Aylık arşivler: Eylül 2013

TEKNOLOJİ : Mobile Forensics – Bölüm 1


İbrahim BALİÇ, Balich IT

Maliyet ve İşletim Sistemi tutarlılığı konusunda oldukça başarılı olan Android, Google şirketi tarafından geliştirilmiş ve yaygın olarak kullanılan bir İşletim sistemi (Android OS – Android Operating System)’dir. Android günümüzde her ne kadar Mobil İşletim sistemi olarak adlandırılsada bu tam olarak doğru değildir. Android İşletim Sistemini birçok farklı aygıt içerisinde görebilmemiz mümkündür. (örnek olarak tabletler) Fakat yaygın olarak kullanım alanı mobil cihazlardır. Bu kullanım için yakın bir döndemde IDC şirketinin yaptığı Mobil Pazar araştırması söz konusu kullanımı sayısal olarak ortaya koymaktadır.

IDC şirketinin 2013 yılı araştırma raporuna göre Mobil kullanımı için belirtilen sonuçlar, 2013 yılı Akıllı Cihaz kullanımı %51.2’lik artışla yükselişte ve Mobil Pazar’da Akıllı Cihazların kullanımları pazarın yarınsından fazlasına hakim. Yine aynı araştırma firmasının 2013 yılında sunmuş olduğu 2012 pazar araştırması raporuna görede, Android işletim sisteminin pazardaki payı %68.8..

Adli-Bilişim

Android cihazların yaygın olarak kullanılması, günümüzdeki bir çok olayın içerisinde karşımıza çıkmalarına sebep oluyor. Yani daha basit bir örnekle söylemek gerekirse, işlenen bir cinayetin zanlısı olarak yakalanan bir suçlunun üzerinden Android işletim sistemi kullanan bir cihaz çıkabilir. Böyle bir durumda bu cinayet soruşturmasının aydınlatılması için yetkili kişilerin bu cihaz üzerinde incelemeler yapması ve cihaz içerisinden topladıkları verilerin soruşturmanın aydınlatılmasında kullanması tam olarak Adli Bilişimi konu almaktadır.

Peki nedir bu veriler? nerede tutulurlar? ve nasıl alınırlar? diye sorulacak olursa, görüşmüş kişilerden, silinen sms’lere alınan e-mail’lerden mevcut resim, video, ses kayıtlarına ilgili kişinin konum verilerine (GPS) hatta bir zaman çizelgesi (timeline) oluşturup zaman/tarih/gps verisi olarak kişinin güzergahına kadar daha nice alanda birleştirme yapılarak elde edilecek veri mevcuttur. Önemli verilerden biri de tarayıcı (browser) verilerinde gezinilen sitelerden kalan kalıntılardır. Örnek bir İnternet adresi (URL) içerisinde myprofile.php?id=45646 olarak bulunabilecek bir bilgi ilgili kişinin o sitedeki profiline kadar uzanmaktadır. Şimdi bu bilgilerin nerede nasıl tutulduklarına bir göz atalım.

Android Veri Saklama Alanları

Mobil Güvenlik başlıkları altında her ne kadar cihazları root hakkını elde etmek için hak yükseltme saldısı yapmayın, kişisel güvenliğinizi riske atmayın diye söyleniyor olsada adli bilişim tarafına geçince durum değişmektedir. Çünkü root’lanmamış bir cihaz koruma altında olduğu için adli bilişim uzmanı için ekstra uğraş ve zaman kaybı demektir. Adli bilişim uzmanının önüne gelen cihazda root hakkına sahipse ise kendisini şanslı hissedecektir.

Android işletim sisteminin veri saklama yapısına bir göz atalım.

Android İşletim Sistemi üzerinde farklı veri tutma yöntemleri bulunmaktadır. Bu yöntemler üst resimde görüldüğü gibi Internal Storage, External Storage , Shared Preferences, Network ve SQLite olarak 5 ana gruba ayrılmaktadır. Bunlara kısaca değinecek olursak:

Internal Storage – /data/data/ klasörü içerisinde ilgili uygulamanın paket adıyla oluşturulmuş ve uygulama alanıyla erişim sağlanabilinen alanıdır. Normal şartlarda bu alana sadece uygulamaya erişim hakkı verilir, ilgili erişim root yetkisiyle yapılmadıysa görüntülenemez.

External Storage – İlgili cihazın diğer depolama alanlarında güvenlik ilke ve politikaları yüksek seviyede uygulanırken, external storage alanında kısıtlamalar daha düşük seviyededir. Cihaz üzerine dahil edilmiş bir /sdcard üzerinde yazma ve okuma işlemleri rahatlıkla yapabilmektedir.

Shared Preferences – İlgili uygulama alanında bulunan ve XML formatı ile ilgili uygulamaya ait isteğe bağlı dataların saklanmasına olanak tanır, bu alanda genelde uygulama ile ilgili basit ayar bilgileri bulunur.

Network: Android Network üzerinden data saklama imkanıda sağlamaktadır.

SQLite: SQLite veritabanı dosyaları kısıtlama olmaksızın uygulamalar tarafından oluşturulabilir. Tablo mantığı ile veri saklama imkanı sağlarken genellikle /data/data/paketadi/databases dizininde bulunurlar. Bu zorunlu değildir, dilendiği takdirde harici dizinlerde barındırılabilinir.

Bu kısmın çok iyi anlaşılmalıdır. Çünkü yapısal olarak incelenen uygulama ne olursa olsun hep bu yapı çerçevesinde kalacaktır. Daha basit bir örnek vermek gerekirse uygulama odaklı yapılacak incelemelerde farklı yapılarda veri saklama şekil ve teknikleri bulunsada, ilgili yapıların temel erişim prensipleri üst tarafta görmüş olduğunuz 5 ana başlıktan ibarettir.

Rooting

Yukarıda bahsedildiği gibi Android işletim sistemi erişim ve yetki konusunda bazı sınırlar barındırmaktadır. Bu sınırlar arasında root yetkisi bulunmayan cihazlarda Internal Storage alanına erişim sağlamak için bazen cihazları root’lamamız gerekebilir. Cihazları root’lamak olarak kabul edilen bu kavram aslında çok hoş bir durum değildir çünkü root yetkisi kazanabilmek için Android işletim sisteminin güvenlik zaafiyetlerinden yararlanılarak bu sınırları istismar eden zararlı yazılımlar yani exploit’ler kullanımaktadır. Cihazları root’lamak Adli Bilişim Uzmanı için pek hoş olmasada mecburiyet durumunda tercih edilebilmektedir. Böyle bir mecburiyet oluşması durumunda ilgili uzmanın kullanacağı exploit’i analiz ederek uygulanacak cihaza zarar vermeyeceğinden emin olması gereklidir. Uygulama yapılmadan önce backup/yedek alması ve daha sonra uygulaması her açıdan fayda sağlayacaktır. Yapılacak en ufak hata sonucu delil niteliğindeki dataların yok olabileceği unutulmamalıdır. Buradaki her açı kavramını açıklamak gerekmektedir. Exploit’lerin (hatta ve hatta agent-based – ajan bazlı yapılacak müdahalelerinde dahil) cihaz üzerine yükleneceğini, bu yüklemelerinde hafıza üzerinde kullanım alanı kapalayacağını ve silinmiş dataların geri getirilmesinde yaptığınız müdahale alanı kadar veriyi (sektörlerdeki verileri) yok edebileceğini unutmamak gerekir.

