Etiket arşivi: MOSSAD

SUUDİ ARABİSTAN : Suudi istihbarat şefine Mossad tepkisi


Prens Bandar’in Mossad şefi ile bir araya gelmesi Suudi Kraliyet ailesini öfkelendirdi, Suudi casus şefi ‘kendi kafasına göre’ ve ‘dikkatsizce’ davranmakla suçlanıyor

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Salman bin Abdülaziz’in, İsrail istihbarat servisi Mossad başkanı Tamir Bardo ile yaptığı görüşmede nedeniyle ülkenin casus şefi Prens Bandar bin Sultan bin Abdülaziz’e öfkeli olduğu iddia edildi.

Suudi büyükelçiliğinden ismi açıklanmayan bir kaynağa göre, Ürdün’ün Akabe kentinde gerçekleşen toplantı özellikle Veliaht Prens Salman bin Abdülaziz olmak üzere kraliyet ailesinden tepki gördü.

Öfkenin nedeni olarak İsrail rejiminin toplantının detaylarını Riyad üzerinde baskı uygulama ihtimali olarak gösteren Suudi kaynak, veliaht prensin Bandar’a "ateş püskürdüğünü" ve İsrail ile herhangi bir işbirliğinin "dolaylı" olması gerektiğini söyledi. Prens Salman, şu andan itibaren Bandar’ın her hareketini denetleyeceğini de kaydetti ve istihbarat şefini "dikkatsiz" olarak nitelendirdi.

Arap basını "Suriye hükümetine karşı savaşan militan grupların bir komutanına dönüştüğünü" iddia ettiği Prens Bandar’ın Suudi Arabistan için sorunlu hale geldiğini savunuyor. Basında, Prens Bandar Bin Sultan’ın "kendi çıkarlarına göre hareket ettiği" ve Washington, Moskova, Paris ve Londra’da Suriye’deki durumu değiştirmek için planlar yaptığı ileri sürülüyor.

Suudi istihbarat şefinin düzenli olarak Türkiye’ye gelerek Suriyeli muhaliflere silah ve malzeme akışını yönettiği, Esad’a karşı işbirliğine ikna için Ürdün’de temaslarda bulunduğu da iddialar arasında…

İSTİHBARAT /// Mossad suç üstü yakalandı !


Mossad’ın Hakan Fidan’ı hedef göstermesinin nedeni ortaya çıktı.

Yeni Şafak’ın haberine göre, Mossad, yaklaşık 1,5 yıl önce İstanbul, Iğdır, Van, Osmaniye ve Konya’da bazı Türk vatandaşlarını casus olarak devşirmek istedi. Planı deşifre eden MİT, tarihinde ilk kez Mossad’ı engelledi.

Bazı haberler var ki, uzun süre iz takibi yapmayı gerektiriyor.

MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı hedef alan sistematik yayınlar gibi.

Başka bir deyişle, Başbakan Erdoğan’la başlayıp, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile devam edip, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la zirve yapan yayınlar demek daha doğru.

Bunların temelinde mutlaka İsrail’i esas alan bilgiler yer alıyor, eşzamanlı olarak yayınlanıyor ve hemen Yahudi sermayesi tarafından çıkarılan diğer yayın organları tarafından kısa sürede Türkiye karşıtı kampanyaya dönüştürülüyor.

Son dönemde Hakan Fidan hedefteydi ya, yakında tekrar başa dönüp Başbakan Erdoğan aleyhinde kampanyaya başlayacaklar demektir.

Başbakan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın dediği gibi, satrançta esas hedef, şah; yani Başbakan Erdoğan. Ama şahı yemek için onun kalelerini, vezirini de etkisiz hale getirmek gerekiyor.

Wall Street Journal ve Washington Post’ta MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı hedef alan yazılar, ayrı kalemlerden çıkmış ama benzer iddiaları dile getiriyordu.

Hakan Fidan’ın başında bulunduğu MİT, İsrail istihbaratı Mossad’a çalışan 10 İranlının ismini bu ülkeye bildirmiş.

Jewish Press isimli internet sitesi ise işi bir adım daha ileri götürerek, Hakan Fidan’ın şahsını hedef aldı.

‘Hakan Fidan bir sabah arabasında özel bir sürprizi hak ediyor’ dedi.

Her satırından, ‘kontrespiyonaj’ yani ‘karşı casusluk’ kokan bu satırların istihbarat savaşlarının bir parçası olduğunu anlamak için, istihbaratçı olmaya gerek yok.

Gazeteci olmak yeter.

MİT Müsteşarı’na yönelik saldırının arkasında İsrail’in bulunduğu ya da Amerika’daki Yahudi lobisinin işi olduğu yönündeki haberlerin dayandığı birçok nokta vardı.

Doğrudan İsrail’in menfaatlerinin hedef alındığı haber, bir dezenformasyon ürünüydü ama Yahudi sermayesinin yayın organlarında çıkmıştı.

İsrail devleti, ‘Hakan Fidan haberleri bizden kaynaklanmıyor’ şeklinde açıklama yaptı, iki müttefiki arasında, ‘istihbarat savaşları’ çıkmasından endişe eden ABD, Fidan’dan memnun olduğunu ifade etti. Ama kampanyanın ucu yine döndü dolaştı ABD’de istihbarat örgütleriyle içli dışlı olan kendisini İsrail’in menfaatlerini korumakla yükümlü hisseden isimlere çıktı.

KAMPANYAYI YÜRÜTENLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ

Hakan Fidan’a yönelik kampanyanın arkasındaki isimlerin ortak özellikleri var.

Amerika’da istihbarat kuruluşlarında görev yapmışlar. Ortadoğu ve terör, İslam ülkeleri ve terör örgütleri gibi alanlarda uzmanlar. Güvenlik birimlerinden ayrıldıktan sonra Yahudi sermayesi tarafından çıkarılan yayın organlarında ve aynı düşünceye yakın düşünce kuruluşlarında önemli görevlerde bulunuyorlar.

