Etiket arşivi: savunma

Prof. Dr. A. M. Celâl ŞENGÖR : Vatanı ve Ulusu Savunmak Bir Reflekstir !


Prof. Dr. A. M. Celâl ŞENGÖR , Türk Bilimler Akademisi Üyesi

Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan Bey, emekli generallerimize hitaben bir yazı yazarak, emekli olduktan sonra vatan kurtarma işleriyle artık ilgilenmemelerini, bunu görevdeki orduya bırakmalarını tavsiye etmiş, görevdeki ordunun buna yeteceğini hatırlatmış. Görevdeki ordumuzun, yurdumuzu ve ulusumuzu korumaya yeteceğinden ne kendisinin ne de herhangi bir başkasının en küçük bir şüphesi olmamalıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri gerçekten dünyanın en iyi birkaç ordusundan biridir.

Bu iyilik sırf teçhizatının mükemmelliği veya asker sayısında değil, onun üyelerinin vatan ve ulus sevgisi, görev anlayışı, askerlik bilgisi ve yüksek karakterinde kendini gösterir. En silahsız zamanında dünyanın en güçlü ordularını dize getirebileceğini gösteren Türk ordusu, ulusuna sırf emniyet değil, giderek gelişen bir yaşam standardı da hediye etmiştir. Ülkemizde bilimden sanata pek çok konunun öncüsü Türk ordusunun mensupları olduğu gibi, şimdiki demokratik devletimizin kurucusu da Türk ordusudur. Kendi eserini ulusuna hediye eden bu yüce ordu, o eser her tehlikeye girdiğinde onun karşılıksız korumacılığını da en iyi şekilde yapmıştır ve hiç kuşkusuz yapmaya devam edecektir. Sayın Ahmet Hakan Bey’in bilmediği ince bir nokta var gibi geliyor bana. Türk ordusunun mensupları sadece maaş bordrolarında memur olarak gözükürler. Gerçekte ise asker olmak bir ruh hali, bir yaşam tarzı, bir terbiye biçimi, bir varoluş nedenidir. Asker, vatanını ve ulusunu korumayı refleks haline getiren kişidir.

Üniforma, devlet memuriyeti bitince, yani emekli olununca, çıkar. Ancak o üniforma ile bedene giyilen ruh, asla çıkmaz! O, askerle beraber mezara gider. Hatta bazen, Atatürk ‘ünkü gibi, mezarda da sonlanmaz, ulusunun içinde yaşamaya devam eder.

Askerin bu refleksi, onu dünyanın en dürüst insanı yapar: Korumaya çalıştığı, uğruna yaşamını vereceğine yemin ettiği insanı soyan, aldatan kişi, sonra onun eline silah verip arkasından gelmesini bekleyebilir mi?

Askerin bu refleksi, onu dünyanın en bilgili kişisi olmaya zorlar: Korumaya çalıştığı insana kimin, hangi güçlerle ve nereden saldıracağını önceden bilebilir mi ve dostun ve düşmanın hangi şartlarda nasıl davranacağını inceleyip öğrenmeden kestirmeye kalkışabilir mi?

Askerin bu refleksi, onu dünyanın en şefkatli kişisi yapar: Her savaşta ölen ve yaralananların kendi arkadaşları, kardeşleri, hatta bizzat kendisi, çoluğu, çocuğu olabileceği bir an aklından çıkmaz. Ateşe bizzat atlamaya yemin etmiş insan, o ateşi yakar mı?

Askerin bu refleksi onu dünyanın en şerefli kişisi yapar: Elinde insan öldürme yetkisi olan kişi, şerefinden en küçük bir taviz verse, bu yetkisini yalnızca ulusu ve vatanı bir ölüm-kalım savaşı verirken ve o da ancak en son noktada kullanacağı konusunda kimi inandırabilir ve elinde bu yetkiyle insan cemiyetinde nasıl yaşayabilir?

Askerin bu refleksi onu özgürlük savunucusu yapar: Özgürlüklerin olmadığı toplumlarda her türlü fenalığın gizli gizli mayalandığını, istihbarat eğitimi almış bir insan bilmez mi ve tüm fesatın ve onun çocuğu olan kanlı çatışmaların o mayalanan fenalıklardan türediğini düşünmez mi?

Bu refleks askerin o yüksek karakterini oluşturur. Üniforma sırttan çıksa bile, bu refleks onunla birlikte yaşamının sonuna dek kalır, onun her adımını nasıl atacağını tayin eder.