Root hakkıyla erişim

Internal Storage olarak adlandırılan alan Türkçe’mize Dahili Depolama alanı olarak girebilir. Bu alanda yukarıda bahsedilmiş olduğu gibi uygulamaların Android işletim sistemi izin ve hak sınırları gereği erişimi sınırlamaktadır. Genel olarak Android uygulamaların tüm dataları bu alanda barındırılır. Örnek teşkil etmesi adına root’lanmış bir cihazda browser uygulamasına root erişimi sağlayarak Shared Preferences (internal storage alanında kalmaktadır) içerisinde bulunan örnek bir datayı göstermek gerekirse:

İlgili uygulamanın içerisinde bulunan homepage değeri olarak tanımlandığı görülebilir. Her uygulamanın içerisinde benzer bilgiler bu alanda bulunabilir. (Birçok uygulama kullanıcı adı ve şifre barındırır)

Aynı şekilde uygulamarın SQLite ile Internal Storage alanında barındırdıkları datalar bulunmaktadır. Root hakkıyla erişim sağlanılan cihazlarda bu bilgilere ulaşabilmek mümkündür. Örnek teşkil etmesi adına bir uygulamanın SQLite ile Internal Storage alanında tuttuğu bilgilere göz atmak gerekirse:

Skype uygulamasının SQLite dosyasına göz atmak gerekirse:

Yukarıda görüldüğü gibi kişinin skype uygulaması ile yapmış olduğu tüm görüşmeler bu alanda tutulmaktadır. Diğer tablolarda gönderilen dosya bilgilerine kadar ulaşmak mümkündür.

Agent-Based

Yukarıda bahsedilen bir çok data’ya erişim sağlarken root yetkisine ihtiyaç duyulmaktadır. Bazı cihazlarda root yetkisi sağlanamamakta veya uzman cihazı root’lamaktan kaçınmaktadır. Bu tarz durumlarda Android işletim sisteminin sağlamış olduğu imkanlardan yararlanarak data alımı yapılmaktadır. Bu datalar nedir. nasıl elde edilir diye sorulursa; görüşme yapılmış kişilerden, smslere, alınan emaillerden mevcut resim,video, ses kayıtlarına, ilgili kişinin gps datalarına vs. hatta bir timeline oluşturup zaman/tarih/gps data olarak kişinin güzargahına kadar ulaşmak yine mümkündür. Fakat diğer uygulama datalarına erişim sağlanamamaktadır. Agent Based örneği için Türkiye’de geliştirilen yerli yazılım SAFT veya piyasada yaygın olarak kullanılan Oxygen Forensic Suite ve benzeri araçlar mobile forensics araçları kullanılabilinir. Örnek bir Agent-Based data alımı aşağıda gösterilmiştir.

Yukarıda görüldüğü gibi kullanıcının sms, arama kayıtları, kişi rehberi alınmıştır.

ARAŞTIRMA DOSYASI : Dr. Sinan OĞAN’ın Demokratikleşme Paketi Değerlendirmesi


İnternet Haber’den Nesrin Yılmaz’a konuşan Dr. Sinan OĞAN*, demokratikleşme paketine ilişkin kişisel değerlendirmesini yaptı ve paketteki bütün maddeleri tek tek değerlendirdi. Dr. Sinan OĞAN’ın demokratikleşme paketi değerlendirmesi şöyle;

Başörtüsü Ak Parti’nin İstismar Alanıdır

Bu AKP’nin yeni bir istismar alanıdır. AKP’ye sormak lazım 11 yıldır iktidardasın bir yönetmelikle düzenlenebilecek bir uygulama iken şimdiye kadar neden bu konuda girişimde bulunmadın ve hep bunu istismar ettin? MHP’nin başörtüsü konusundaki samimi duruşu bellidir. AKP üniversitelerdeki başörtüsü sorununu hukuken daha çözebilmiş değildir. Fiili bir durum söz konusudur.

Seçim Barajının Ardında AKP Hinliği Var

Bu maddenin aslında AKP tarafından muhalefet partilerine rakip yeni partiler çıkmasının önünü de açan bir girişim olduğu ortadadır. Burada bir AKP hinliği var. Yüzde 10 barajını düşürmüyor. Neden çünkü bu kendisine zarar. Onu sabit tutup yardım alma oranının düşürülmesi muhalefete atılmış bir çalımdır.

Çünkü yüzde 10 sistemi AKP’nin hak etmediği oy oranını ve milletvekili sayısını beraberinde getiriyor. AKP hem bir demokratik adım atmış gibi görüneyim, hem de benim milletvekili sayımı etkileyecek bir sistemi getirmeyeyim çabasındadır."

AKP isteseydi yüzde 10’luk barajı 11 senedir 11 defa değiştirebilirdi. Seçim barajını değiştirmek AKP’nin işine gelmiyor. Bunun ispatı da, siyasi partiler yasasında bir partinin devlet yardımı alabilmesi için en az yüzde 7 olan yardım barajını yüzde 3’e çekmeye çalışarak gösteriyor."

Ayrıca bu paketle siyasi partilere üyeliğin önündeki bazı kısıtlamaları da kaldırıyor. Siyasi Partiler Madde 11/5’deki “Terör eyleminden mahkum olanlar.” Hükmü var. Şimdi AKP bunu kaldırarak aslında PKK elebaşı Öcalan’a siyaset yolu açıyor."

Eşbaşkanlık PKK ve BDP’nin Talebi

Bu BDP ve PKK’nın talebiydi. PKK’nın diğer talepleri gibi bu da hayata geçiriliyor. Buradaki eş başkanlık konusu biraz da “Abdullah” ismi ile ilgili bir durum. Siyasi partilere engeli kaldırdığınızda Abdullahların birisi BDP’ye eş başkan olacak diğeri de AKP’ye…

Farklı Dilde Propaganda Zaten Yapılıyor

AKP sayesinde zaten yapılıyor. Sayın başbakan da artık Rumca siyaset yapar… Bakınız Devletin dili Türkçedir. Propogandasını farklı dilde yapan, diğer uygulamalarını ve icraatını da diğer dillerde yapar. Bu, ülkenin dil birliğini bozar.

Bir Süre Sonra Türk’üm Demek Suç Haline Gelecektir

Ne Mutlu Türküm Diyene sözü ve andımız da kaldırıldığına göre bir süre sonra Türküm demek suç haline gelecektir. Uygulama bu yöne kayar. Yoksa onun dışında başka etnik unsurları aşağılamak elbette ki, kabul edilebilir değildir. Nefret suçları ve ayrımcılığa karşı hep beraber durmalıyız. Ama AKP iktidarda kaldığı sürece bir süre sonra bu ülkede Türküm demek ayrımcılık yapıyorsunuz suçlaması ile karşı karşıya kalacaksınız demektir. Bu ülkede Türk bayrağı taşıyanlar tutuklanmadı mı, bu ülkede Türk bayraklı Tişörtler giyenlerin üzerinden elbiseleri polisçe çıkarılmadı mı?

Ayrımcılık Suçunu En Çok İşleyen Başbakandır

Bu suçu en çok işleyen kişi Sayın Başbakandır. Bir diğer partinin Genel Başkanına karşı defalarca bu suçu işlemedi mi Sayın Başbakan. “Senin meşrebin, mezhebin ne?” diye soru soran bu başbakan değil midir? Nefret suçunu işleyen ve ayrımcılık yapan kişi aslında Başbakanın ta kendisidir.

Klavyelere Özgürlük Diyorsun Ama Sosyal Medyada Seni Kimse Eleştiremiyor

Klavyeye özgürlük diyerek bazı harfleri değiştiriyorsun ancak klavye başında seni eleştirenlere gece yarısı operasyonları yapıyorsun. Sosyal Medya’da klavye başında seni kimse eleştiremiyor. Gezi Parkı olaylarında klavye başında seni eleştirenlere operasyon yapmadın mı?