Dindar bir Yahudi olup olmadıkları ancak kendilerini ilgilendirir ama , ‘Derin İsrail’ olarak tanımlanabilecek tezlerin sahibi ve savunucuları.

İLK İSİM: JONATHAN SCHANZER

Şimdi MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a yönelik kampanyanın arkasındaki isimleri ve kuruluşları tek tek tanıyalım:

1-Hakan Fidan’la ilgili olarak Wall Street Journal ve Washington Post’ta yayınlanan haberlerde Jonathon Schanzer imzası yer almıyor ama çıkan haberlerde onun parmak izlerini görmek mümkün.

Başkan Obama’yı bir hayli yıpratan ve ABD’yi iflasa sürüklenmenin eşiğine getiren borçlanma tavanıyla ilgili haberlerle gündeme geldi ABD Hazine Bakanlığı. Sizi yanıltmasın, Hazine Bakanlığı sadece Amerikan hazinesiyle ilgilenmiyor. Aynı zamanda Amerikan başkanlarının koruma birimi buraya bağlı ve bakanlık etkili istihbarat yapılanmasına sahip.

Jonathan Schanzer ise uzun bir süre görev yaptığı Hazine Bakanlığı’nda parlak bir terörle mücadele analisti olarak gösteriliyor.

Bu birikimiyle kısa adı, ‘FDD’ olan, Demokrasiyi Koruma Vakfı (Foundation for Defence of Democracies) isimli düşünce kuruluşunda başkan yardımcısı olarak görev yapıyor.

Cumhuriyetçiler’in içinde Yahudi tezlerine en yakın duran kuruluşlardan biri olan FDD’de görev yapmasına rağmen, Ortadoğu, terör, İslamcı terör örgütleri, El Kaide, Selefiler, devletlerle terör örgütleri arasındaki ilişkiler, terörün sermayesi gibi konularda uzman isim olarak görüşlerine başvuruluyor. Kısaca ona Ortadoğu analisti deniliyor. Özel uzmanlık alanı Filistin ve Hamas olmasına rağmen daha çok devletler ve terör örgütleri arasındaki ilişkilerde uzman olarak gösteriliyor. Resmi özgeçmişinde, ‘ABD Hazine Bakanlığı’nda bir terör finans analisti olarak çalıştı’ bilgisinin altının çizilmesi bundan olsa gerek.

Tabii bunların İsrail’in terör örgütü olarak saydığı örgütler ve ülkeler olduğunu anlamak için kahin olmaya gerek yok.

Örnek, ABD’nin İran’a uyguladığı ambargonun finans boyutundaki en önemli isimlerinden biri olarak gösteriliyor Jonathan Schanzer.

FDD’nin resmi internet sitesindeki CV’sinde ‘Yahudi Politikalar Merkezi Direktörü olduğu ve JPC dergisinin editörlüğünü üstlendiği’ bilgileri de yer alıyor.

Aşağıdaki bilgilerin olduğu gibi:

‘Dr Schanzer Emory Üniversitesi mezunu, Kudüs İbrani Üniversitesi’nde yüksek lisans ve Kings College London’da doktora yaptı. Ayrıca 2001 yılında Kahire Amerikan Üniversitesi’nde Arapça okudu.

Dr Schanzer’in yazılarına ulusal basında geniş yer verilir, Kongre’de sunumlarda bulunur ve televizyonlar tarafından sık sık görüşüne yer verilir.

ABD’de çıktığı TV programlarında bir süre İran’ın nükleer programını engellemek için Türkiye topraklarında faaliyet gösteren MOSSAD ajanlarının, ‘Türkiye derin devleti’ tarafından engellendiği ve aynı yapının, HAMAS’a yardım ettiği tezini işledi.

Türkiye’den bazı gazeteci dostlara da sahip olan Schanzer’in en önemli özelliği ise, her şeyi yazması değil, kimi kritik konuları yazdırması…

Yazdırdığı bir haberin medya kampanyasına dönüşmesi ise Dr. Schanzer ve ekibinin işi.

Hakan Fidan olayında görüldüğü gibi.

İKİ NUMARADA YİNE BİR ‘FDD’ ANALİSTİ: DAVID BARNETT

Jonathan Schanzer gibi FDD’de görevli David Barnett. Ancak Dr. Schanzer kadar etkili bir isim olarak gösterilmiyor. FDD bünyesinde analist olarak görev yapıyor ama Jonathan Schanzer’in desteği onu kurum içerisinde ayrıcalıklı yapıyor.

Kamuya açık CV’sinde, ‘Sina Yarımadası ve Gazze Şeridi yanı sıra Hizbullah, Hamas ve Filistin İslami Cihad dahil olmak üzere yabancı terör örgütleri içinde Selefi mücahitler hakkında yorumlar, makaleler yazdığı’ belirtiliyor.

Biz Schanzer tarafından desteklenmesinin onu ayrıcalıklı bir konuma ittiğini söyledik ama tanıtım yazısında, Selefi gruplar hakkında FDD Başkan Yardımcısı’na yani Jonathan Schanzer’e notlar hazırladığı bilgisine yer veriliyor.

Aynen İsrail STK’larına ve Dünya Bankası’na finansman ve Filistin konularında notlar hazırladığı, bilgisi gibi.

Johns Hopkins Üniversitesi’nde de görev yapan David Bernett, selefi gruplar hakkında Yahudi sermayeli medya kuruluşlarının zaman zaman görüşüne yer verdiği bir isim olarak gösteriliyor. Bu arada konuşmacı olarak katıldığı programlarda İbranice’yi tercih ettiği de notlar arasında yer alıyor.

EKİBİN ÜÇ NUMARASINDA MICHAEL DORAN VAR

Aslında gölgede kalmaması gereken bir isim. Kendisini tanıyanlardan, ‘O zaten gölgede kalmış birisi değil’ eleştirisi gelirse itiraz etmem. Çünkü CV’si bunu ortaya koymaya yetiyor.