Bir de vatanı ve ulusu koruma refleksinin tersine sahip kişiler vardır her toplumda: Kendilerine yapılmasını asla istemeyecekleri her şeyi her fırsatta başkalarına yapan, cahil, zalim, şerefsiz, despot varlıklar. İşte asker düşmanı onlar arasından çıkar. Onlar askerin yüceliğini anlayamazlar. İnsan cemiyetinin her türlü bozguncu hareketinde onlar vardır. Menfaat, değer ve duygu sömürüsüyle insanları sürekli birbirine düşürmek tek yaşam kaynaklarıdır.

En gereksiz çatışmaları, en kanlı harpleri onlar çıkarırlar, cemiyeti en kısa yoldan onlar soyarlar. İnsanın yarattığı yüce eserlerle alay ederek kendi başarısızlıklarını imrenilecek bir özellik gibi satmaya çabalarlar. Özgürlük adı altında, kendi varlıklarının sürdürülmesine ve menfaatlerinin genişlemesine hizmet edecek sistemlere en koyu itaati onlar bekler. Beyinsiz bir kulluk isteyen her sistemin arkasında ve mutlaka bordrosundadırlar. Ateş bacayı sardığı zaman ise hemen askere sığınırlar. Ama askerin yaptığını, hiç kendi tatlı canlarını üzmeden, büyük şehirlerin emniyetli kafe köşelerinden izlerler. Ve kurtuluştan sonra başka köşelere yerleşip askere küfretmeyi, rezil karakterlerini saklamanın tek yolu olarak görürler.

Bu nedenle, barış zamanında bunları gören, ulusunun içten kemirildiğini hisseden her asker, muvazzaf da olsa, emekli de olsa, refleksinin gereğini yapar, yapmak zorundadır. Ve bekler ki, kendisiyle aynı aziz vatanı paylaşan, bir zamanlar aynı kazana kaşık atmış her vatandaşı da aynı reflekse sahip olarak kendisiyle omuz omuza olsun, dürüstlüğü, onuru, insan sevgisini, bilgiyi, özgürlüğü, gerekirse kendi yaşamı pahasına korusun. O refleksin kaybolmaması, hepimizin emniyetinin yegâne garantisidir. Bunu asla unutmayalım. Ne mutlu bize ki, Türk askeri "paralı asker" değildir!… Sırtından üniforma çıktı mı, bordrodan adı silindi mi, ruhunu çıkarmaz, görev bilincini silmez ve içimizden bazı insan müsveddeleri ona ne kadar küfretse de bizleri koruma refleksini kaybetmez.

Tarih, o refleksi kaybetmiş toplumların mezarlıkları halindedir!…

TEKNİK TAKİP /// ABD Skandalı Böyle Savundu : Müttefiklere Yönelik Gözetleme Faaliyetleri İst ihbaratta Temel Bir Prensip !


ABD Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper, yabancı müttefiklere yönelik gözetleme faaliyetlerinde bulunmanın, istihbarat camiasında yaygın bir uygulama ve "temel bir prensip" olduğunu söyledi.

ABD’nin dinleme skandalı ülke ve dünya kamuoyunu meşgul etmeye devam ederken, ülkedeki istihbarat şefleri, Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi’nde katıldıkları oturumda, istihbarat camiasının faaliyetlerini savundu.

Tartışmaların hedefindeki kurum olan ABDUlusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) Direktörü Keith Alexander, kurumun yasal sınırlar içerisinde hareket ettiğini söyledi.

NSA’in, Amerikalılara ve müttefiklerine yönelik saldırıları önlemeye odaklandığını ve son derece katı bir gözetim altında faaliyet gösterdiğini kaydeden Alexander, kurum olarak maruz kaldıkları tüm tepkilere rağmen, ABD için, ülkeyi korumalarının, ülkenin saldırıya uğraması neticesine yol açabilecek biçimde bir programdan (ABD istihbaratının izleme faaliyetleri) vazgeçmekten çok daha önemli olduğunun altını çizdi.

-"Avrupalıların telefon kayıtlarını biz yalnız başımıza toplamadık"-

Fransa, İspanya ve İtalya basınında yer alan, NSA’in bu ülkelerde on milyonlarca telefon görüşmesini kayıt altına aldığı haberlerini "tamamıyla yanlış" olarak niteleyen Alexander, sızdırılan belgelerin Avrupa medyasınca yanlış yorumlandığını söyledi.

Eski NSA çalışanı Edward Snowden’ın sızdırdığı belgelerde atıf yapılan kayıtların, sadece NSA tarafından yasal olarak toplanan değil, aynı zamanda NSA’ye "yabancı partnerler tarafından tedarik edilen" verileri de içerdiğini dile getiren Alexander, "Çok açık olmam gerekirse bunlar, Avrupalı vatandaşlarm üzerinde (sadece) bizim topladığımız bilgiler değil, biz ve NATOmüttefiklerinin ülkelerimizin savunması ve askeri operasyonlara destek adına topladığı bilgileri temsil ediyor" diye konuştu.