Göz Boyama Nitelikli Saat Artırımı

1 saat artırdım diyor… Bu mu değişiklik? Saatten dolayı şimdiye kadar zaten kim yargılanmış? Esas sorun gezi parkında eylem, yürüyüş yapana 17 sene veren zihniyettir. Bu zihniyetin önünde durmak lazım. Ayrıca “Ben hükümetin valisiyim” diyen bir anlayışa yetkiyi vermenin getireceği ne yenilik olabilir? Dolayısı ile bu düzenleme eksik ve göz boyama niteliklidir.

Herkesin Yaşam Tarzına Saygılı Olunmalı

Yaşam tarzına saygı bir taraflı olmamalı. Uygulamada maalesef bir tarafın yaşam tarzı dikkate alınıyor. Bu ülkede yaşayan her kesin ve her kesimin yaşam tarzı güvence altına alınmalıdır. İstediğiniz hukuki değişikliği yapın bir şey değişmez. Eğer ki, uygulamada siz hukuku değil, kendi düşüncelerinizi ön planda tutuyorsanız. Bugün uygulamacılar maalesef ki, zaman zaman bu dayatma içindedir.

Dünyanın Hiçbir Ülkesinde Böyle Bir "Hak" Yoktur

Kürt okullarının önü açılıyor. Bu bir azınlık hakkıdır. Lozan ile sadece azınlıklara verilen bu haklar şimdi Türk toplumunu oluşturan bütün kesimlere veriliyor. Fiiliyatta ise Kürtler azınlık statüsüne indirgeniyor. Bu hem Kürtleri azınlık statüsüne sokar hem de toplumu ayrıştırır. Bu bir hak değildir, zira dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir “Hak” yoktur.

Köy İsimlerinin Değişmesinin Amacı Ayrımcılık

Bunlar PKK’nın talepleridir. Ancak bu isimlerin çoğu zaten Kürtçe değil. Amaç ayrımdır. Ayrışmadır. Sayın Cumhurbaşkanı da zamanında Güroymak’a Norşin desek ne olur dedi. Güroymak’a Norşin dediler; ama terör durmadı. Bununla da durmayacaktır. Burada Kürtçe eğitim ile zihinlerde ayrışma, yer isimleri ile de coğrafyada ayrışma yapılıyor. Sonraki paketlerle özerkliğin yolunu açacak adımlarla bu ayrışma daha da belirginleşecek ve derinleşecektir.

Üniversitenin İsminin Değişmesi Göstermelik Bir Adımdır

Bu Alevilere yönelik göstermelik bir adımdır. Sayın Başbakanın bilinçaltında yerleşmiş Alevi karşıtlığının bir üniversite adı değişikliği ile giderilmesi mümkün görünmüyor.

İşin Ucu AKP’ye Dayanınca Özel Hayat Güvenceye Alındı

AKP şimdiye kadar bu konuda hiçbir şey yaymadı. Kişilerin yatak odaları, mutfaktaki konuşmaları sayfa sayfa yayınlandı, görüntülendi. AKP kılını kıpırdatmadı. Ne zaman ki, Cemaatle arasında sıkıntılar başladı ve bu işin ucunun kendilerine dokunacağı ihtimali belirdi şimdi adım atıyorlar. Bu konuda AKP samimi değildir.

AKP Önce Deniz Feneri Kamburundan Kurtulsun

Burada Deniz Feneri vb. gibi AKP’nin yandaş derneklerinin önü açılmaya çalışılıyor. AKP önce sırtındaki Deniz Feneri kamburunu temizlesin. Diğer yandan KCK üzerinden yardım toplayan PKK artık açıkça yarım toplayabilir.

Andımızda Irk Vurgusu Yok

“Ne Mutlu Türküm Diyene sözünden”, “Varlığım Türk Varlığına Armağan Olsun” sözünden farklı etnik kökenden gelen insanlar neden rahatsız olsunlar? Burada bir ırk vurgusu yoktur ki. Burada ortak adımıza, milletimizin adına vurgu vardır. Bütün dünya ülkelerini oluştura halkların ortak bir adı vardır. Bizim de ortak adımız Türk’tür.

Paketin tamamına baktığınız zaman genel olarak PKK taleplerinin yerine getirildiği, Türk kelimesinden genel bir rahatsızlık duyulduğu ve AKP’nin ay oranını koruma endişenin yer aldığını görüyorsunuz."

AKP Hergün Bir Kilise Açıyor

AKP iktidarı zaten vakıf arazilerini geri vermişti. AKP iktidarı her gün bir yerde kilise açıyor, her gün bir yerde kilise onarıyor. Peki, buna mukabil, Yunanistan kendi müftüsünü seçebiliyor mu? Yurt dışında kaç camii açabildik? Yurt dışında kaç Müslüman Türk vakıf arazisi iade edildi? Bu konuda hiçbir başarı söz konusu değilken sadece kilise açan bir iktidar var.

* Dr. Sinan OĞAN: TÜRKSAM – Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi Başkanı ve Milliyetçi Hareket Partisi Iğdır Milletvekili.

HACKER DOSYASI : ABD’nin Ardından, İngiltere de Siber Ordu Kuruyor


Siber saldırılar tüm dünyada ciddi bir artış gösterirken, hükümetler de bu durumu siber ordu kurmak için bir fırsat olarak kullanmaya başladılar. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) bu yılın başlarında yaptığı bir açıklamada siber güvenlik gücünü 4 katına çıkartmayı planladıklarını duyurmuştu [1]. Şimdi de İngiltere benzer bir açıklama yaptı ve kurmak istedikleri siber müdahale ekibinin sadece savunma amaçlı değil, gerektiğinde saldırı amaçlı da çalışabileceğini açıkladı.

İngiltere’de koalisyon hükümetinin ana gücü olan Muhafazakar Parti’nin düzenlediği bir konferansta konuşan İngiltere Savunma Bakanı Philip Hammond, ülkeye yönelik artan siber güvenlik tehditlerine dikkat çekti ve savunma harcamalarında siber güvenlik payının her geçen gün artığını söyledi. Hammond, sadece geçen yıl hükümetin güvenli internet ağına 400.000’in üzerinde saldırı gerçekleştirildiğini söylerken artık bu konuda daha proaktif bir tutum izleyeceklerini açıkladı. Bu doğrultuda Ortak Siber İkmal Kuvvetleri (Joint Cyber Reserve) adı altında bir birlik de oluşturacaklarını belirten Hammond, bu birliğin saldırı yeterliliği de olacağını ifade ediyor.

İngiltere Savunma Bakanı Hammond, oluşturacakları yeni yapı için önümüzdeki aylarda yüzlerce personel alımı gerçekleştireceklerini açıklarken bunların bir kısmının sivil bilgisayar mühendisleri, bir kısmının ise asker olacağını duyuruyor. İngiltere’nin pek çok hacker grubunun baş hedefi haline geldiğini söyleyen Hammond, kuracakları yeni birliğin siber güvenlik konusunda çalışmalar yürüten diğer devlet kurumlarıyla ortak çalışmalar yürüteceğini açıklamakta. Bu kurumlar içinde NSA skandalları sonrasında ciddi eleştiriler alan İngiliz istihbarat örgütü GCHQ’nun olması ise siber saldırı ve savunmada elektronik takibin de kullanılacağı anlamına geliyor. Yeni yapının maliyeti ve çalışma şekilleri konusunda daha ayrıntılı bilgi ise henüz verilmemekte.