11 Eylül saldırılarının yaşandığı, Başkan Bush’un savaş çizmelerini giyip Irak ve Afganistan’ı işgal ettiği, ‘İslamcı teröristlere’ karşı savaş açıldığı, ABD’nin Neocon imparatorluğuna dönüştüğü bir dönemde ulusal güvenlikle ilgili birimlerde görev almış bir isim.

Dostları ona ‘Mike’ diyor. Cumhuriyetçi Parti’nin İsrail yanlısı militarist kanadıyla yakın ilişkili. Karanlıklar prensi Richard Perle ve Bush döneminin işgal politikalarının mimarı Paul Wolfowitz’e yakınlığı ile biliniyor. Bu dahi onu önemli bir adam yapmaya yeter.

Ortadoğu ve güvenlik konularında uzman olduğu bilgisinin yanına, Bush döneminde en uzun süre görev yapan ulusal güvenlik danışmanlarından biri notunu düşmenin yararlı olduğuna inanıyorum.

Bir ve iki numaradan farkı, FDD’de değil de Brookings Enstitüsü’nde görev yapması değil elbette ki…

11 Eylül saldırıları ve El Kaide konusunda ilginç bir bakış açısına sahip olan Daren’in, Türk masalları başlıklı makelesine bakınca, ülkemizle de yakından ilgilendiği anlaşılıyor.

Bir istihbarat ve güvenlik devleti olan İsrail’de üç ayrı istihbarat birimi faaliyet gösteriyor.

– Kısa adı MOSSAD olan ve en çok tanınan ‘İstihbarat ve Özel Operasyonlar Enstitüsü’ dış istihbarattan sorumlu.

– İç istihbarat ise, Shin-Bet yani ‘Şabak’a ait. Filistinlilerin çok yakından tanıdığı örgüt Şabak. İşkenceleri yapan da baskınları gerçekleştiren de o.

– Askeri istihbarat; Aman. ‘Agaf Ha Modiin’. Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri gibi hiçbir askeri birime bağlı olmayan Aman, daha çok askeri teknoloji casusluğu ve Arap ordularına yönelik istihbarat çalışması yapmakla yükümlü.

Devşirme casus için Mossad’a geçit yok

Tüm bunların yanısıra Hakan Fidan’ın hedef seçilmesinde Mossad parmağını inkar etmek mümkün değil. 28 Şubat süreci ve özellikle de PKK ile mücadelede İsrail’le işbirliği yaptığımız 90’lı yıllarda Türkiye’yi bir operasyon üssü gibi kullanmaya alışan İsrail istihbaratı, MİT tarihinde ilk kez, ‘İstihbarata Karşı Koyma’ faaliyeti ile karşılaşınca, alanının daraldığının farkına varmıştı. Hakan Fidan MİT Müsteşarlığı’na atandığı andan itibaren doğrudan hedefi olmuştu İsrail’in.

Dananın kuyruğunun koptuğu olay ise, Mossad’ın, Türk vatandaşları arasından İran’a karşı casusluk yapmak üzere eleman devşirme faaliyetlerinin tespit edilmesi üzerine kopuyor.

Örneğin İstanbul, Iğdır, Van, Konya ya da Osmaniye’de İran’la ilişkili Türk vatandaşlarını İsrail casusu olarak yetiştirme faaliyetlerinin farkına varılarak engellenmesi…

Yani her devletin yaptığı İstihbarata Karşı Koyma faaliyeti. Başka bir deyişle kontrespiyonaj çalışması.

Bugün İran’a karşı yetiştirilecek olan casusların yarın Türkiye’ye karşı kullanılması tehlikesinin önüne geçilmesi. Yani elini kolunu sallayarak Türkiye’de faaliyet yapan İsrail’in nasırına basılması.

Sanıyorum sadece bu sebep dahi Hakan Fidan’ın hedef seçilmesine yeter.

Müslüman ülkeler hedefte

MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a yönelik en etkili operasyon üssünün ise, kısa adı FDD olan, ‘Foundation for Defence of Democracies’ yani ‘Demokrasiyi Koruma Vakfı’ isimli kuruluş olduğu anlaşılıyor.

11 Eylül saldırılarının ardından kurulan ve ABD’nin askeri müdahalesine destek oluşturmak için alelacele kurulan kuruluşlardan biri. FDD’in mali desteğini ise Yahudi işadamlarının güçlü bağışları oluşturuyor. 2006 yılında düzenlenen ‘Teröre Karşı Küresel Savaş’ başlıklı konferans ABD Başkanı George W. Bush’tan övgü alan FDD etkinliklerinden biriydi. FDD’nin resmi internet sitesindeki, ‘TOP sorunlar’ olarak sıralanan başlıklara bakmanın faaliyet alanı hakkında fikir edinmeye yeteceği kanaatindeyim. Afganistan, El Kaide, Arap Baharı, Mısır, Terörle Küresel Savaş, İran, İsrail, Kuzey Afrika, Filistin ve Suriye… Seçimlerde Başkan Obama’ya karşı kampanya yürüten Yahudi koalisyonu içinde yer alan FDD, şu sıralarda İran’la yakınlaşma siyaseti güden Obama’ya sert eleştiriler yöneltmesiyle tanınıyor. (Yeni Şafak)

http://haber.stargazete.com/guncel/mossad-suc-ustu-yakalandi/haber-803074#ixzz2jiUDbzdS

“ŞİZOFREN” MEHMET ALİ AĞCA : “Sovyetler’i yıktım, Mossad’ı da kovdum”


Mehmet Ali Ağca, aHaber’in çarpıcı programı Yaz Boz’a konuştu. Sovyetler Birliği’ni kendisinin yıktığını söyleyen Ağca, Mossad’ı nasıl kovduğunu da anlattı

a Haber ekranlarında seyirciyle buluşan “Yaz Boz” bu hafta Mehmet Ali Ağca’yı tartıştı. Takvim Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ergün Diler ve gazeteci-yazar Bekir Hazar’ın sunduğu programa konuşan Ağca, Papa suikasti ve suikast sonrası ile ilgili çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. İşte Ağca’nın olay sözleri…

EN BÜYÜK SIR BENDE

Yakalandıktan sonra ilk olarak İtalya’nın istihbarat örgütünden geldiler. Vatikan hükümetinin yazılı talebiyle İtalyan Cumhurbaşkanı beni serbest bırakacaktı.

