Azerbaycan’da 9 Ekim 2013 tarihinde yapılan seçimlerde yüzde 84,5 oy alarak üçüncü kez cumhurbaşkanı seçilen İlham Aliyev, önceki seçimlerden sonra olduğu gibi 11 Kasım tarihinde ilk yurtdışı ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirmiştir. Aliyev, Türkiye ziyaretinde devletin üst düzey yetkilileriyle görüşmüş, çeşitli ziyaretlerde bulunmuş, Türkiye -Azerbaycan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin üçüncü toplantısı yapılmış ve çeşitli alanlarda iki ülke arasında antlaşmalar imzalanmıştır. Aliyev’e Türkiye ziyaretinde Azerbaycan Başbakan Yardımcısı Abid Şerifov, İçişleri Bakanı Remil Usubov, Haberleşme Bakanı Ali Abbasov, Enerji Bakanı Natig Aliyev, Ulaştırma Bakanı Ziya Memmedov ve Ekonomi Bakanı Şahin Mustafayev gibi üst düzey siyasiler eşlik etmiştir.
“Bir Millet, İki Devlet” – “Bir Ziyaret, İki Nişan”
İlham Aliyev’in Ankara programı, ilk olarak Çankaya Köşkü’nde 12 Kasım 2013 Salı günü düzenlenen nişan tevcih töreni ile başlamıştır. Törende, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Aliyev’e iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine yaptığı katkılardan Türkiye’nin en yüksek nişanı olan “Devlet Nişanı”nı, İlham Aliyev de Gül’e Azerbaycan’ın en yüksek nişanı “Haydar Aliyev Nişanı”nı tevcih etmiştir. Türkiye’de son dönemde üzerindeki T.C ibaresinin kaldırılmasıyla ilgili tartışmalarla gündeme gelen Devlet Nişanı’nın yeni halinin ikinci sahibi böylece Norveç Kralı 5. Harald’dan sonra İlham Aliyev olmuştur. Haydar Aliyev Nişanı’nın Gül’e verilmesinin nedenlerine bakıldığında, nişanın verilmesi benzer şekilde Türkiye ve Azerbaycan ilişkilerinin geliştirilmesindeki hususi hizmetlerinden dolayı Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası’nın 109. maddesinin 23. bendi doğrultusunda Cumhurbaşkanı Aliyev’in serencamı (genelgesi) ile gerçekleştirilmiştir. İki ülkenin cumhurbaşkanlarının ülkelerinin en yüksek nişanlarını birbirlerine tevcihi ziyarete verilen önemi ve Türkiye – Azerbaycan ilişkilerinin iki taraf açısından ne denli önemsendiğini göstermesi bakımından manidardır. İki cumhurbaşkanı da törende yaptıkları konuşmayla kardeşlik bağlarının ve ilişkilerin geliştirilesinin altını çizmiştir. Konuşmalarda, bir millet iki devlet olarak tanımlanan Azerbaycan ve Türkiye arasındaki siyasi, ticari, bilimsel, ulaşım ve enerji alanlarındaki işbirliği öne çıkan noktalar arasında yer almıştır.
Çankaya Köşkü’nden sonra İlham Aliyev, Anıtkabir’i ziyaret etmiş ve Abdullah Gül ile birlikte Türk Havacılık ve Uzay Sanayi A.Ş. (TAI-TUSAŞ) tesislerini ziyaret etmiştir. Cumhurbaşkanı Aliyevi saat 17.00’de de Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Cemil Çiçek ile basına kapalı bir toplantıda bir araya gelmiştir. 12 Kasım akşamında da Çankaya Köşkü’nde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev onuruna verilen yemekte iki ülkeden üst düzey birçok yetkili, diplomatik misyon temsilcisi ve iş adamları bir araya gelmiştir. Ayrıca, Türkiye ziyaretinde İlham Aliyev, Ankara’da Haydar Aliyev Parkı’na gitmiştir.
Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği
13 Kasım 2013 tarihinde ise Türkiye ve Azerbaycanlı yetkililerin katıldığı Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Toplantısı gerçekleştirilmiştir. Toplantıdan sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ortak bir basın toplantısı düzenleyerek basın mensuplarının sorularını cevaplamıştır. Basın toplantısında Cumhurbaşkanı Aliyev, ilk yurtdışı ziyaretinin Türkiye’ye yapılmasının bir gelenek olduğunu söylemiş, Türkiye ile Azerbaycan’ı dünya üzerinde birbirine en yakın ülkeler olarak tarif etmiştir.[1]
Basın açıklamasında, enerji ve ticaret alanında önemli açıklamalara imza atılmıştır. Bakü-Tiflis-Erzurum ve Bakü-Tiflis-Ceyhan projelerinden sonra Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin (TANAP) hayata geçirilmesinin enerji alanında iki ülkeye faydaları belirtilmiştir. Bilindiği gibi, TANAP cumhuriyet tarihinde Türkiye’de yapılan en büyük yabancı yatırım özelliğini taşımaktadır. TANAP’ın hayata geçirilmesiyle enerji koridoruyla Türkiye’nin stratejik değerini artıracağı gibi, Rusya ve İran’a olan gaz bağımlılığını bir nebze olsun azaltacaktır. Buna ek olarak, basın toplantısında Iğdır-Nahçıvan arasındaki doğalgaz transferi gündeme gelmiştir.
Ticari ilişkilere bakıldığında, şu anda 4,2 milyar dolar olan ticaret hacminin 2020 yılında 15 milyar dolar olmasının hedeflendiği toplantıda ifade edilmiştir. Son dönemde, özellikle Azerbaycan ekonomisinin hızlı gelişimi, iş adamlarına vize sağlanacağı ile ilgili açıklamalar göz önüne alındığında bu durum gerçekleştirilmesi olası bir hedef olarak karşımıza çıkmaktadır. 3. Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Toplantısında Azerbaycan’da çalışan Türk işçilerden alınan 1.270 dolarlık harç da 50 dolara indirilmiştir.
Öte yandan, ulaşım alanında da Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu projesinin gelecek yıl bitirileceği söylenmiş ve Iğdır-Nahçıvan arasında da bir demiryolunun inşası hakkında görüşmeler de yapılmıştır.
İki ülke arasında sıkça gündeme gelen vize konusu hakkında ise Başbakan Erdoğan, “Gerek akademisyenler gerek öğrenciler noktasında iş adamları noktasında bu noktada yani taraflara sıkıntı vermeyecek şekilde bunun Ekonomi Bakanları tarafından değerlendirilmesinin yapılması, planlama yapılarak şöyle ilk adımları bu şekilde atmış olacağız[2]” şeklinde bir açıklamada bulunmuştur.
“21. Yüzyıl Türk Dünyasının Yüzyılı Olacak”
İlham Aliyev, hem Çankaya Köşkü’nde onuruna verilen yemekte hem de Başbakan Erdoğan ile yaptığı basın toplantısında “21. yüzyıl Türk dünyasının asrı olacak” diyerek 90’lı yılların başında Turgut Özal’ın ifade ettiğine benzer bir cümle kullanmıştır. Bu açıklamanın yapıldığı dönemlerde oluşturulan Türkiye’nin Orta Asya’ya yönelik politikaları, gerek uluslararası diğer aktörlerin tutumları gerek Türkiye’nin bu projelerin gerçekleştirilmesi için ayırdığı bütçenin yeterli olmaması gerekse de Türk cumhuriyetlerinin yeni kurulması ve gerekli yapının hazır olmaması nedeniyle başarılı olamamıştır.
Enerji potansiyelini akılcı bir siyasetle sentezleyen Azerbaycan, son yıllarda bölgesinde gücünü ve önemini giderek artırmaktadır. Dolayısıyla, Aliyev’in bu açıklaması Türkiye’nin ve Azerbaycan’ın dünya jeopolitiğinde giderek önem kazanan Türk dili konuşan ülkelerin işbirliğinin artırılması noktasında ifade edilmiş ve Türkiye ile Azerbaycan’ın Türk coğrafyasındaki bağların sıklaştırılması inisiyatif almasına yönelik bir açıklamadır. Azerbaycan, son yıllarda Türk dünyasıyla alakalı birçok toplantıya ev sahipliği yaparak, ilişkilerin gelişimine katkıda bulunmaktadır. Türkiye’ye bakıldığında da bölgeyle tarihi, kültürel açılardan yakın olduğu görülmekte; ama Türkiye’nin dış politika gündeminin ana maddeleri arasında Türk dünyasının maalesef yer bulamadığı görülmektedir.