PROGRAM TAVSİYESİ : Auslogics Browser Care


o İstenmeyen araç çubukları veya eklentilerini kolayca kaldırın

o İsteğiniz dışında değiştirilen tarayıcı ana sayfanızı kolayca değiştirin

o İstediğiniz arama motorunu varsayılan olarak belirleyin

o Tarayıcı önbelleğini temizleyerek sürücü alanınızı genişletin ve tarayıcı hızınızı artırın

o Tüm yüklü tarayıcıları tek noktadan yönetin

Sistem gereksinimleri:

o Win 8 (32 ya da 64 bit), Win 7 (32 ya da 64 bit), Vista SP2 (sadece 32-bit), XP SP3 (sadece 32-bit)

o 10 MB kullanılabilir sabit disk alanı

o 32 MB RAM

o Internet Explorer, Mozilla Firefox ve Google Chrome tarayıcıları

Bu işlevsel programı edinmek için bu bağlantıdan yararlanabilirsiniz. (Direkt link – 6.3 Mb.)

Detaylı bilgi için; Program Resmi Anasayfası

BASIN’DA DEMOKRATİKLEŞME PAKEDİ /// Paketin Sırrı


demokratik-acilim-paketi-aciklandi-mi-5123189_1138_o.jpg?itok=djJyObNw

YeniŞafak: Abdülkadir Selvi: Pakette ne var?

Türkiye, paket paket demokratikleşiyor. Ama aslında Türkiye için demokratikleşme bir paket sorunu değil. Aslında bir süreç sorunu da değil. Çünkü süreçlerin başı ve sonu olur.Türkiye gibi yasaklar ve korkular üzerine inşa edilmiş, ‘paralel devlet’ için demokratikleşme sonu olmayan bir başlangıç.Her adım yeni bir başlangıç.Bugün yeni başlangıçlardan birine daha tanıklık edeceğiz.Başbakan Erdoğan uzun süredir üzerinde çalışılan, demokratikleşme paketini açıklayacak. Devamı…

Zaman: M. Nedim Hazar: Birlikte yaşama umudu

Hepimiz birbirimizden farklıyız… Birbirine hiç benzemez milyarlarca insanın parmak izi. Yaşayan canlı sayısınca DNA farklılığı var.Yüz binlerce canlı türünde, trilyonlarca canlının yapısı farklı farklı. Kaba bir bakış açısıyla ele alındığında son derece karmaşık ve kaotik görünen bir tablo bu ama öyle değil elbette. Tüm bu farklılıklar muazzam bir renkliliğin de sebebi. Farklıyız… Gece gündüzden çok farklı; sabah, akşamdan… Üşümek ile terlemek bambaşka, yaz ile kış farklı köşelerinde dururlar mevsimlerin. Devamı…,

Radikal: Tarhan Erdem: Paketi beklerken

Anayasanın seçim öncesine kadar değişmeyeceği anlaşıldığından, hatta üzerinde anlaşılmış maddelerin bile yasalaşması beklenmediğinden; ‘Çözüm Süreci’nin ilerlemesine umut bağlandı. Bir aydır yeni paket bekleniyor, bekliyoruz. Ben umutluyum, otokratikleşme yolunda en azından bir-iki adım daha atacağız gibi görünüyor. Beklemiyorum ama eğer AK Parti iktidarının yeni Türkiye yönetim felsefesi açıklanır ve bunun doğal sonuçları sıralanırsa mutlu olacağım. Devamı…

Milliyet: Tunca Bengin: Demokratikleşme paketi sokağa nasıl yansıyacak?

Türkiye iki aydır bu paketi konuşuyor. Televizyon programlarında, gazete sayfalarında birçok şey söylendi, yazıldı ama, hepsi yarım yamalak. Çünkü; paketi hazırlayan, AKP’lilerden sızan bilgi yok. Yani sır. Tek söylenen “İyi şeyler olacak, Paket çok şaşırtacak, Türkiye’nin ufku açılacak.” O nedenle herkesin kafasındaki soru; yaşamımızın bir çok alanını etkileyecek bir emokratikleşme adımı atılacak mı?Bugün bu sorunun yanıtını alacağız. Bakalım beklentilere karşılık verecek mi? Bu konuda ana muhalefet ve BDP’nin görüşü belli. Devamı…

Taraf: Hüseyin Çakır: Bu paket son paket mi acaba

AKP yönetiminin demokrasi dünyasının derinliğini bir sözcükle tanımlamak çok zor; demokratikleşmenin ne kadar istediğini almak için yapılanları tekrarlamak yerine bugünkü durumu ileriye nasıl taşıyacağını görmek gerekiyor. Çok fazla çabaya da gerek yok aslında. Türkiye’nin imzaladığı ”temel insan hak ve özgürlükleri, kültürel haklar, siyasi ve ekonomik haklar”sözleşmelerinin gerekleri yerine getirilse, bambaşka bir Türkiye manzarası ortaya çıkar. Devamı…

Star: Nasuhi Güngör: Türkiye’nin Gücü ve Demokratikleşme

Muhtemelen sizler bu satırları okurken, Türkiye yakın tarihinin belki de en önemli adımlarından birisini atacak.Demokratikleşme paketi, elbette bugüne kadar atılan adımların bir hasılası. Ancak yine de 30 Eylül 2013 tarihini bir kenara not etmemizi sağlayacak, cesur ve bir o kadar da tartışma yaratacak bir paket toplumun önüne çıkacak.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, paketle ilgili şu önemli vurguyu yaptı: ‘Kimsenin zoruyla, dayatmasıyla, baskısıyla değil, sözünü verdiğimiz için, şartlar oluştuğu için ve artık engeller ortadan kalktığı için bu paketi hazırladık. Devamı…

(30 Eylül 2013)

TOP SECRET : DoD Government Shutdown Contingency Plans September 2013


The following memos and contingency plans were released from September 23-27, 2013 by the Department of Defense in preparation for a potential government shutdown on October 1, 2013.

Guidance for Potential Government Shutdown 28 pages September 23, 2013 DOSYA EK’TE
Potential Government Shutdown 2 pages September 26, 2013 DOSYA EK’TE
Contingency Plan Guidance for Continuation of Essential Operations in the Absence of Available Appropriations 9 pages September 27, 2013 DOSYA EK’TE

DoD-Shutdown-2013-1_Page_01-783x1024.jpg

Contingency Plan Guidance for Continuation of Essential Operations .pdf

Guidance for Potential Government Shutdown.pdf

Potential Government Shutdown.pdf

ARAŞTIRMA DOSYASI /// Suriye’de Kimyasal Silah Kullanımı : Gerçekten bir “Oyun Dönüştürü cü” mü ?


image.jpg

ARAŞTIRMA DOSYASI : Kürdistan Bölgesel Yönetimi Parlamento Seçimi Sonuçları ve KYB’nin Gelecekle İ mtihanı


Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen

ORSAM Ortadoğu Danışmanı

Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde 21 Eylül’de gerçekleşen seçimin resmi sonuçları dün ilan edildi. (28 Eylül Cumartesi) Oyların %95’inin sayımının tamamlandığı geri kalan %5lik kısım ise özel oylama sırasında kullanan oylar olduğu açıklandı. Irak Yüksek Seçim Komisyonu (IHEC) seçime katılan partilerin oy oranlarını ve kazandığı sandalyeleri açıklamadı. Şu ana kadar belirlenen sandalye sayıları son oylar da sayıldığın küçük değişikliklere uğrayabilir. Fakat seçimin genel tablosu belirginleşmiş durumdadır. Buna göre seçimin galibi KDP olmuş, onu Gorran ve KYB takip etmiştir. Şu ana kadar açıklanan sonuçlar itibarıyla sadece KDP ve Gorran 2010 seçimine göre oy miktarını artırabilmişken diğer partiler oy kaybına uğramıştır. 2009’daki KBY Parlamento seçiminde KDP ve KYB ile İslamcı partiler (Sosyalistler ile birlikte) ittifak halinde girdiklerinden partilerin tek tek oy oranlarını karşılaştırmak güç görünmektedir. Bu nedenle 2013 seçimi 2009 ve 2010 seçimleriyle karşılaştırılarak ele alınabilir.