Papa-Ağca görüşmesi dünya tarihindeki en önemli 10 görüşmeden biri olarak gösteriliyor. Papa’nın ziyareti beni şaşırttı. Milyar dolar versen nükleer füzelerle tehdit etsen Papa yanına gelmez. Ben bir müdür odasında görüşürüz sanıyordum, ayağıma gelince şaşırdım. Kulağıma eğilerek bana Hristyanlık aleminin en büyük sırrını verdi: Sovyetlerin yıkılışı, 2. Dünya Savaşı ve Papa’ya suikast. Bana Fatıma’nın sırlarından birinin kendisine yapılan suikast olduğunu ve bunu benim gerçekleştirdiğimi söyledi. Ama Türkiye’de Demet Akalın’a daha çok değer verdikleri için bu olay gereken ilgiyi görmedi.

MOSSAD KAPIMA GELDİ

MOSSAD ajanları da ziyaretime geldiler. Bana ‘Sovyetleri suçlamaktan vazgeç, Kaddafi’yi suçla’ dediler. Soğuk savaşın devam etmesini istiyorlardı. Ben onları kovdum. Ama MOSSAD’ın dehasına hayran kaldım. Hristiyanları ve Müslümanları birbirine düşman edip kendi iktidarını devam ettirmek istiyorlar. Bu hala devam ediyor. Onların oyunuyla Suriye’de El Kaide ve Hizbullah birbirlerini öldürüyor.

CIA ile de görüştük. O da söz verdi, kesinlikle yardımcı olacağız dedi. CIA, Vatikan ile birlikte Bir Vatikan yetkilisinin kızı olan Emanuel Orlandi’yi kaçırdı. Bu bir tiyatro. Orlandi ve bir de Mirella Grogori var. Kız çocuğu. İkisi de Vatikan’ın elinde. Sağ salim yaşıyorlar. Bıraksalar korkunç bir rezalet. Dünyaya izah edemezler. Benim adım teröriste çıktı. Adama demezler mi ABD, İtalya, Vatikan bir olmuşsunuz bir teröristi çıkarmak için iki kız çocuğu kaçıyorsunuz.

BARONLAR HEP DİNSİZ

SSCB’Yİ ben, CIA, Pentagon, Beyaz Saray, Vatikan, İngiltre, Almanya beraber yıktık. Soğuk savaşta Kremlin yalnız kaldı. Ekonomik problemleri vardı. Hepsi birleşince SSCB yıkıldı. Papa II. Jean Paul, Polonyalı’yda. Özellike seçtiler. Polonya’dan SSCB’yi yıkacak kıvılcımı başlatmak için. Suikast ise SSCB’nin yıkılışına giden, felakete sürükleyen ilk kurşun oldu. n BU organizasyonda baronlar hep küresel aktörler. Bunlara Musevi, Hristiyan demek istemiyorum. Dinleri kullanıyorlar ama hepsi dinsiz. Vahşi kapitalizmin, vahşi liberalizmin dini olmaz. Her din mensubu gibi görünenler var. Dünyayı kan gölüne çevirdiler.

AĞABEY DEĞİLİM

Erhan Tuncel ile bir kez Kumburgaz’da oturup çay içtik. O kadar.. ‘Dünyaya karşı mücadele ettin. Ağabey ben sana hayranım’ dedi. Ona Dink olayını sordum. O da “Ben devlete olayı ihbar ettim, hrant dink vurulacak dedim, bunun mükafatı olarak da beni hapise attılar dedi. Dink ne kadar masum ve mağdursa ben de o kadar mağdur ve masumum” dedi. Bir çay içtim aşırı komünist medya beni ağabey diye ilan etti. Bunlar hezeyandan ibaret. Bunlar birtakım medyanın hezeyanı.

FİLMİM GELİYOR

Hayatım bir sinema filmine konu olacak. CIA, MOSSAD, Vatikan hayatımda hepsi var. Dünya çapında bir sinema filmi yapacağız. Ve bütün sırları açıklayacağız. Dünyanın hiç bilmediği bir olay var. CIA, Vatikan istihbaratı ve İtalyan istihbaratı çok önemli bir Sovyet bürokratını kaçırdılar, ve onu mahkemeye getirmek istediler. Adama şunu söyleteceklerdi: Papa suikastının emrini Kremlin verdi. Tabii adam gelmedi. Ondan başka sırlar aldılar. Bu sırları da filmde anlatacağız.

SAVAŞ ÇIKAR

Suikasttan sonra malum olaylar başladı. Batıyla komünist dünyayı karşı karşıya getiren çok büyük olaylar başladı. Size önemli bir sır söyleyeyim. ABD başkanı Ronald Reagan 1983 yılında dünya medyasına şöyle bir söz söyledi. “Papa suikastına sonuna kadar gidilirse bu 3. Dünya savaşına yol açar”. Bundan daha dehşet bir söz yok. Dünya çapında bir mucizenin merkezindeydim. Türkiye’de sistemin korkunç bir zulmüne maruz kaldım. Apo’yla görüşenler benimle görüşmediler..

İSTİHBARAT : Casusluk krizinde MOSSAD şüphesi


ABD ile Fransa arasındaki dinleme skandalına İsrail haber alma birimi MOSSAD’ın da karıştığı iddia edildi.

(AA) — Le Monde gazetesinde yer alan habere göre, dinlemelerin MOSSAD tarafından yapılmış olabileceği belirtildi. Haberde, önceki Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin Elysee Sarayı’ndaki bilgisayarlarına 2012 yapılan korsan saldırının arkasında MOSSAD’ın bulunduğu ileri sürüldü.

Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı’ndan (NSA) izleme faaliyetleri kapsamında bilgi isteyen Fransız yetkililere verilen yanıtta, İsrail haber alma birimi MOSSAD’ın işaret edildiği kaydedilen haberde telefon dinlemelerinin NSA ve MOSSAD tarafından yapılmış olabileceği iddia edildi.