Alexander, NSA’in faaliyetlerinin, sadece ABD’de değil, Avrupa’da ve dünya genelinde de hayatlar kurtardığını savundu.

-"Müttefikler de bizi gözetliyor"-

Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper da yabancı liderlerin niyetlerini ortaya çıkarma çabasının, ister onlara yakınlaşarak olsun isterse haberleşmelerini ele geçirme yoluyla olsun, istihbarat servisleri arasında "temel bir prensip" olduğunu ve 50 yıllık istihbarat kariyerinde öğrendiği ilk şeylerden birinin de bu olduğunu söyledi.

Bu bağlamda, yabancı liderler üzerinde gözetleme faaliyetlerinde bulunmanın yıllardır yapılan bir uygulama olduğunu kaydeden Clapper, komitenin başkanı Cumhuriyetçi Mike Rogers’ın, "Yabancı liderlerin niyetlerinin ne olabileceği ya da olmayabileceği (ABD’deki) politika yapıcılar açısından neden önemli" sorusu üzerine, "Birincisi, istihbarat perspektifinden bakıldığında, (bu liderlerin) neler söylediğinin, gerçekte neler olduğuyla uyuşup uyuşmadığını belirlemek için. Ülkelerin politikalarının neler olduğu, bizi nasıl etkileyeceği biri hususları bilmemiz bizim için çok değerli" yorumunda bulundu.

James Clapper, komite başkanı Rogers’ın, "Müttefiklerin de ABD’ye, istihbarat servislerimize, liderlerimize karşı herhangi bir tür casusluk faaliyeti yürüttüğüne inanıyor musunuz" sorusunu, "kesinlikle" diye yanıtladı.

-"Birtakım ayarlamalar olabilir ama aşırı düzeltmeye gidilmemeli"-

İstihbarat camiası olarak, mahremiyetin ve sivil özgürlüklerin dahafazla korunması için yabancı istihbarat yetkilerinde birtakım ayarlamalar yapılması yolunda Kongre ile çalışmaya hazır olduklarını dile getiren Clapper, ancak NSA’in faaliyetlerini reforme etmeye yönelik tedbirlerde "aşırı düzeltmeye" kaçılmaması gerektiği uyarısında bulundu.

Milyonlarca Amerikalının telefon kayıtları ve e-postalarını izlemeye yönelik gizli programın, teröristlere karşı korunmak için hayati önemde olduğunu vurgulayan Clapper, ancak gerek Amerikalılar gerekse diğer herhangi bir ülkenin vatandaşları üzerinde, yasal olmayan ve ayrım gözetmeden casusluk faaliyetlerinde bulunmalarının söz konusu olmadığını belirtti. Clapper, zaman zaman hatalar yaptıklarını ancak bu hataların genelde insan hatası ya da teknik sorunlardan kaynaklandığını ve ne zaman bir hata bulsalar, hemen bunu düzelttiklerini söyledi.

-NSA programları Kongre’nin merceğinde-

Öte yandan, Kongre’de NSA’in izleme programlarının aşırıya kaçtığı yönünde görüşler daha yüksek sesle dillendirilmeye başladı.

Senato’daki Demokrat Çoğunluk Lideri Harry Reid ile Temsilciler Meclisi’nin Başkanı Cumhuriyetçi John Boehner, NSA programlarının kapsamlı bir gözden geçirme sürecine tabi tutulmasının zamanının geldiğini söylerken, Senato İstihbarat Komitesi Başkanı Dianne Feinstein da "tüm istihbarat programlarının tümüyle gözden geçirilmesi" çağrısında bulundu. Feinstein, NSA’in, Fransa, İspanya, Meksika ve Almanya gibi ABD’nin müttefiklerinin liderlerine yönelik istihbarat faaliyetlerine karşı olduğunu vurguladı.

Kongre’deki her iki partinin üyelerince de NSA’in izleme faaliyetlerine sınırlamalar getiren bir tasarı sunuldu. İç izleme faaliyetlerinde daha fazla gözetim, şeffaflık ve hesap verebilirlik çağrısı içeren tasarı, hükümete sadece devam eden terör soruşturmalarıyla ilgili kayıtları takip altına alma izni tanıyor.