Partinin Adı 2009 2010 2013
KDP 1076370 671969 719004
KYB 397929 351091
GORRAN 445024 425793 475144
KİB 240842 214222 178681
KİG 144996 113260

Daha sonra yayınlanacak analizde bu konuya ayrıntılı olarak girilecektir. Fakat şu an itibarıyla seçimin sonuçlarına ilişkin genel tespitler şöyle sıralanabilir:

1. Parlamento seçimleri KBY’deki siyasal dengenin değiştiğini açıkça göstermektedir. 1975 sonrası Irak Kürt siyasetinin en önemli olgusu olan iki partili sistem artık sona ermiştir. KDP ve KYB arasındaki çatışma ve/veya işbirliğinden doğan siyasi dinamikler yerini çoklu bir denge oyununa ve daha karmaşık bir yapıya bırakmıştır.

2. Seçimin en başarılı partileri KDP ve Gorran olmuştur. KYB ve İslamcı partiler ise bir gerileme süreci içindedir.

3. KDP hem oylarını hem de sandalye sayısını artıran tek partidir. Gorran oy sayısını artırsa da bir sandalye yitirmiştir. KYB hem ciddi miktarda oy hem de sandalye kaybetmiştir. KİB ve KİG oy kaybetmesine rağmen sandalye sayısını artırmıştır. Seçim sonuçları itibarıyla KYB’nin seçimden en zararlı çıkan parti olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

4. Son 3 seçimdeki (2009, 2010 ve 2013) oy miktarları bir kez daha göstermiştir ki; Gorran+KYB>KDP’dir. Fakat KBY siyasetinin doğası denklemi bu şekilde kurmaya izin vermemektedir.

5. Seçim sonuçları hiçbir partinin parlamentoda çoğunluğu elde edemediğini gösterse de 38 sandalye kazanan KDP’nin fiili olarak en az 50-51 sandalyeyi kontrol ettiği söylenebilir. Bu durum onu 111 sandalyeli parlamentonun en önemli partisi haline getirmekte ve KDP’siz hükümet senaryolarını güçleştirmektedir.

6. PÇDK seçime katılmasına rağmen yaklaşık 3500 oy alarak KBY’de çok zayıf olduğunu bir kez daha göstermiştir.

7. Seçim sonuçları hiçbir partinin tek başına hükümet kuramayacağını göstermektedir. şu anda çeşitli hükümet senaryoları yazılabilir. Ancak en geçerli senaryo Neçirvan Barzani liderliğinde geniş katılımlı (KDP, KYB, Gorran, KİB, KİG’i ve diğer küçük partileri de içeren) bir hükümet kurulmasıdır. Muhalefet partileri KDP’siz bir hükümet senaryolarından bahsetmesine rağmen bu olasılık düşük görünmektedir.

8. Seçimin yakın gelecekte bölgedeki siyasal denge üzerindeki etkisi daha net görülecektir. Eğer yapılabilirse 21 Kasım 2013’teki KBY Vilayet Meclisi seçimleri bugünkü seçimin birebir yansıması olmayacaktır. fakat KB anayasasının oylanması ve Mesut Barzani’nin görev süresinin uzatılmasına ilişkin tartışmaların ve referandum sürecinin çok daha sert geçeceği söylenebilir.

9. Yakın gelecekte iktidarın kim olacağı kadar muhalefetin nasıl biçimleneceği de önemlidir. KYB’nin kaderi KDP’yi de Gorran’ı da KİB’i de etkileyecektir. Bu noktada asıl beliren soru şudur: KYB’nin erozyonu KDP’yi rakipsiz mi bırakacaktır yoksa Gorran KYB’nin mirasını devralarak iki partili sistemin yeni gücü mü olacaktır? KYB’nin son 35 yıldır Ortadoğu’daki Kürt siyasetiyle ilgili oynadığı rol dikkate alındığında (Suriye’den İran’a, Kerkük’ten Bağdat’a ve hatta PKK’yla ilgili önemli dönüm noktalarında) bu sorunun yanıtının sadece KBY sınırları içindeki güç dengesini değil aynı zamanda Suriye, İran ve hatta Türkiye’deki Kürt siyasi oluşumları arasındaki güç dengesini de etkileme potansiyeli taşımaktadır.

Yukarıda özetlenen genel tespitler ışığında yakın gelecekte KBY’deki siyasal dengelerin değerlendirilmesi için KYB’ye ilişkin bir değerlendirme yapılması yararlı olacaktır.

KYB Neden Kaybetti?

Bölgedeki tüm siyasi otoriteler bölgenin iki büyük partisi olan Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin ciddi ölçüde güç kaybına uğradığını kabul etmektedir. Hatta, KYB’nin önde gelen isimleri olan Kosrat Resul, Barham Salih ve Molla Bahtiyar gibi isimler seçim sırasında beklediklerini bulamadıklarını ve başarısız olduklarını doğrudan ya da dolaylı olarak açıklamışlardır. Peki, yıllar boyunca KDP ile birlikte bölgenin iki güçlü partisinden birisi olan KYB’nin güç kaybının nedenleri neler olabilir?

1- Örgütsel Sorunlar: KYB 2006 yılından beri örgütsel sorunlarla karşı karşıyadır. Aslında farklı hiziplerin bir araya gelmesiyle oluşan KYB 2000 yılından beri bazı hizipler ve bunların önde gelen isimleri arasındaki liderlik mücadelesine sahne olmaktadır. 2005’te parti içindeki huzursuzluklar nedeniyle yapılan düzenlemeler ve seçimden sonra KYB içindeki anlaşmazlık artmış ve 2006 yılında Nevşirvan Mustafa liderliğindeki bir grup KYB’den ayrılmıştır. Bu ayrılığı KYB’nin yurtdışı teşkilatındaki bazı isimler izlemiştir. O dönemde parti içindeki çalkantı öyle boyutlara ulaşmıştır ki; Arslan Bayiz, Imad Ahmet ve Molla Bahtiyar gibi isimler de partiyi eleştirenler kervanına katılmışlardır. KYB 2006-2008 arasındaki çalkantılı dönemi Celal Talabani’nin yoğun çabalarıyla atlatmış olsa da önemli yaralar almıştır. Nevşirvan Mustafa’nın kurduğu Gorran’ın 2009’daki Parlamento seçimindeki beklenmedik çıkışı KYB’yi daha güç durumda bırakmıştır. Sonunda 2010 yılında KYB bir kongre gerçekleştirmiş ve sorunlarına çözüm aramıştır. Fakat o dönemi yakından takip edenlere göre KYB’nin kongresi sorunlara geçici bir çözüm üretmiş, fakat uzun vadede daha güçlü bir liderlik yarışının ortaya çıkacağı sinyallerini vermiştir. Celal Talabani’nin yardımcıları olarak partinin Genel Sekreter yardımcılığı görevine gelen Kosrat Resul ve Barham Salih gibi figürlerin dışında Hero İbrahim Ahmet’in partideki ağırlığı iyice açığa çıkmıştır. Yukarıda adı geçen diğer bazı figürlerin de etkisiyle KYB içindeki liderlik mücadelesi alttan alta devam etmiştir. Bu konuda bardağı taşıran damla ise Celal Talabani’nin rahatsızlığı olmuştur. uzun süredir sağlık sorunları olduğu bilinen Talabani’nin devre dışı kalması KYB içinde güç mücadelesini açığa çıkarmıştır. Bu durum KYB’nin seçim kampanyasına yansımış, partinin ağır topları KDP ve Gorran’dan ziyade birbirleriyle yarışan bir görüntü çizmişlerdir. Özetle, son 10 yıldır KYB’nin yaşadığı örgütsel sorunlar ve Talabani sonrası dönem için girişilen liderlik mücadelesi KYB’nin seçimdeki başarısızlığının nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.

