Etiket arşivi: Dava

BALYOZ DAVASI : Türlü davalardaki sahtecilikleri bir türlü tespi t edemeyen TÜBİTAK “uzmanları”


Gölcük Donanma Komutanlığı’nda 2009’da kullanımdan kalkmış ve zemin altında muhafaza edilen bir sabit diske Balyoz soruşturması sırasında el konmuş, ve bu diskin içinden görülmekte olan envai çeşit dava ile ilgili (Amirallere Suikast, Kafes, Poyrazköy, Askeri Casusluk-Şantaj-Fuhuş, Balyoz) yeni dijital “delil” çıkmıştı.

‘5 numaralı sabit disk’ olarak adlandırılan bu diskin imajını inceleyen Arsenal’den adli bilişim uzananları, bu sabit diskin kullanımdan kalktıktan sonraki bir tarihte “esir disk” olarak başka bir bilgisayara bağlandığını, tarihi geriye çekilmiş bu bilgisayardan hard diske belgelerin kopyalandığını tespit etmişti.

2009’dan beri kullanılmayan bu sabit diskin üzerinde taze parmak izleri de bulunmuş, ancak bu izlerin sanıklardan hiçbirine ait olmadığı tespit edilmişti. Bilindiği üzere, ‘Balyoz mahkemesi’ bu sahtecilik tespitlerini teyit edecek bir bilirkişinin atanmasını reddetmişti, disk üzerindeki parmak izlerinin kime ait olduğu da araştırılmaya değer görülmemişti.

Ancak Poyrazköy davasına bakan 12nci Ağır Ceza Mahkemesi bu hard diskin TÜBİTAK tarafından incelenmesini kabul etti.

TÜBİTAK uzmanlarının 11 Kasım 2013 tarihli ön raporu elimize geçti. Üç sayfalık rapora buradan ulaşabilirsiniz. Rapora göre, şimdiye kadarki incelemelerde “normal kullanıcı ve sistem davranışları ile açıklanamayacak bir bulguya rastlanmamış.”

sakaciktanuzmanciklar

(Bu uzmanlardan biri, içinde Microsoft 2007 ögelerini barındıran CD için, kayıt tarihi 2003’dur, içine sonradan ekleme-çıkarma olmamıştır tespitini yapan ekipten. Bir diğeri ise OdaTV davasında rapor hazırlayanlardan.)

Bu uzmanların yapması gereken tek şey, adli bilişim uzmanlarının sahtecilikleri tespit eden analizlerini replike etmek. Zira, sahteciliğin tespit şekli çok az bilgisayar bilgisine sahip olanların dahi anlayanbileceği cinsten. Basitçe özetlemek gerekirse, sabit disklerin bağlı olduğu sistemin zaman ve saat ayarlarından bağımsız olarak, gerçekleşen işlemlere bir kütük sıra numarası (Log Sequence Number) veriliyor. Kaydedilen bu kütük sıra numarasları, işlemlerin gerçek zamandaki gerçekleşme sırasını (artarak) takip ediyor. 5 numaralı sabit diskte Windows sistemi Temmuz 2009’da en son kapatıldıktan sonra –ki en son işlemin kütük sıra numarası kolaylıkla görülebiliyor, diskte bu sıra numarasını izleyen (artan) numaralarla işlem yapıldığı, bu işlemlerle diske dosyaların kaydedildiği görülüyor. Üstelik diske kaydedilen bu dokümanlar, üstveri bilgilerine bakılırsa 2003’da kaydedilmiş! Bu da, dokümanların diske sistem tarih ve saati geriye çekilmiş bir bilgisayardan kopyalandığını gösteriyor.

Bugün Avukat Hüseyin Ersöz, TÜBİTAK uzmanlarının yanıtlaması için 16 soru iletti (sorulara buradan ulaşabilirsiniz). TÜBİTAK uzmanları bu sorulara dürüstçe yanıt verirse sahtecilik ortaya çıkacak. Bekliyoruz.b.gif?host=balyozdavasivegercekler.com&blog=12280071&post=8136&subd=cdogangercekler&ref=&feed=1

/// KAMPANYA : İÇERİDEKİ BALYOZCU VE ERGENEKONCU KAHRAMANLARIMIZA 2 SATIR DA BİZ YAZALIM !!!


Sayın Üyelerimiz;

Bir yıl daha bitti ve acısıyla, tatlısıyla 2014’e giriyoruz.

Geçen sene bir çok olay yaşandı. Tabii ki bunlardan en dikkat çekeni Balyoz ve Ergenekon Davası ile ilgili verilen karardı.