"İspanya‘da da telefon konuşmaları dinlendi" iddiası

Öte yandan, NSA’nın İspanya‘da 60 milyondan fazla telefon konuşmasını dinlediği ileri sürüldü.

İspanyol basınında çıkan haberlerde, 10 Aralık 2012 ile 8 Ocak 2013 tarihleri arasında NSA’nın İspanya‘da milyonlarca telefon konuşmasını dinlediği iddiası yer aldı.

El Pais ve El Mundo gazeteleri, ABD‘nin dinleme skandallarını basına sızdıran Edward Snowden’ın elindeki gizli belgelere ulaşan Amerikalı blog yazarı Gleen Greenwald’ın yayınladığı bilgileri bugün manşetlerine çıkardı.

Gazete haberlerinde, İspanyol hükümetinin bu zamana kadar yaptığı "İspanyol politikacıların da dinlendiğine ilişkin elimizde delil yok" açıklamasının artık
geçerli olmadığı savunuldu.

El Mundo, İspanya ceza yasasına göre telefon dinlemelerin suç teşkil ettiğine dikkat çekti.

Haberlerde, NSA’nın "İspanya – Son 30 Gün" başlıklı belgesinde söz konusu bir ay içinde İspanya‘da 60 milyon 506 bin 610 telefon konuşmasının dinlendiği belirtiliyor. NSA’nın ayrıca internetteki Facebook, Twitter gibi sosyal paylaşım sitelerle elektronik postaları da izlediği öne sürüldü.

ABD Büyükelçisi, Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı

Bu arada, İspanya Başbakanı Mariano Rajoy’un talimatı doğrultusunda ABD‘nin Madrid Büyükelçisi James Costos’un bugün Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldığı bildirildi.

Dışişleri Bakanı Jose Manuel Garcia Margallo, Polonya’da resmi ziyarette olduğu için ABD Büyükelçisi ile İspanyol hükümetinin AB ile İlişkilerden Sorumlu Devlet Sekreteri İnigo Mendez de Vigo görüşecek.

İSTİHBARAT : Başbakan Erdoğan MOSSAD’a randevu vermedi !


Gazeteci Cem Küçük, MOSSAD Başkanı’nın yakın zamanda Türkiye’ye gelerek MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı şikayet ettiğini bu doğrultuda Başbakan Erdoğan ile de görüşmek istediği fakat randevu alamadığını söyledi.

Yeni Şafak Gazetesi yazarı ve TVNET Komplo Teorisi program sunucusu Cem Küçük, Ak Parti Güngören İlçe Teşkilatının davetlisi olarak katıldığı panelde, Ortadoğu’da yaşanan son gelişmeleri ve Hakan Fidan üzerinde oynanan oyunları çarpıcı örneklerle anlattı.

‘Eski Dünyanın alışkanlıkları yok’

Küçük, Ortadoğu’da yaşanan son gelişmeleri, özellikle Arap Baharı’nın başlangıcını ‘kendiliğinden gelişen olaylardı’ diye nitelendirirken artık dünyanın yeni dengelerle yönetildiğini, ‘eski dünyanın alışkanlıkları ile hareket edenlerin uzun vadede kaybeden taraf olacağını’ vurguladı.

Arap Baharı’nın ilerleyen süreçlerinde bazı servislerin olayların içine dahil olduğunu işte bu noktada MİT’in çok büyük işler başardığını ifade etti. MİT yeni geliştirdiği modern sistemlerle eski usul fiziki takip, telefon dinleme gibi işlemleri bırakıp yerine son teknolojik takip sistemleri kurmuş ve suçluları dijital ortamlarda anında yakalayabilecek argümanları kullanmaya başlamıştır.

Fidan’ı Erdoğan’a şikayet etmek istedi

Hakan Fidan hem ülke içinde teknolojik bir istihbarat ağı kurmayı başarırken hem de ülke sınırları dışında başarılı operasyonlar gerçekleştirerek bazı odakların düşmanlığını kazandı. Fidan’dan bu bölgede en çok rahatsız olan servis Mossad’dır. Mossad başkanı da yakın zamanda Türkiye’ye gelip Hakan Fidan’la ilgili şikâyetlerini dile getirmiştir. Başbakan Erdoğan ile görüşmek istemiş ancak izin verilmemiştir.

‘Gezi çok büyük bir operasyondur!’

Gezi sürecinde uluslararası medyanın haberleri veriş biçimi bize açıkça gösterdi ki Türkiye uluslararası büyük bir operasyonu atlatmıştır. Çünkü W. Street Journal gibi paralı gazeteler bile Türkçe sayfalarını ücretsiz olarak yayına sunmaya başlamıştı? Ne oldu da birden bire bu gazeteler ücretsiz yayına geçmişlerdi? Emri kimden almışlardı?

CNN tüm dünyanın gözüne baka baka Ak Parti Kazlı Çeşme Mitingini Gezi Parkında sokaklara dökülen insanlar gibi vermişti? Bunların yanlışlıkla yapıldığı iddia edilemez. Ülkemiz büyük bir operasyon atlatmıştır ve bu operasyonu sağlıklı bir şekilde atlatmamızda Başkaban Erdoğan’ın dirayeti ve Hakan Fidan’ın emekleri büyüktür.

YENİ ŞAFAK

HACKER DOSYASI : Amerika, siber saldırı için MOSSAD’ı işaret etti


Fransa’nın Mayıs 2012 tarihinde dönemin cumhurbaşkanı Nikola Sarkozy’nin iletişim ağına yönelik siber saldırının arkasında ABD istihbaratının olduğundan kuşkulandığı, ancak Amerikalı yetkililerin İsrail’i işaret ettiği bildirildi.

Le Monde gazetesinin Edward Snowden tarafından sızdırılan belgelere dayandırdığı habere göre, ABD ajanları Fransız başkanlarının resmi konutu Elysee Sarayı bilgisayarlarına yönelik siber saldırı ile ilgileri olmadığını söylerken, İsrail’in istihbarat ajansı MOSSAD’ın saldırının arkasında olaileceğini ima etti.