2- KDP ile ortaklık: KYB’nin son yıllarda en çok karşılaştığı eleştirilerin başında KDP ile yürüttüğü ortaklık gelmektedir. Irak’ın işgalinden sonra KBY’deki istikrarın temeli olan stratejik ittifak KDP ve KYB’yi diğer siyasi güçlerin baskısından uzak bir iktidar olma yolunu açmıştır. İki parti arasındaki ittifak 1990lı yıllar boyunca ayrı idari yapılar ve hükümetler kurmuş, hatta birbirine karşı yıllarca savaşmış olan iki partinin karşılarına ciddi bir rakip çıkmaksızın KBY’deki siyasal hayatı domine etmelerini sağlamıştır. Bu ittifak sayesinde KDP ve KYB’den sonra üçüncü güç durumunda olduğu varsayılan İslamcı partilerin konumu anlamsız hale gelmiştir. Bunun nedeni iki partinin ittifakından doğan desteğin büyük bir tabana yayılması ve ortaya güçlü bir enerji çıkarmasıdır. Fakat 2006 yılından itibaren KYB içindeki anlaşmazlıklar KDP ile aralarındaki sorunlardan da kaynaklanmıştır. KDP ve KYB tabanlarının bir kısmı birbirine benzemektedir. Her iki partide aşiretlerden, din adamlarından ya da sistemi kontrol etmenin getirdiği güçten kaynaklanan insanların desteği vardır. Fakat nihayetinde KDP ve KYB’nin tabanları birbirinden farklı kültürel, sosyal, ekonomik ve siyasal geleneklerden gelmektedirler. KBY’deki istikrarın bir parçası olarak iki parti asındaki ittifak bir süre her ikisinin tabanına da hoş gelmiş olsa da KYB tabanında güçlü bir karşı çıkış olduğu görülmektedir.

KYB tabanında KDP’ye yönelik eleştirinin iki kaynağı vardır: Bunlardan birincisi tarihsel olarak ayrı düşünsel kökenlerden gelen siyasal hareketler olarak KYB tabanının KDP liderliğinden ve tabanından hoşlanmamasıdır. Bu olgu sadece 1990lı yıllardaki iç savaşla açıklanabilecek ve bu nedenle basit bir biçimde çatışma riski barındıran bir duruma işaret etmez. Bunun ötesinde sosyal ilişkilerin sonucu olarak ortaya çıkan siyasi ağlar anlamında da KYB tabanı (çoğunlukla Süleymaniye ve Erbil’in Soran bölgesinin bir kısmı) KDP’den uzak bir anlayışa sahiptir. İkincisi ve daha önemlisi ise KYB içindeki bazı yetkililerin de belirttiği gibi KDP’nin KYB’ye eşit ortak gibi davranmamasıdır. Her ne kadar stratejik ittifak yapıldığında iki parti arasındaki güçler eşit gibi görünse de 2009 yılından itibaren KDP’nin KYB’ye tepeden bir bakış sergilediğine inanan KYB’lilerin sayısında önemli bir artış bulunmaktadır. Bu durum aslında Neçirvan Barzani’nin KDP adına ilk hükümetin başbakanlığını yürüttüğü 2005-2009 yıllarından beri hissedilmektedir. Neçirvan Barzani normalde 2 yıl olması gereken görev süresinin aşarak 4 yıl görev yapınca 2009 seçiminden sonra KYBliler de aynı şeyi beklemişlerdir. Buna karşılık, Gorran’ın KYB’den ayrılarak yaklaşık %25 oyla öne çıkması KDP saflarında derin bir huzursuzluk yaratmıştır.

Aralarında önde gelen KDP’lilerin de bulunduğu pek çok kişi 2009 yılındaki başbakanlığın KYB’ye verilmesine karşı çıkmıştır. Bu karşı çıkışın nedeni ise 2009’de KDP-KYB ortaklığının %59 oy ürettiği bir yerde KDP’nin bu oyların çoğunun kendi destekçilerinden geldiğini söylemesidir. KDP, Gorran’ın doğmasıyla birlikte pek çok KYBlinin Gorran’a oy verdiğini bu nedenle iki partinin ittifakı ortaya çıkaracak hükümete oy katkısının çok daha az olduğunu savunmuştur. O dönemde yaşanan gerginlikler Talabani ve Barzani’nin bir araya gelmesiyle çözülmüş ya da tırmanmamıştır. İki lider arasında “stratejik ittifak”ın sürdürülmesi konusundaki fikir birliği 2009 seçiminden sonra KDP’lilerin önemli bir kısmı bundan hoşnutsuz olsa da KYB’nin başbakanlığı devralmasını sağlamıştır. Ancak Barham Salih’in 2 yıllık görev süresinin dolmasının hemen ardından Neçirvan Barzani’nin tekrar bu görevi alması KYB saflarında eşitlik ilkesinin çiğnendiği inancını yaratmıştır. Salih’in görev süresi uzatılmadığı gibi Barzani’nin başbakanlığı döneminde daha çok KDP’ye destek veren yerlere hizmet götürmesi KYB tabanındaki rahatsızlığı artırmıştır. KYB’de pek çok kişinin hükümetin içinde bulunmanın asıl olarak KDP’ye yaradığı düşüncesine kapıldığı söylenebilir.

Bu nedenle KDP’yi iktidarda tutmak için hükümete destek vermektense KYBlilerin de sandık başına gitmediği söylenebilir. Özellikle KYB tabanının Mesut Barzani konusundaki tepkisi de dikkate değerdir. Mesut Barzani’nin görev süresinin uzatılmasına KYB’nin destek vermesi parti tabanı için bardağı taşıran son damla olmuştur. Nitekim buna pek çok KYBli de karşı çıkmış, destek veren KYB’li yetkililer bile anayasanın tekrar görüşülebilmesi ve görev süresinin uzatılmasının 2 seneyle sınırlı kalabilmesi için destek verdikleri söylemini kullanarak aslında Barzani’nin görev süresi karşısındaki tavırlarının gerçek bir destek olmaktansa taktik bir adım olduğunu izlenimini vermeye çalışmıştır. Özetle, KYB, KDP ile ortaklığından son dönemde zarar görmeye başlamıştır. KDP gerçek anlamda hükümet olabilirken, KYB’nin başbakanlığı elinde tuttuğu dönemlerde dahi gerçekten güçlü bir başbakan çıkaramaması KYB’deki ve halktaki tepkiyi artırmıştır.