Tasarı, Senato Adalet Komitesi Başkanı Demokrat Patrick Leahy ve Cumhuriyetçi milletvekili James Sensenbrenner tarafından sunuldu. Leahy, yaptığı açıklamada, "Hiç kimse, bu ülkenin karşı karşıya olduğu tehdidi hafife almıyor ve hepimiz, uluslararası camiaya bizi emniyette

tutmalarına yardımcı olmak için gerekli ve uygun araçların sağlanması gerektiği hususunda mutabıkız. Ancak hükümete tanıdığımız izleme yetkilerinde makul sınırlamaların da olması gerektiğini kabul etmemiz lazım" dedi.

Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, tasarıyla ilgili bir yorum yapmadı ancak yönetimin "uygun reformlar" üzerinde Kongre ile çalıştığını söyledi.

-"Beyaz Saray, dost liderleri dinlemeyi sona erdirmeyi düşünüyor"-

Bu arada, Amerikan basınında yer alan haberlere göre, üst düzey bir yönetim yetkilisi, Beyaz Saray’ın dost ülke liderlerine yönelik dinleme faaliyetlerini sona erdirmeyi düşündüğünü belirtti. Yetkili, müttefiklerin dinlenmesi konusunda nihai bir kararın alınmadığını da kaydetti.

Haberlere göre, bir diğer yetkili de ABD Başkanı Barack Obama’nın, NSA’in AlmanyaBaşbakanı Angela Merkel’i dinlediğini, geçen haziran ayında Almanya’ya yaptığı ziyaretin sonrasına kadar bilmediğini söyledi.

Obama, ABD’de bir televizyon kanalına verdiği mülakatta, ABD hükümetinin "istihbarat birimlerinin ülke dışındaki faaliyetlerine ilişkin kapsamlı bir gözden geçirme çalışması" yürüttüğünü aktardı. Sürece dair detay vermeyen Obama, müttefiklerin dinlendiğini ne zaman öğrendiğine dair de bir açıklamada bulunmadı.

ERGENEKON DAVASI : ODA TV KURUCUSU SONER YALÇIN’IN 26.12.2011 TARİHLİ SAVUNMASI


SONER YALIN 26.12.2011 TARHL SAVUNMA.pdf

ERGENEKON DAVASI : EMEKLİ ALBAY CEMAL TEMİZÖZ’ÜN 04.11.2011 TARİHLİ SAVUNMASI


CEMAL TEMZZ SAVUNMA – 04.11.2011.pdf

ARAŞTIRMA DOSYASI : ABD’NİN TÜRKİYE’NİN AB ÜYELİĞİNE BAKIŞI TÜRKİYE-ABD-AB GÜVENLİK VE SAVUNMA İLİŞKİLERİ


ABD’NN TRKYE’NN AB YELNE BAKII TRKYE-ABD-AB GVENLK VE SAVUNMA LKLER .pdf

ARAŞTIRMA DOSYASI /// İŞÇİ PARTİSİ BŞK. YRD. MEHMET BEDRİ GÜLTEKİN’İN ERGENEKON DAVASIND AKİ SAVUNMASI


MEHMET BEDR GLTEKN SAVUNMA.pdf

YUNANİSTAN : Faşist Altın Şafak milletvekillerinden Ergenekon tarzı savunma


Yunanistan’da Neonazi Altın Şafak’a yapılan operasyon kapsamında gözaltındaki 4 milletvekili mahkemeye çıkarıldı. Dün saat 15:30’da başlayan sorgulamalarda 7 saatin ardından iki milletvekilinin sorgusu tamamlanırken, diğer iki milletvekilinin ise devam ediyor.

Yunanistan’da Neonazi Altın Şafak’a yapılan operasyon kapsamında gözaltındaki 4 milletvekili mahkemeye çıkarıldı. Dün saat 15:30’da başlayan sorgulamalarda 7 saatin ardından iki milletvekilinin sorgusu tamamlanırken, diğer iki milletvekilinin ise devam ediyor.

‘DELİLLER DÜZMECE’

Irkçı Altın Şafak yöneticilerine yönelik yapılan operasyonlar kapsamında gözaltındaki kişiler, mahkemeye çıkarılıyor. Dün saat 15:30’da yargıya hesap vermeye başlayan Altın Şafak örgütü milletvekilleri, Türkiye’deki Ergenekon ve Balyoz davaları sanıklarına benzer gerekçelerle kendini savundu. Altın Şafak sözcüsü İliyas Kasidyaris, tam 7 saat ifade verdi. Savcıların sorularına ‘politik’ cevaplar veren Kasidyaris, gelecek yıl yapılacak yerel seçimlerde kendisinin Atina Belediye Başkanlığı için aday olacağını, bu bağlamda alacağı yüksek oy oranından korkulduğu için devre dışı bırakıldığını iddia etti. Hakkında çok ağır suçlamaların yer aldığı öğrenilen Kasidyaris, kendisine itham edilen suçları reddetti. Örgüt sözcüsü, mahkeme ve operasyon sürecinin yasadışı olduğunu, zira milletvekili dokunulmazlığının devam ettiğini savundu.