Bildiğiniz gibi hukuksuz olarak yüzlerce değerli Komutanımız 16 ila 18 sene arasında cezaya çarptırıldılar.

2001 senesinde yapılan bir plan tatbikatını allem ettiler kallem ettiler DARBE PLANI’na çevirdiler.

Ergenekon davasında da yüzlerce subay ve vatansever ağırlaştırılmış müebbet cezadan başlayan cezalara çarptırıldılar.

Hayatlarını bu vatan uğruna harcamış yüzlerce değerli subay-ast subay şimdi mapushanede ömür törpülüyor.

Ancak, morallerini her zamanki gibi yüksek tutuyorlar.

Fakat, biz daha da iyi olsun diye bir kampanya başlatıyoruz.

ÖZEL BÜRO GRUBU olarak cezaevindeki değerli Komutanlarımızın yazılı olarak yeni yılını kutlayacağız ve düşüncelerimizi onlarla paylaşacağız.

Eminiz ki çok sevinecekler.

Size hazır bir metin göndermiyoruz, çünkü sizler bizden daha iyi cümleler kurarsınız. İster 2 satır olsun, ister 2000 satır.

Ama mutlaka yazın. Yazın ki içerideki kahramanlarımız yalnız olmadıklarını bir kere daha hissetsinler.

Şimdiden kaleminize sağlık.

Not : Gönderilecek Cezaevi Adresleri Ek’te mevcut ….

ÖZEL BÜRO GRUBU

TUTUKLU KOMUTANLARIN CEZAEV ADRESLER.xls

ZİRVE YAYINEVİ DAVASI : Zirve Yayınevindeki Cinayetlere İlişkin Dava devam ediyor


Tutuklu sanık Haydar Yeşil, savunmasına devam etti

Zirve Yayınevinde biri Alman uyruklu 3 kişinin boğazının kesilerek öldürülmesi olayına ilişkin davanın 87. duruşmasında, tutuklu sanık Haydar Yeşil, savunmasına devam etti.

Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, tutuklu sanıklar Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Murat Göktürk, Mehmet Çolak, Abdullah Atılgan, Adil Akçay, Adem Gedik, Levent Ercan Gelegen, Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir, Hamit Çeker ve Hüseyin Yelki hazır bulundu.

Savunmasına devam eden Haydar Yeşil, davanın tanığı ve sanığı İlker Çınar‘ın, önceki ifadelerinde, "misyonerlik departmanı"nın 1993 yılında kurulduğunu ve burada çalıştığını belirttiğini ancak bunun Genelkurmay Başkanlığınca yalanlandığını söyledi.

Yeşil, misyonerliğin, 2001 yılında Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından hazırlanan raporlardan sonra istihbarat ekiplerince takibe alındığını savundu.

Çınar tarafından flaş bellekte teslim edilen ve iddianamede yer alan 115 sayfalık "Asimetrik Psikolojik Hareket Planı"na değinen Yeşil, "Bu sözde plan, 3 Ağustos 2010’da İlker Çınar ve onu kullananlar tarafından hazırlanmıştır. Plan, sanıklara atılan suçlamalara delil ve kaynak olması için hazırlanmıştır" diye konuştu.

Yeşil, Çınar’ın kendisi hakkındaki yalan-yanlış beyanlarda bulunduğunu öne sürdü.

Duruşmaya bir süre ara verildi. – Malatya

ERGENEKON DAVASI : Ergenekon’da yeni bir dava daha


Erzincan’da aralarında yarbay, albay, binbaşı, astsubay ve eski polis memuru olan sanıklar hakkında hazırlanan 59 sayfalık iddianame mahkeme tarafından kabul edildi

ERZİNCAN – Erzincan’da , ‘İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nı uygulamaya koydukları iddiasıyla aralarında eski Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in de bulunduğu 14 sanıklı davanın ardından, 11 kişiye daha dava açıldı. Aralarında yarbay, albay, binbaşı, astsubay ve eski polis memuru olan sanıklar hakkında hazırlanan 59 sayfalık iddianame Erzurum 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İlhan Cihaner davasının gizli tanığı ‘Munzur’ kod adlı S.Z., iddianamede şikayetçi olarak yer aldı. Tutuksuz 11 sanıklar hakkında 7.5 ila 27 yıl arasında değişen hapis cezası isteniyor.