3- Talabani’nin geleceğinin belirsizliği: Celal Talabani Iraklı Kürtler arasında en çok saygı gören liderlerden birisidir. Bu seçimde de partisinin başında olmasının seçim sonuçlarını değiştireceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak Talabani’nin yakın dönemde siyasetten çekileceği beklentisi partinin sadık seçmenlerinden bir kısmını sandıktan uzak tutmuştur. KBY’deki insanların büyük bir çoğunluğu Talabani’nin aslında çoktan öldüğünü ancak seçim nedeniyle ölümünün duyurulmadığını düşünmektedir. Buna rağmen son ana kadar Talabani’nin bir sözcüğünü duyup da oylarını değiştirebilecek çok sayıda insanın olduğu bilinmektedir. Ancak Talabani’den beklenen mesajın gelmemesinin pek çok insanda bir hayal kırıklığı yaratığı söylenebilir. KYB’nin temel seçim sloganı olan Mam Celal için oy verin sözleri beklenen mesajın gelmemesi nedeniyle zayıf kalmıştır. Yukarıda sayılan örgütsel sorunlarla birleştiğinde Talabani sonrası partinin daha da zayıflayacağı düşünülerek bir kısım insanın desteğini çektiği söylenebilir.

4- Seçim propagandası ve çalışmaları: KYB elindeki tüm imkânlara rağmen başarılı bir seçim kampanyası yürütememiştir. Bölgedeki tüm şehirlerde yüzbinlerce afiş ve flama dağıtılmasına rağmen bunun gerçekçi bir seçim propagandası yaratmadığı söylenebilir. KYB seçim süresince güç gösterisi yapmayı hedeflemiştir. Ancak bu güç gösterisi daha çok parti tabanını hala güçlü olduğunu ikna etmeye yönelik olmuştur. Adayların söylemleri, vurguları ve hatta reklam biçimleri insanlara KYB’nin gelecekte güçlü olacağını inandırmaktan çok tarihsel misyonuna vurgu yaptığını düşündürmektedir. KYB, tarihi olan bir partidir ve bu tarihsel misyonu elbette KBY’de yüzbinlerce insan için önemlidir. Fakat hızlı bir nüfus artışına sahip olan bölgede gençler ve eğitimli kesim geleceğe ilişkin bir arayış içindedir. Genç kuşak için Gorran muhalefet, KDP ise iktidar seçeneği olarak görülmektedir. KYB ise tarihsel misyonuna yaptığı atıfla bugünün ya da geleceğin partisi olma seçeneğinin dışında kalmaktadır. Bu durum yeni kuşakta KYB’ye olan desteğin azalmasına neden olmuştur. Bunun yanısıra KYB’nin yukarıda sayılan örgütsel sorunları seçim propagandası sırasında KYB’li adayların en azından bazılarının birbiriyle yarışmasına neden olmuştur. Parti içinde yakında yaşanması beklenen liderlik mücadelesinin seçim propagandasına da yansıdığı görülmektedir. Özellikle KYB’nin fiili önderi durumundaki Kosrat Resul’ün oğlu Darbaz ile ile Arslan Bayiz arasındaki geçen yarış bir anlamda içe dönük mesajlarla doluydu. Yukarıdaki nedenler çerçevesinde KYB seçim kampanyasına önem vermesine rağmen beklediği sonuçları üretmediği söylenebilir.

KYB’nin Seçim Sonrası Durumu ve Geleceği

KYB önceki seçime göre güç kaybetmiş olmasına rağmen kurulacak hükümetin anahtarını elinde tutmaktadır. Hem KDP hem de Gorran’ın olası bir hükümet için başvuracağı ilk parti KYB’dir. Şu ana kadar KYB’nin aldığı tavır KDP ile birlikte hükümetin içinde yer alacağı yönündedir. Bu noktada KYB açısından en mantıklısı iktidarda kendisine başarı sağlayarak yeniden bir yükseliş yaşamak gibi görünmektedir. Son 20 yılda yaşanan gelişmeler KYB’nin muhalefette olmasının ona bir güç getirmeyeceğini düşündürmektedir. Halihazırda bölgede üç tip siyaset yapma biçimi olduğu söylenebilir: İktidarda olup kaynakları etkin bir şekilde dağıtarak güç sahibi olmak; muhalefette yer alıp sistemin çarpıklıklarını dile getirerek mevcut tepkiyi kendi çatısı altında toplamak; ideoloji temelinde bir siyaset izleyip tabanını genişletmek. KYB ilk olarak bir ideoloji partisi olarak ortaya çıkmasına rağmen çoktan bu karakterini yitirmiştir. 1992’den beri izlediği çizgi ise daha çok birinci kategoriye girmektedir. Bu nedenle iktidarda yer almayan KYB’nin yakın gelecekte toparlanma şansı çok düşüktür.

Yukarıdaki hususun da ötesinde KYB’nin yakın geleceğini belirleyecek en önemli dinamik parti içi liderlik mücadelesi olacaktır. Celal Talabani’nin sağlık durumu bu mücadelenin en kritik noktasıdır. Pek çok kişinin inandığı gibi Talabani’nin yaşamını yitirdiğinin ilan edilmesi parti içinde sessiz ama derinden giden iktidar yarışını daha görünür kılabilir. Bu süreçte parti içinde yeni kırılmalar ve partiden kopuşlar meydana gelebilir. Bu noktada KYB’nin orta ve uzun vadede KBY’deki güç dengesi içindeki yerini belirleyecek olan bu güç mücadelesinin ne kadar süreceği ve partinin bu mücadeleden birliğini ve bütünlüğünü koruyarak çıkıp çıkamayacağıdır. KYB’nin parti olarak varlığını ne ölçüde koruyabileceği sadece kendisini değil muhalefette ve iktidardaki partilerin ondan ne kadar parça koparabileceği anlamında diğerlerini de ilgilendirmektedir.

KYB’nin geleceği Irak’taki genel siyasi dengeleri de etkileyebilecek durumdadır. Talabani’nin Irak Cumhurbaşkanlığı sıfatını bir sonraki dönem koruması mümkün değildir. Fakat onun yerini kimin dolduracağı çok önemli bir tartışma konusudur. Iraklı Kürtler cumhurbaşkanlığı makamını kendileri ile Bağdat arasındaki bir köprü olarak görmektedirler. Erbil ve Bağdat arasındaki ilişkilerin iç dinamiklerine bakıldığında Kürtlerin daha azına razı olmayacağı açıktır. Ancak bu makamın kim ve hangi parti tarafından doldurulacağı KBY’deki iç dengeleri de etkileyecektir. Bunun da ötesinde 2014’te yapılması beklenen Irak genel seçiminde ortak bir Kürt listesinin oluşup oluşmayacağı Iraklı Kürtlerin Bağdat’taki parlamento içindeki yerini etkilemesi açısından da kritik olacaktır.

ARAŞTIRMA DOSYASI : Erbil Saldırısının Düşündürdükleri


Bilgay Duman

ORSAM Ortadoğu Uzmanı

29 Eylül 2013 Pazar günü Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne (IKBY) bağlı Erbil’de bombalı araçlarla birlikte intihar eylemcilerinin de yer aldığı büyük bir saldırı yaşandı. Saldırıya ilişkin farklı bilgiler gündeme gelse de sonuç olarak 7 kişi hayatını kaybederken, 67 kişinin de yaralandığı IKBY Sağlık Bakanlığı tarafından açıklandı. Ayrıca saldırıda 6 teröristin de çatışmada öldürüldüğü ifade edildi. IKBY İçişleri Bakanlığı’ndan verilen bilgilere göre Erbil’in 60’lık caddesi olarak ifade edilen bölgesinde bulunan Asayiş Güçleri Merkezi’ne (Emniyet Genel Müdürlüğü olarak da ifade edilebilir) yapılan saldırıda 2 bombalı araç kullanıldığı, saldırı gerçekleştirmek isteyen 5 intihar eylemcisinin ise vurulduğu açıklandı. Ancak bölgede 5 ayrı patlama gerçekleştirildiğine yönelik haberler çıktı. Bu saldırı, 2007’den bu yana Erbil’de gerçekleştirilen en büyük saldırı olarak kayıtlara geçti. Saldırının yapılış tarzına bakıldığında El-Kaidenin kullandığı yöntemler olduğu görülüyor. Zira çeşitli sosyal medya ve paylaşım sitelerinde El-Kaide bağlantılı Irak-Şam İslam Devleti Örgütü’nün bu saldırıyı üstlendiğine yönelik açıklamalar yayınlandı. Ancak bununla ilgili kesin ve net bir bilgi şimdilik açıklanmadı.

