusluk yaptığı yönünde itiraf sayılabileceğinden bundan kaçınılıyor. Spiegel’in yorumunda böyle bir antlaşmanın diğer ülkeler tarafından da arzulanabileceği tehlikesinin de böyle bir antlaşmaya engel teşkil ettiği vurgulandı.

İSTİHBARAT ALANI

Sınırsız, Seçkin, Sansürsüz, Kemalist Haber Blogu

Derin İstihbarat

strateji, güvenlik, araştırma, istihbarat, komplo teorileri, mizah, teknoloji, mk ultra, nwo

İSTİHBARAT

Şifresiz Yayın!