AK Parti ve Gülen Cemaatini bitirmeye yönelik ‘İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nı Erzincan’da uygulamaya koydukları iddiasıya dönemin Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, 17 Şubat 2010 günü tutuklanarak cezaevine gönderildi. Erzincan Ergenekon silahlı terör örgütü davasında Başsavcı İlhan Cihaner’le birlikte dönemin Eskişehir eski İl Jandarma Komutanı Albay Recep Gençoğlu, Jandarma Binbaşı Nedim Ersan, Jandarma Üsteğmen Ersin Ergut, MİT Bölge Müdürü Şinasi Demir, MİT görevlileri Kıvılcım Üstel, Sadri Barkın İnce, Astubaylar Şenol Bozkurt, Murat Yıldız, Orhan Esirger tutuklu, 3’üncü Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk ile birlikte Erzincan İl Jandarma Komutanı Albay Ali Tapan, Erzincan Avcılar Dernek Başkanı Yaşar Baş, Astsubay Ahmet Saraçlar ise tutuksuz olarak yargılandı. Erzurum 2’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan dava daha sonra Yargıtay 11’inci Ceza Dairesinde görüldü, Başsavcı Cihaner ile birlikte 9 sanık 18 Haziran 2010’da tahliye oldu.

GİZLİ TANIK ‘ŞİKAYETÇİ’ OLDU

Yargıtay 11’inci Ceza Dairesindeki dava devam ederken, Erzincan’da 11 sanıklı ‘2’nci Ergenekon’ davası açıldı. İlk dava ile bağlantılı olan 9 kişi hakkında TMK ile görevli Erzurum Cumhuriyet Başsavcı Vekili Yaşar Sadık Taşkın tarafından hazırlanan 59 sayfalık iddianame 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. 2010- 2013 yıllarını kapsayan dönemde önceki davanın gizli tanığı ‘Munzur’ kod adlı S.Z. ile Erzincan Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Yaşar Faruk Günay, şikayetçi olarak yer aldı. Gizli tanık ‘Munzur’u CHP’li Ahmet Ersin ve Erol Tınastepe ile görüştürüp ifadelerini değiştirmek için para vermeye aracılık ettikleri iddiasıyla, Paradise pastanesi sahipleri Erdal Erdoğan ve Abdullah Erdoğan davada ilk iki şüpheli olarak yer aldı. Yine gizli tanık Munzur’u vekiller ile görüştürmek üzere Ankara ‘ya götüren gazino işletmecisi Davut Konig, İlhan Cihaner lehine tanıklık yapan eski polis memuru Fatih Kutbay, Albay Murat Yılmaz, Binbaşı Necip Kızılkaya, Yarbay Serdar Işıksoy, Astsubay İrfan Tezcan, veteriner Bülent Bakıcı, ilk davadaki Astsubay Şenol Bozkurt’un Aksaray’daki halası Aymelek Karabacak ile kuzeni Murat Ekli yeni davanın sanıkları oldu.

‘EMNİYET GÖREVLİLERİNE KOMPLO HAZIRLIĞI’

Hazırlanan iddianamede İrtica ile mücadele eylem planının Erzincan’da uygulanmak istenmesinin nedenleri 5 madde halinde sıralandı. Erzincan’da hem Alevi hem de Sünni vatandaşların yoğunlukta olması, Kürt ve Türk vatandaşların burada yaşaması nedeniyle kötü kişiler tarafından bu durumun suistimal edilmesi konu edildi. İlk davada polise ihbarda bulunan ve "Başsavcı İlhan Cihaner ile birlikte Erzincan Ergenekon davasına girip görevli polislere pislik edecekler. Polislerin yaptığı yasal işlemleri yasadışı gösterecekler" dediği tespit edilen polis memuru Fatih Kutbay’ın emniyet görevlilerine yönelik komplo hazırlığında olduğu iddia edildi.

İlk davanın sanığı astsubay Murat Yıldız’ın Yaylabaşı TOKİ konutları şantiyesinde sakladığı bilgisayarında ‘yapilacaklar.doc’ dosyasındaki notlarda adları geçen Murat Yılmaz, Serdar Işıksoy, Necip Kızılkaya ve İrfan Tezcan hakkında da yapılan araştırmlalar ve telefon dinlemelerinin ardından dava açıldı.

FİRARİ SANIK TÜMGENERAL’İN KARDEŞİNE DE DAVA

İnternet andıcı davasının firari sanığı Tümgeneral Mustafa Bakıcı’nın Erzincan Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nde görevli veteriner olan kardeşi Bülent Bakıcı da sanıklar arasında yer aldı. İddianamede Bülent Bakıcı’nın ağabeyi nedeniyle örgüte sempati duyduğu, olay tarihinde gizli tanık olduğunu tahmin ettiği kişileri tehdit ederek örgüt adına suç işleyip yardım ettiği öne sürüldü.