Buna rağmen saldırının neden yapıldığına ilişkin birkaç yorum yapmak mümkündür. Özellikle bu saldırının Irak-Şam İslam Devleti Örgütü tarafından yapılmış olma ihtimali, Suriyeli Kürtlerle El-Nusra Cephesi arasındaki mücadeleyi gündeme getirmektedir. Bilindiği gibi El-Nusra Cephesi, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt yerleşimleri üzerinde baskı yapmakta ve başta PYD olmak üzere Kürt gruplarla çatışmaktadır. IKBY yönetimi de Suriye’nin kuzeyinde etkinliğini arttırmak istemekte ve bu nedenle Suriye Kürtlerine destek vermektedir. Bu nedenle hem El-Nusra Cephesi’nin hem de Irak-Şam İslam Devleti Örgütü’nün El-Kaide ile bağlantısı düşünüldüğünde IKBY içerisinde böyle bir eylem yapmış olabileceği yorumunu yapmak mümkündür. Diğer taraftan yaklaşık bir hafta önce Hemrin bölgesinde El-Kaide bağlantılı Kürt İslamcıların radikal silahlı örgütü olan Ensar El-İslam ile peşmergeler arasında çatışmaların yaşandığı haberleri çıkmıştır. Bu anlamıyla bölgede El-Kaide’nin etkin eylemler gerçekleştirme potansiyelini de ortaya koymaktadır. Ayrıca El-Kaide’nin etkin olduğu bilinen Musul’da da Kürtlerin siyasi ve askeri etkinliğinin rahatsızlık yarattığı söylenmektedir.

Yapılan saldırının yöntemine bakıldığında, planlı ve organize bir saldırı olduğunu ifade etmek mümkündür. Irak şartlarında oldukça yoğun korunan bir bölgede bu büyüklükte bir saldırının rastgele yapılabilmiş olduğunu söylemek yanlış olacaktır. Saldırı yapılan yerin Asayiş Güçleri Merkezi olması da ayrıca önemlidir. Saldırı sıradan korunan bir binaya değil, IKBY’nin iç güvenlik gücü olan polis mahiyetindeki birimin genel merkezine yapılmış olması da önemlidir. Bu noktada IKBY güvenlik birimlerindeki zafiyetin de söz konusu olduğu ifade edilebilir. Nitekim bu durum IKBY’nin kontrolü altındaki illerde 2007’den bu yana bir şiddet eyleminin gerçekleşmemesinin yarattığı rahatlıktan da kaynaklandığını söylenebilir. Zira IKBY’nin kontrolü altındaki illerin özellikle güvenlik açısından Irak’ın en istikrarlı bölgesi olarak ifade edilmektedir. Hatta IKBY’nin resmi reklam kampanyalarında bu vurgu açıkça dile getirilmektedir. Irak’ın diğer illerine nazaran IKBY gerçekten de güvenlik ve siyasi açıdan istikrarını 2003 sonrasında sağlamayı başarabilmiştir. Ancak bu saldırı, Irak şartları düşünüldüğünde güvenliği sağlamanın kolay olmadığını gösterir niteliktedir. Her ne kadar IKBY, Irak’ın diğer bölgelerine göre daha iyi korunan ve güvenlik birimleri kurumsallaşmış bir yapı içerse de Irak’ın diğer bölgelerinden sızma yaşanması ihtimali bu saldırıda olduğu gibi net olarak görülmektedir.

Burada asıl önemli olan IKBY’nin bundan sonraki süreci nasıl yöneteceğidir. Bu saldırı sonrasında IKBY’ye bağlı Erbil dışındaki Süleymaniye ve Duhok’ta da olağanüstü önlemler alındığı gelen haberler arasındadır. Saldırının IKBY’deki seçimlerin hemen ardından yapılmış olması da bölge halkı üzerinde bir travma yaratabilir. 21 Eylül 2013’te IKBY’de yapılan parlamento seçimlerinin ilk resmi sonuçlarının açıklandığı 28 Eylül’den bir gün sonra gerçekleştirilen saldırı, bu seçimlere ciddi bir katılım sağlayan bölge halkını olumsuz etkileyecektir. Diğer taraftan IKBY iç siyasetinde ise olumlu bir etki yarattığı göze çarpmaktadır. Saldırı sonrasında IKBY’deki tüm Kürt partileri birliktelik çağrısı yapmıştır. Bu çağrı seçim sonuçlarının ardından bütün partilerin bir arada olacağı geniş katılımlı bir koalisyon hükümetinin kurulması olasılığını gündeme getirebilir. Yaklaşık yüzde 38 oyla ilk sırayı alan KDP, hükümeti istediği doğrultuda kuracağını ilan etse de bölgede birlikteliği sağlamak için diğer partilerin de desteğine ihtiyaç duyabilir. Aksi takdirde bölgedeki partiler arasındaki anlaşmazlık istikrarsızlık peşinde olan tarafların avantaja çevirebilecekleri bir hale dönüşebilir.

Öte yandan bu saldırı seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından birinci parti olarak çıkan KDP’ye de açık bir mesaj olarak değerlendirilebilir. KDP, ABD’nin Irak’ı işgalinin ardından 2003’ten sonraki yaklaşık 10 yıllık süreçte IKBY’nin ana yürütücü gücü olmuştur. KDP ve KYB arasında bulunan stratejik ittifaka rağmen IKBY’deki hükümet 8 yıl KDP, 2 yıl ise KYB tarafından yönetilmiştir. Bu nedenle KDP ana aktör konumuna yükselmiş ve IKBY’deki otoritesini sağlamlaştırmıştır. Nitekim 21 Eylül 2013’te yapılan seçimlerin sonuçları da bu durumu kanıtlar niteliktedir. Ancak Erbil’deki saldırı, KDP’nin bölgedeki her duruma hakim olmadığının göstergesi olarak da algılanabilir. Sonuç olarak bu saldırı hem KDP’yi hem diğer partileri hem de IKBY halkını tedirgin etmiştir. Saldırıların istenmeyen bir biçimde devam etmesi, bölge istikrarına gölge düşürecektir. Özellikle IKBY’nin Türkiye başta olmak üzere üçüncü tarafların çekim alanı olması ve önemli yatırımların yapılması dikkate alındığında saldırıların devam etme olasılığı bile bölgedeki kalkınmayı zayıflatabilecek niteliktedir.

ARAŞTIRMA DOSYASI : Barış Süreci ve Kürt Meselesi’nde Kimlik ve Dış Politika : Riskler ve Fırsat lar


Bar Sreci ve Krt Meselesi’nde Kimlik ve D Politika Riskler ve Frsatlar.pdf

İSTİHBARAT ALANI

Sınırsız, Seçkin, Sansürsüz, Kemalist Haber Blogu

Derin İstihbarat

strateji, güvenlik, araştırma, istihbarat, komplo teorileri, mizah, teknoloji, mk ultra, nwo

İSTİHBARAT

Şifresiz Yayın!