Türkiye’nin Güney Kafkasya Politikası: “Çığırından Çıkmak” mı? “Çığır Açmak” mı?
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İlham Aliyev’in Ankara ziyaretinin devam ettiği sırada yaptığı açıklamalarda Türkiye – Azerbaycan – Ermenistan üçgenindeki ilişkilere değinmiştir. Davutoğlu, bir televizyon kanalında “Ermenistan’ın bizlere olan güvensizliğini aşmak da gerekiyor ama aynı şekilde Azerbaycan’ın haklı taleplerini de hiçbir şekilde gözardı etmeden, topraklarının yüzde 20’si işgal altında olan bir toplumun beklentilerini gözardı etmeden yeni çığır açmak lazım[3]” diye konuşmuştur. Davutoğlu, bir taraftan Azerbaycan’ın haklılığını dile getirirken öte yandan yeni dönem vurgusu yaparak Ermenistan ile ikinci bir yakınlaşma sürecinin sinyallerini vermiştir. 2009 yılındaki Ermenistan’la normalleşme politikasındaki başarısızlık, Suriye başta olmak üzere çeşitli bölgelerde beklenenin gerçekleşmesi tabiri caizse Türkiye’nin izlediği dış politikanın “çığırından çıkması” Davutoğlu’nun açmak istediği “yeni çığırın” ne olduğu noktasında yine bazı kuşkular doğurmaktadır.
Görüldüğü kadarıyla, sözde soykırım iddialarının yüzüncü yılı 2015 yaklaşırken, Türkiye Ermenistan’a karşı ılımlı bir politika izleyerek süreci zararsız atlatmayı hesap etse de bu kısa vadede çok mümkün gözükmemektedir. Ermenistan’daki Türkiye ve Azerbaycan algısı nasıl ve ne seviyede olduğu daha birkaç gün önce Ermenistan askerlerinin üzerinde Türk ve Azerbaycan bayrağı bulunan tuğlaları kırdığı video görüntüleriyle bir kez daha iki ülke kamuoyunda net olarak anlaşılmıştır. Dolayısıyla, Ermenistan’daki Türk algısının değişmediği ve son yıllarda 2015’e yaklaşık yüz yıldır hazırlanan Ermeni diasporasının ve Ermenistan’ın devlet olarak bundan vazgeçeceği çok mümkün değildir. Bu bağlamda, Ermenistan’la yakınlaşma politikasından ziyade iki ülkenin de yurtdışındaki diasporalarının harekete geçirilmesi daha etkin bir yöntem olacaktır. Bu noktada İlham Aliyev tarafından gündeme getirilen “Tek milletin iki diasporası olmaz” sözü doğrultusunda çalışmalara hız verilmesi gerektiği aşikardır.
Değerlendirme
Basın toplantısında iki ülke tarafından genel olarak hızla daha da iyiye doğru giden gelişmelerin bir ifadesi olan basın açıklamasında iki ülke açısında önemli açıklamalar yapılmıştır. İki ülke arasındaki vize uygulamasıyla ilgili iyimser açıklamalar, birçok alanda yapılan görüşmeler ve anlaşmalar sonucu iki ülke arasındaki bağların zenginleştirilmesine hizmet eden bir ziyaret gerçekleştirilmiştir.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılan açıklamalarda Türkiye’nin Karabağ konusunda Ermenistan’a olan desteğinin altı çizilmiş, Dışişleri Bakanı Davutoğlu tarafından yapılan açıklamada da Türkiye’nin Azerbaycan’ın yanında olduğu ifade edilmiş; fakat Ermenistan’ın Türkiye’ye olan güvensizliğinin ne şekilde alacağı soru işaretlerine davetiye çıkarmıştır. Geçmişte, “futbol diplomasisi” ile başlayan süreçte Ermenistan’ın isteksizliği nedeniyle sonuç alınamamış ve Azerbaycan ile olan ilişkiler zarar görmüştür. Aynı hatanın gerçekleştirilmemesi açısından, Türkiye’nin Güney Kafkasya’daki dış politikasında şu ana kadar somut bir sonuç alınamayan “sıfır sorun anlayışının” gözden geçirilmesi ve dış politika tercihlerin teorik çerçevelere bağlı değil reel politiğe ve tarihi olgulara uygun şekilde yapılması gerekliliği karşımıza çıkmaktadır.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.