Örgüt milletvekili, ceza gerektiren hiçbir suç işlemediğini ve yayınlanan telefon dinlemelerinde adının geçmediğini savundu. Sorgu yargıcı, adının örgüt üyelerinin konuşmalarında ‘gerçek mermilerle yapılan saldırı taburlarının katil eğitmeni’ olarak geçtiğini belirtmesi üzerine ise Kasidyaris, adını kullanan kişinin kendisini televizyonda izledikten sonra böyle bir ifade kullanmış olabileceğini iddia etti.

Ayrıca gizli tanık korumasına alınan eski Altın Şafak üyelerinden birinin ifadelerini reddeden örgüt sözcüsü, daha önce başka partiye olan kişinin daha sonra kendi örgütlerine katıldığını ancak üyelerden para talep ettiği için uzaklaştırıldığını öne sürdü.

Bu arada ırkçı Altın Şafak milletvekili Kasidyaris’in avukatlığını üstlenen muhafazakar iktidar partisi Yeni Demokrasi üyesi Pavlos Sarakis, partiden ihraç edildi.

Kasidyaris, partinin parasal kaynakları konusunda yöneltilen sorulara ise partinin herhangi bir işadamından yardım almadığını belirtti. Geçen yıl bir televizyon programında iki kadın milletvekilini tokatlamasıyla adından söz ettiren Kasidyaris, gazeteciler tarafından kendilerine siyasi nedenlerle iftira atıldığını iddia etti.

Diğer milletvekili İliyas Panayotaros da Kasidyaris benzeri gerekçeler ileri sürdü. Panayotaros, düzmece ve şaka gibi deliller ve yalan söyleyen tanıkların ifadeleriyle suçlandığını savundu. Altın Şafak üyesi olmakla gurur duyduğunu söyledi.

Dün akşam üzeri başlayan sorgulamada ‘organize suç örgütü kurma ve yöneticiliği’nden sorumlu tutulan Altın Şafak milletvekilleri İliyas Kasidyaris, İliyas Panayotaros ve yaklaşık 10 gün önce bir müzisyeni öldüren Altın Şafak üyesi ile olay sonrası çok sayıda telefon görüşmesi yapan Yiannis Lagos’un sorguları bugün sabahın erken saatlerinde tamamlandı. Nikos Mihas’ın ise halen sürüyor. İfadelerin ardından sorgu yargıcı ve savcı, bu kişilerin tutuklu yargılanıp yargılanmayacaklarına karar verecek.

LİDER BUGÜN MAHKEMEYE ÇIKIYOR

Bu arada örgütün taşra hücrelerinde görevli iki kişi şartlı serbest bırakıldı. Örgütün mutlak lideri Nikos Mihaloliakos ise bugün saat 15:30’da sorgu yargıcına ifade verecek.

Diğer örgüt üyelerinin sorgulamaları da bugün ve yarın devam edecek. Bu arada Yargıtay Başsavcısı, gözaltına alınması talimatı verdiği 32 ismin ardından, 8 örgüt üyesi için de gözaltı kararı çıkardı.

ALTIN ŞAFAK’A 150 KİŞİLİK DESTEK

Bu arada ifadelerin alındığı mahkeme civarında çevik kuvvetin çok yoğun güvenlik önlemi aldı. Aralarındaki Altın Şafak’ın dışarıdaki 4 milletvekilinin de bulunduğu yaklaşık 100-150 kişilik Altın Şafak sempatizanı ise mahkeme dışında liderlerine destek gösterisi düzenliyor. Genel seçimlerde 500 bin civarında oy toplayan (yüzde 7) partiye destek gösterisine sadece 150 kişinin katılması dikkat çekti.

Açılan bir panoda ‘Terör ve hapis ile politika olmaz. Halkın açlığına terör denir’ ibareleri yer alırken, eylemcilerin ‘Kan, onur, Altın Şafak’, ‘Yunanistan seni satıyorlar, yabancıları kutsuyorlar’, ‘Bir, iki, üç, cuntanız 1973’te başladı’, ‘Aşağılık, satılık gazeteciler’ şeklinde slogan atıyor.