Edward Snowden’in sızdırdığı belge gazetede ABD’nin dinleme skandalını ortaya döken gazeteci Glenn Greenwald’ın yazısı ile birlikte yer aldı.

Belge, Fransa’nın dış istihbarat ajansının iki üst düzey yöneticisinin NSA görevlileri ile bu yıl Nisan ayında yapacağı toplantı öncesi hazırlanan bir bilgi notu.

İSRAİL’E SORMADILAR

Not, NSA’nın siber saldırılardan sorumlu şubesi TAO’nun bu saldırının arkasında olmadığını teyit ettiğini, Avustralya, İngiltere, Kanada ve Yeni Zelanda gibi yakın müttefiklerin de yapmadığını kaydediyor. Ancak ABDli ajanlar "kasıtlı olarak" İsrail’in siber istihbarat birimi ISNU’ya konuyu sormadıklarını söylüyor.

Le Monde, bu tutumun saldırının arkasında MOSSAD olduğuna dair güçlü bir ihtimali gösteren "ironik bir referans" olduğunu belirtiyor.

Siber saldırılar Nicolas Sarkozy’nin seçimleri kaybettiğinin ortaya çıktığı döneme rastlıyor.

Saldırıların amacının sisteme izleme cihazları eklemek olduğuna yönelik haerler Fransız medyası tarafından gündeme getirilmişti.

TEKNİK TAKİP : Fransa’daki izlemede MOSSAD kuşkusu


Fransız Le Monde gazetesi, 2012’deki siber saldırı girişiminde MOSSAD parmağı olabileceğini yazdı

Fransa’nın Mayıs 2012 tarihinde dönemin cumhurbaşkanı Nikola Sarkozy’nin iletişim ağına yönelik siber saldırının arkasında ABD istihbaratının olduğundan kuşkulandığı, ancak Amerikalı yetkililerin İsrail’i işaret ettiği bildirildi.

Le Monde gazetesinin Edward Snowden tarafından sızdırılan belgelere dayandırdığı habere göre, ABD ajanları Fransız başkanlarının resmi konutu Elysee Sarayı bilgisayarlarına yönelik siber saldırı ile ilgileri olmadığını söylerken, İsrail’in istihbarat ajansı MOSSAD’ın saldırının arkasında olaileceğini ima etti.

Edward Snowden’in sızdırdığı belge gazetede ABD’nin dinleme skandalını ortaya döken gazeteci Glenn Greenwald’ın yazısı ile birlikte yer aldı.

Belge, Fransa’nın dış istihbarat ajansının iki üst düzey yöneticisinin NSA görevlileri ile bu yıl Nisan ayında yapacağı toplantı öncesi hazırlanan bir bilgi notu.

İSRAİL’E SORMADILAR

Not, NSA’nın siber saldırılardan sorumlu şubesi TAO’nun bu saldırının arkasında olmadığını teyit ettiğini, Avustralya, İngiltere, Kanada ve Yeni Zelanda gibi yakın müttefiklerin de yapmadığını kaydediyor. Ancak ABDli ajanlar "kasıtlı olarak" İsrail’in siber istihbarat birimi ISNU’ya konuyu sormadıklarını söylüyor.

Le Monde, bu tutumun saldırının arkasında MOSSAD olduğuna dair güçlü bir ihtimali gösteren "ironik bir referans" olduğunu belirtiyor.

Siber saldırılar Nicolas Sarkozy’nin seçimleri kaybettiğinin ortaya çıktığı döneme rastlıyor.

Saldırıların amacının sisteme izleme cihazları eklemek olduğuna yönelik haerler Fransız medyası tarafından gündeme getirilmişti.

İSTİHBARAT : İsrail Gizli Servisi MOSSAD’ın skandalları !


İsrail Gizli Servisi MOSSAD’ın bugüne kadar akıl almaz skandallara imza attığı ortaya çıktı. Pasaport hırsızlığından suikast girişimlerine… İşte MOSSAD’ın sarsıcı skandalları.

İsrail Gizli Servisi Mossad, hangi yöntemlerle çalışıyor? Sadece pasaport hırsızlığı için ayrı bir ekip barındıran Mossad, 90’lardan bugüne dünyanın dört bir yanında çalıntı pasaportlarla suikast düzenleyip, başka ülkeleri zan altında bırakmakla ünlü bir gizli servis.

HALİT MEŞAL’E YÖNELİK SUİKAST GİRİŞİMİ

1997’de iki Mossad ajanı çalıntı Kanada pasaportları kullanarak Hamas’ın sürgündeki liderlerinden Halit Meşal’i Ürdün’de zehirlemeye çalıştı. Fakat Ürdün polisi ajanları yakaladı. Ürdün Kralı Hüseyin devreye girdi ve İsrail’den Meşal’e panzehir bulmasını istedi.

İsrail hükümeti ajanlarını kurtarmak için Hamas’ın kurucusu Şeyh Ahmed Yasin’i salıvermek zorunda kaldı. Ayrıca Netanyahu hükümeti Mossad Genel Müdürü Dany Yatom’un da istifasını istedi. Fakat bu istifa göstermelik kaldı.

1998 İSVİÇRE SKANDALI

İsviçre’de yakalanan bir Mossad ajanı, 12 aylık bir hapis cezasına çarptırılmıştı. İsviçre polisi, ajanı, Lübnanlı bir iş adamının evine dinleme cihazı yerleştirirken suçüstü yakaladı.

2004 YENİ ZELANDA SKANDALI

2004 yılının kasım ayı Yeni Zelanda ile İsrail arasında büyük bir diplomatik krize sahne oldu. İsrail gizli servisi Mossad’a bağlı olduğundan şüphelenilen 2 kişi çalıntı pasaportlarla yakalandı. Tel Aviv’in çözüm önerisini kabul etmeyen Aucland, iki İsrailli’yi sınır dışı etti.