‘YENİ LİDER’ GAZETECİLERE SALDIRDI

Bu arada Altın Şafak lideri Nikos Mihaloliakos’un eşi milletvekili Eleni Zaroulia, Emniyet Genel Müdürlüğü önünde görev yapan gazetecilere saldırdı. Altın Şafak’ın yeni lideri olduğu belirtilen Zaroulia, kendisini görüntüleyen Mega Tv’nin kameramanını iterek basın mensubuna çantası ile vurdu.

BAŞSAVCI RAPORU ‘DERİN’ YAPIYI DEŞİFRE ETTİ

Yargıtay Başsavcısının elindeki yaralama, adam öldürme, kara para aklama gibi çok sayıda güçlü delille ilişkileri sebebiyle Altın Şafak lideri ile 5 milletvekilinin ‘organize suç örgütü kurmak’ ve ‘yöneticisi olmak’tan tutuklanmaları bekleniyor.

Başsavcılık, örgütün askeri hiyerarşiye göre yapılandırıldığı ve buna uymayanların fiziksel bütünlüğüne zarar verildiği tespitinde bulunuyor. Örgütün farklı birimlerine verilen isimlendirmelere de dikkat çeken Başsavcı, bunları, ‘tabur lideri’, ‘hücre lideri’, ‘takım lideri’ ve ‘lider’ şeklinde sıralıyor. Özellikle ergen olmayan çocuklara verilen siyasi ve askeri eğitime dikkat çekilen raporda, askeri düzende gruplar oluşturulduğu ifade ediliyor.

Polisin yürüttüğü operasyonlarda Altın Şafak ile ilişkisi tespit edilen üst düzey 10’u aşkın polis görevden alınırken, 10 civarında polis de gözaltına alındı. Gözaltına alınan polislerin evlerinde yapılan aramalarda ağır silah ve mühimmatların da aralarında bulunduğu küçük çaplı cephanelikler ele geçirildi.

http://www.haberyurdum.com/fasist-altin-safak-milletvekillerinden-ergenekon-tarzi-savunma-190425h.html#ixzz2gaYjvWFg

BÜLENT ESİNOĞLU : Batı bizi silahsız bırakıyorsa, savunma endişesi büyür


Bülent ESİNOĞLU

Osmanlı sanayi devrimini ıskalayınca, ilk sonuçlarını askeri yenilgiler olarak almıştı.

Yenilgiler toprak kaybı ile sonuçlanıyor, askeri erkân buna çare arıyordu.

Batı iyi silah yaptığına göre, bunu batılılardan öğrenmek gerekirdi.

Batıya öğrenci göndermek, batıdan askeri uzman taşımak şirazeden çıktı.

En sonunda, Batıdan Genel Kurmay Başkanı ithal eder olduk.

Otto Liman von Sanders’i ithal ettik.

Adı danışma kurulu başkanıydı ama fiilen Osmanlının genelkurmay başkanlığını yaptı.

Kurtuluş Savaşı gerçekleştirilirken, ordunun ihtiyacı Rusya’dan tedarik edilmişti.

Mustafa Kemal silahsız ordunun ne demek olduğunu bildiği için, Kırıkkale’yi askeri silah ve teçhizat üretim merkezi yapmıştı.

Mustafa Kemal vefat edip, yeniden Batıya (NATO) teslimiyet başlayınca, Kırıkkale gereksiz hale getirilmiş, silah üreten fabrikalar, gaz ocağı üretimine dönüştürülmüştü.

Kırıkkale’nin çalışan işçi sayısı 22 bin iken şimdilerde, bin iki yüz işçiye kadar inmiştir.

Aradan yıllar geçti.

NATO’nun Türkiye’de yaptığı darbeler yaşandı. Hükümetler geldi, hükümetler geçti. Batının Türkiye’yi silahsız bırakma stratejisi değişmedi.

Batı ve Amerika bu kez ülkeyi sadece silahsız bırakmıyor, kendisine askeri üsler de ediniyordu.

İncirlik, İzmir, Kürecik, vs.

Suriye’de gelişen olaylar ve orta doğuda ortaya çıkan cehennem ortamı, inanıyorum ki, ordu komuta kademelerinde savunma ihtiyacını en üst seviyeye taşımıştır.

Silah deyince, ilk akla gelen savunma silahıdır.

Bir ülkenin füze ve uçaksavar savunma sistemleri yoksa, ya da Batılılara (Kürecik’te Patriyotlar) bırakılmışsa, bir Türk subayı nasıl uyku uyuyabilir.

Otuz yaşındaki jetlerle nasıl uçabilir?

Yani ordunun bağımsız silah ihtiyacı, memurun maaş ihtiyacı kadar elzemdir.