Haklarında dava açılan ajanlar fiziksel engelli iki Yeni Zelanda vatandaşının pasaportlarını çaldıklarını itiraf etti. Birkaç ay hapse çarptırılan ajanlar, cezalarını tamamlamadan sınır dışı edildi.

2010 HAMAS LİDERİNE ÇALINTI İNGİLİZ PASAPORTLARIYLA SUİKAST

2010 yılında Hamas liderlerinden Mahmud el Mabhouh’u öldüren MOSSAD ajanlarının Dubai’ye girerken kullandıkları pasaportlardaki bilgilerin çalıntı olduğu ortaya çıktı. Suikast timindeki 11 kişinin 7’sinin İsrail’de yaşayan İngilizler’in pasaport bilgilerinin, kaldıkları otellerin görevlileri ya da havaalanı yetkilileri tarafından kopyalandığı ve bu bilgilerle sahte pasaport hazırlandığı anlaşıldı.

MOSSAD’IN İÇİNDE PASAPORT HIRSIZLIĞI BİRİMİ VAR

2010 yılındaki İngiliz vatandaşlarının pasaportlarının kopyalanarak Hamas liderine suikast düzenlendiği o skandalın ardından Euronews’a konuşan İngiliz uzman Gordon Thomas çok çarpıcı bir açıklama yaptı. İsrail gizli servisini çok iyi tanıyan uzmanlardan Gordon Thomas’a göre kullanılan yöntem, Mossad’ın sıklıkla başvurduğu onlarca metoddan sadece biriydi.

Gordon Thomas, "Mossad’da pasaport hırsızlığı üzerinde çalışan özel bir ekip bulunuyor. Genelde tatile çıkan kişilerin pasaportları çalınır. Ajanlar İspanya, Tayland gibi ülkelerde turistleri hedef alır’‘ dedi.

UTANMADAN TÜRK İSTİHBARATINA "GÜVENİLMEZ" DEDİ

Mossad’ın dünyaca ünlü skandallarından bazıları bunlardı. O skandallara imza atan ekibin bir dönem başkanlığını yapan Mossad’ın eski şefi Rami İgra, MİT iddialarının ardından İsrail gazetesi Ahronot’a özel bir röportaj verdi.

Mossad’ın eski Başkanı, "MİT iddiaları doğruysa Türk istihbaratına güvenilemez" diyerek, "Böylesi bir durumun ortaya çıkması halinde ki henüz doğruluğundan emin değiliz, Türklerin İran ile iş birliği içinde oldukları kesinleşirse kendisine saygı gösteren herhangi bir istihbarat organizasyonu bu türden hassas bilgileri Türk istihbaratı ile paylaşmayacaktır. İstihbarat birimleri zorlukla edindikleri bilgilerin İran istihbaratına verilmesi riski ve korkusu ile bu bilgileri Türklerle paylaşmayacaklardır" dedi.

TERÖR : KCK ve Mossad Telaviv’de buluştu


Demokratikleşme paketinin hemen ardından Çözüm Sürecinin Mimarlarını hedef alan Yahudi diasporası, Tel-Aviv’de KCK’lılarla buluştu. Toplantıya KCK’lıların yanı sıra MOSSAD ve İsrail-Kürt Dostluk Derneği temsilcileri katıldı.

ASLAN DEĞİRMENCİ / HABER10

Bugüne kadar PKK’ya Kuzey Irak’ta en büyük lojistik desteği veren İsrail ile PKK’lı yöneticilerin kısa bir süre önce Tel-Aviv’de bir araya geldi.

Mossad ve KCK’lıların katıldığı gizli toplantıya İsrail-Kürt Dostluk Derneği temsilcilerinin de katıldığı belirtildi.

Şok iddia Ankara kulislerini hareketlendirirken, İngiliz haber ajansı Reuters’a konuşan KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın AK Parti hükümetini tehdit etmesinin İsrail ile yaptıkları görüşmenin hemen ardından gelmesi dikkat çekti. Cemil Bayık’ın yanı sıra BDP yöneticilerinin de çözüm sürecini sabote etmeye yönelik tavır içine girmelerinin İran, İngiltere ve İsrail İstihbarat yetkililerinin peşpeşe Kandil’e yaptıkları ziyaret sonrasında yoğunlaştığı gözlemleniyor.

En son gizli görüşme ise Telaviv’de yapıldı. Mossad’ın KCK yöneticileriyle yaptığı bu buluşmada Yahudi kuruluşların temsilcileri de hazır bulundu.

Yahudi Diasporası etkisindeki medya organlarının son günlerde MİT’i hedef alan yayınlara imza atarken, Mossad’ın KCK ile yaptığı görüşme manidar bulundu. KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın gizli görüşmenin ardından Musevi ve Alman asıllı bankerlerin kurduğu, Birleşik Arap Emirlikleri’nin yüzde 30 hissesine sahip olduğu Reuters üzerinden hükümeti tehdit etmesi de toplantının amacını gözler önüne serdi.

İşte Bayık’ın Reuters’a verdiği demeçten bazı bölümler:

– Sürecin sonuna gelindi.

– Ya Kürt hareketiyle derinlikli müzakereleri kabul edecekler ya da Türkiye’de iç savaş yaşanacak.

– Sınır dışına çıkan militanlar geri dönmek için hazırlık içinde.

– Açıklanan demokratikleşme paketi boş.

– Türkiye radikal dinci militanlar aracılığıyla Suriye’de Kürtlerle savaşıyor. Böyle devam ederse savaşı Türkiye’ye taşımak Kürtlerin hakkıdır.

http://www.twitter.com/aslandegirmenci

İSTİHBARAT : 10 MOSSAD ajanına 10 predatorla yanıt


İsrail, kendisine çalışan 10 İranlı ajanı Tahran’a bildirdi diye Hakan Fidan’ı suçladı. ABD’nin de bu yüzden, predatorları Türkiye’ye vermediği öne sürüldü.

İsrail’in, kendisine çalışan 10 İranlı ajanı Tahran’a bildirdi diye MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı suçladığı, ABD’nin de bu yüzden, predatorları Türkiye ’ye vermediği iddia edildi. ABD ve İsrail basınında çıkan Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan hakkındaki haberlerle ilgili perde arkası iddialara bir yenisi daha eklendi.

Taraf’tan Hüseyin Özay’ın haberine göre; hükümetin, “Hakan Fidan’a yönelik kara propaganda” olarak nitelendirdiği ajan krizi, 2010’daki Mavi Marmara baskınından yaklaşık bir yıl sonra ortaya çıktı. MİT, İsrail askerlerinin Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine operasyon düzenlemesinin ardından İsrail gizli servisi MOSSAD ile ilişkilerini askıya aldı ve MOSSAD’a ilişkin bazı bilgileri İran ile paylaştı. ABD ve İsrail, bu duruma sert tepki gösterdi. Akabinde de ABD, Türkiye’nin kendisinden talep ettiği 10 Predatoru (insansız silahlı hava araçları) Ankara ’ya vermekten vazgeçti. ABD ve İsrail’deki bazı medya organlarının MİT Müsteşarı Hakan Fidan aleyhindeki haberleri şimdi servis etme nedeninin ise Türkiye’nin, füze savunma sistemi ihalesini Çin’e vermesi olduğu kaydedildi. Mavi Marmara baskınının etkisiyle yaklaşık iki yıl önce Ortadoğu’daki istihbarat çalışmalarını MOSSAD yerine İran ajanlarıyla yürütmeye başlayan MİT, bu süreçte İran istihbaratı ile birçok bilgi paylaştı.

DEŞİFRE OLDULAR

MOSSAD’a çalışan İran ajanlarının MİT tarafından ihbar edildiğine yönelik iddialar ise tam olarak gerçeği yansıtmıyor. İsrail gizli servisine bilgi veren İranlı ajanlar, başka bir proje kapsamında deşifre oldu. ABD ve İsrail ise bu olaydan başından beri karşı oldukları MİT Müsteşarı Fidan’ı sorumlu tuttu.

İRAN DA MİT’İ SATTI

Bu süreçte, CIA, MOSSAD, KGB ve İran istihbarat teşkilatı SAVAK arasındaki gizli savaş alevlendi. Suriye krizi de istihbarat birimleri arasındaki çekişme ve kutuplaşmanın artmasına vesile oldu. Rus gizli servisi KGB, İran ve Suriye istihbaratlarıyla birlikte hareket etmeye başladı. MİT ise Suriye konusunda CIA ve MOSSAD’ın yanında yer almak zorunda kaldı. Bu duruma tepki gösteren İran istihbaratı, MİT’in daha önce kendisiyle paylaştığı veriler konusunda MOSSAD’a bilgi sızdırdı. İran, böylece MİT’i ABD ve İsrail başta olmak üzere batılı devletler nezdinde zor durumda bıraktı.

PREDATORLAR VERİLMEDİ

İstihbarat savaşı, Türkiye’nin ABD’den istediği 10 predatorun alımını da etkiledi. Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, 2012’nin ilk yarısında ABD’den altısı silahlı olmak üzere 10 predator talep etti. Ancak ABD kongresi, predatorların Ankara’ya teslimine onay vermedi. Buna gerekçe olarak ise MİT’in İran istihbaratı ile yakın ilişkileri gerekçe gösterildi. ABD’li yetkililer, “predator bilgilerinin İran’ın eline geçmesinden endişe ettiklerini” kapalı kapılar ardında Türkiye’ye iletti.

NİYE ŞİMDİ SERVİS EDİLDİ

MİT ile İran arasındaki işbirliğinin deşifre edilmesinde iki önemli gelişme rol oynadı: Suriye’ye yönelik operasyonun askıya alınması ile Obama ve Putin’in kimyasal silahların imhası konusunda anlaşması ilk önemli gelişme. Olası bir Suriye operasyonunda CIA, MOSSAD ve MİT birlikte çalışacaktı. Özellikle Türkiye muhaliflerin yönlendirilmesinde büyük bir rol olacaktı. Operasyonun askıya alınması istihbarat işbirliğine ihtiyacı da en alt düzeye indirdi. İkinci olarak, Türkiye’nin füze savunma sistemi ihalesini Çin’e vermesi, haberlerin servis edilmesinde etkili oldu. ABD ve İsrail, Çin’in seçilmesinde MİT raporlarının etkili olduğunu düşünüyor.

MİT, ‘OYUN KURUCUSU’ OLDU

Ankara, batı basınında Hakan Fidan aleyhinde yeni haberler de yayımlanacağını tahmin ediyor. Bu durum ise, istihbarat savaşının bir parçası olarak görülüyor. Üst düzey bir bürokrat, “MİT, önceden yedek oyuncu iken şimdi oyun kurucuların arasına girdi” değerlendirmesinde bulundu. Yetkili, bu nedenle MİT’e yönelik tepkilerin önümüzdeki günlerde de süreceğini dile getirdi.

Türkiye’nin “ PKK ile mücadele” gerekçesiyle Washington’dan predator talep etmesi ABD basınında da yankı bulmuştu. 2011’in Eylül ayında Washington Post gazetesinde yer alan ve üst düzey ABD’li yetkililere dayandırılan haberlerde “Predatorlar ve U2 savaş uçaklarının sağlayacağı istihbaratın Türkiye’ye PKK ile mücadelesinde gerekli olduğu” yönünde ifadeler kullanılmıştı. Ancak daha sonra ABD Kongresi, insansız silahlı hava araçları predatorların Türkiye’ye teslim edilmesine onay vermemişti. Bunun, İran gizli servisiyle MOSSAD hakkındaki bilgileri paylaştığı için Türkiye’ye verilen bir ceza olduğu yorumu yapılıyor.

İSTİHBARAT ALANI

Sınırsız, Seçkin, Sansürsüz, Kemalist Haber Blogu

Derin İstihbarat

strateji, güvenlik, araştırma, istihbarat, komplo teorileri, mizah, teknoloji, mk ultra, nwo

İSTİHBARAT

Şifresiz Yayın!