Batı, (NATO) yeni teknoloji vermiyor. Yeni silah vermiyor. Başka ülkelerden(Çin, Rusya’dan) teknoloji alacağım dendiğinde, NATO silahları ile uyumlu değil alamazsın diyor.

Uyum bahanesi de, birilerini kandırmak için çıkarıldığı açık.

Gördünüz mü gene geldik bağımsız iktidar ihtiyacına…

Yani Osmanlının bıraktığı yere geri geldik.

Abdullah Gül, savunma sistemleri ihalesini alan ve teknoloji verecek olan ihale için “süreç tamamlanmadı” diyor.

Yani önüme gelince ben imzalamam diyor.

ABD’den bağımsız hareket etmek isteyen, Ordunun komuta kademesini Silivri’ye gönder.

Ordunun silah ihtiyacını karşılama, peki, bu işin adı ne olacak?

Özet; NATO diyor ki; sen benim “ asker depom” olacaksın. Sana ne lazımsa, ben(Batı) karar veririm.

Batı ile 150 yıllık savaşımız ve mücadelemiz budur.

Batıya bağımlı siyasi yöneticilerimizle ne silah sanayimiz olur ne da sanayimiz.

1.10.2013, bulentesinoglu

ERGENEKON DAVASI : Polisten ‘sehven’ savunması


‘Yanlışlık nasıl oldu ben de bilmiyorum’

Ergenekon davasının tutuklu sanığı Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin cep telefonuna İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde ‘sehven’ yükleme yapıldığı iddiasına ilişkin yargılanan polis memuru hakim karşısına çıktı. Suçsuz olduğunu belirten polis memuru Hanifi Öpaydın, kayıtların Mehmet Ali Çelebi’nin telefonuna nasıl geçtiğini bilmediğini söyledi.

Öpaydın, teğmen Çelebi’nin telefonunu kendisinin incelediğini, bilgisayara aktardığını söylerken, “Telefondaki rehber ve SMS kayıtlarını incelemek için böyle yapıyoruz. Çıktılarını alarak soruşturmayı yürüten birime teslim ettim. Benim görevim zaten bundan ibarettir. Diğer kişi Mahmut Oğuz Kazancı’ya ait rehber bilgilerinin incelemesini ben yapmadım. Nasıl müştekinin telefonuna geçtiğini bilmiyorum” dedi.

ERGENEKON DAVASI /// Stk Temsilcileri : Faili Meçhullere Karşı İseniz Ergenekon’u Neden Savunuyorsunuz ??


Bölgedeki sorunları tespit etmek amacıyla Mardin’e gelen İzmir Milletvekili Oğuz Oyan başkanlığındaki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) heyeti, Kızıltepe ilçesinde sivil toplum kuruluşlarının (STK) temsilcileri ile bir araya geldi.

Bölgedeki sorunları tespit etmek amacıyla Mardin’e gelen İzmir Milletvekili Oğuz Oyan başkanlığındaki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) heyeti, Kızıltepe ilçesinde sivil toplum kuruluşlarının (STK) temsilcileri ile bir araya geldi. Ticaret ve Sanayi Odası’nda yapılan toplantıda CHP’nin yaptığı çalışmaları anlatan heyet, sivil toplum kuruluşlarının sorularını da cevapladı. Birçok sivil toplum kuruluşunun temsilcisi, CHP heyetine, Ergenekon’u neden savunduklarını ve sanıkları neden milletvekili ve aday yaptıklarını sordu. Bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ise CHP’nin sosyal demokrat olmaktan çıktığı yönünde eleştirilerde bulundu.

CHP heyetinin başkanı İzmir Milletvekili Oğuz Oyan, KCK mahkemelerini 12 Eylül mahkemelerine benzetti. KCK’dan tutuklu bulunan belediye başkanlarının tutuksuz da yargılanabileceğini söyleyen Oyan, 12 Eylül döneminde mahkemelerin yaptığı uygulamalar ile bugünkü uygulamalar arasında benzetmede bulundu. 1990’lı yıllarda bölgede yaşanan faili meçhul cinayetleri ‘katliam’ olarak niteleyen Oyan, bunun hesabının sorulması gerektiğini kaydetti. CHP İzmir Milletvekili Oğuz Oyan, şunları ifade etti: "Burada çok ciddi bir faili meçhul katliam yapılmıştır. Bunların bütün hesabının görülmesi lazım. Türkiye’de hukuk katlediliyor. Burada seçilmiş belediye başkanları tutuksuz yargılanmaları mümkünken, tutuklanıyorlar.

Yani, yargılanmaları yargılanmamaları ayrı bir şey. Zaten belediye başkanı nereye gidecek? Adam burada olabileceği en iyi statüye gelmiş kendi dünyasında. Gidip başka ülkede mi belediye başkanlığı yapacak? Niye tutukluyorsun sen yani kaçma şüphesi mi var? Delil mi karartacak? Ben iki kere KCK davasına katıldım. Orda bunları söyledim. Diyarbakır Sur Belediye Başkanı hasta, yurt dışına gidecek, izin vermediler. Bunun bir benzerini 12 Eylül’de gördük. Ruhi Su tedavi için yurt dışına gitmesi gerekiyordu, 12 Eylül rejimi engelledi. Aynı şey, hiç farkı yok. 12 Eylül neyse şimdi o. Ama bunlar işin tuhafı demokratik etiketi ile dolaşıyorlar. Bizim anlayamadığımız şey bu. İktidara şunu söylemek lazım; Türkiye için demokrasiye var mısın? ‘Canım yani biz çözüme varız ama Türkiye’de başkanlık daha böyle kuvvetler ayrılığı kuvvetler birliği istiyoruz. Yani biz daha böyle otoriter rejimi daha çok seviyoruz.’ Pazarlık üzerinden yürütmeye kalkarsanız biz inanmayız. Biz samimi bulmayız. Yani al çözümü ver diktatörlüğü türü bir pazarlık olmaz. Cumhuriyet Halk Partisi’nde böyle bir şey varsa kökünden temelinden karşıdır."

"FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLERE KARŞIYSANIZ ERGENEKON SANIKLARINI NEDEN ADAY GÖSTERDİNİZ?"

Kızıltepe Sivil Toplum Kuruluşları Platformu Sözcüsü Mehmet Şerif Öter de CHP heyetine, neden Ergenekon sanıklarını aday gösterdiklerini sordu. Öter, "Faili meçhuller konusunda hassasiyetinizden söz ediyorsunuz ama burada bölgede faili meçhul olaylara emir veren, karışan komutanların yetkilileri partinizde aday gösterdiniz. İsim vermek istemiyorum, komutanlar var, işte basında yer alıyor. Ergenekon davasında yargılanan, daha önce burada, o dönemde burada görev yapan emekli komutanlar var?" Şeklinde sorusuna Heyet Başkanı Oyan, somut isim verilmesini istedi, aksi takdirde bu ithamların havada kalacağını beyan etti. Oyan, ”Adaylık konusunda biz sınır koymayız ama ben hatırlamıyorum yani. İsim vermeniz lazım. İsim vermezseniz havada kalır. Aday adayı olmak ayrı bir iş. Parti üyeliğini bilemem. Yani bir ilçeye başvurduğu zaman… Yani biliyorsanız isim vereceksiniz. Çünkü bunlar çok somut suçlamalar.” şeklinde konuştu.

CHP’yi çoktan beri beklediklerini aktaran Kızıltepe Küçük Sanayi Sitesi Başkanı İsa Tunç ise "CHP’nin gerçek sosyal demokrat kimliğine bürünüp halkı kucaklayacağı, gerçekten böyle meydanlara çıkacağı, halkın dertlerini dile getirebileceği günleri bekliyoruz. Bir de biz köylü Ahmed’in çaycı Mehmed’in partisi olmaktan çıkmışız. Biz bunların partisiyiz.” diye konuştu.

Güneydoğu Muhtarlar Federasyonu Başkanı Hatip Şeran da ”Ergenekon’dan tutuklu olanları savunuyorsunuz. Bu, benim için bir soru işareti. Aydınlatırsanız çok seviniriz. Uluslararası alanda Türkiye solunu zedeleyerek Türk soluna biraz haksızlık etmiştir uluslararası alanda. Yine Türkiye’de halkçı bir parti olarak Türkiye’deki halkını da umutsuzluğa uğratmıştır.” ifadelerini kullandı.

Mezopotamya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cemil Aydoğan ise anadilde eğitim konusuna değindi. Aydoğan, ”Anadilde eğitim bir insan hakkıdır. Siyasi bir talep değil. İnsan hakları beyannamesine bakın. Devlet herkesin, sadece biz Kürtlere istemiyoruz. Lazlar da bu hakları kullanabilir, Çerkezler de bu hakları kullanabilir, Araplar da kullanabilir. Herkesin bu hak. Yani ben resmi dilin yanında ana dilimde eğitim görmek istiyorum.”

İSTİHBARAT ALANI

Sınırsız, Seçkin, Sansürsüz, Kemalist Haber Blogu

Derin İstihbarat

strateji, güvenlik, araştırma, istihbarat, komplo teorileri, mizah, teknoloji, mk ultra, nwo

İSTİHBARAT

Şifresiz Yayın!