İlk davanın sanığı astsubay Şenol Bozkurt’un mühimmatları memleketi Aksaray’a gönderdiği belirtilen iddianamede, bu mühimmatları halası Aymelek Karabacak’ın Selimiye kasabasındaki evinde sakladığı, silah, mermi çekirdeği, uçaksavar fişeği, sis kutusu, şarjör, mayın, çeşitli savunma tipi el bombalarının kuzeni Murat Ekli tarafından Mamasın Barajı’na atıldığı vurgulandı. İddianamede suların çekilmesiyle bu mühimmatların ortaya çıktığı belirtildi.

Haklarında ‘silahlı ergenekon terör örgütüne üye olma, rüşvet vermeye teşebbüs, varolan örgütün korkutucu gücünden yararlanarak tehdit, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurmak’ suçlarından 7.5 ila 27 yıl arasında değişen hapis cezası istemiyle dava açılan tutuksuz sanıklar önümüzdeki günlerde hakim karşısına çıkacak. (DHA)

SELİM SAVAŞ GENÇ : ‘İddia edilen’ davalar bitti, ‘iddia edilen demokratikleşme’ devam ediyor…


Türkiye, tarihinde ilk defa, Ergenekon ve Balyoz davaları ile darbe plan ve girişimlerini somut delillerle yargıladı. Bir an için ne yaparsa yapsın, hukuku ne kadar ihlal ederse etsin ‘dokunulmaz’ oldukları kabul edilen askerleri yargılamak durumunda kalan bir hâkim yahut savcı olduğunuzu düşünün.

Birkaç asırdır ‘darbeci asker korkusu’ ile yetişmiş nesiller için sanık sandalyesine en büyük korkusunu oturtmak hiç de kolay olmasa gerek. Ergenekon davası devam ederken adalet mensupları, usul ve yargılama teknikleri açısından çok eleştirildi. Bir ülke, tarihinde ilk defa geçmişini yargılıyorsa, bir şeyi ilk defa yapmanın gerginliği ve tedirginliği ile mutlaka birtakım usul hataları da yapılmış olabilir. Lakin, Ergenekon ve Balyoz sürecini, bu ülkede birileri daha önce hiç darbe yapmamış, gençleri kitleler hâlinde işkenceden geçirmemiş ya da Millî Güvenlik Kurulu vasıtası ile aktif siyaseti adım adım kontrol ederek, canı sıkıldıkça muhtıralar vermemiş gibi değerlendirmeye çalıştık. İmza makineleri, yapılmamış darbe sadece planı yargılanır mı argümanları ve suçsuz insanların karşı devrim psikolojisi ile rövanşist duygularla intikam için süründürüldükleri söylemi toplum üstünde kısmen etkili oldu.

Artan baskılar akabinde davanın ilk savcısı Zekeriya Öz görevden alındı. Yeni savcı ve Yargıtay akabinde de verilen kararlar değişmedi. Zira somut delillerin gücü karşısında, anakronik bir yapının aynı ırmakta ısrarla defalarca yıkanma çabası neticesiz kaldı. Bir gün ‘emir eri gibi görülen’ polis memurlarının orduevinin nizamiyesinden geçerek suçluların kapısını çalabileceğine hiç ihtimal verilmediği için delilleri ile birlikte yaşayan zanlılar Yargıtay onaması akabinde artık suçlu ve hükümlüler.

‘İddia edilen’ davalar, iddia edildikleri gibi neticelendi. Telaşe günleri bitti. Davaların en hararetli savunucularının bile devlete hizmet etmiş paşaların parmaklıklar arasından bakmalarına içlerinin el vermediğini bilmeniz gerekiyor. İnsan keşke böyle olmasaydı diyor. TSK kendi eli ile büyük bir reform paketi hazırlayarak darbelerin önünün tamamen kesildiğine halkı ikna edebilseydi. Ateş çemberine dönen ülkemizin etrafında, teröre ve dış güçlere karşı çok daha mukavemet sahibi bir yapı oluşturulabilmesi için gayret sarf edilseydi… ve daha fazlasını diliyor. Keşkeler sıralanmayacak kadar çok ve uzun. Keşke bir tane dava mensubu çıkıp yanlış yaptık, halkımızdan özür diliyoruz diyebilseydi. Keşke bir diğeri anılarını yazıp bizi koruyacak genç subaylara sakın evladım, halka karşı silah doğrultmak bu ülkede ne geçmişte sorunlara deva oldu ne de bundan sonra olma ihtimali var diyerek kaleme sarılsaydı. İnanın Türkiye ayağa kalkar, yaşını başını almış insanların nedamet akabinde evlerine dönmesi için adım atardı.

Mevcut şartlar altında, Ergenekon ve Balyoz davalarının sadece bir sonuç olduğunu kabul ederek biten davalarla, darbecilik geleneğinin de sona erdiğine ihtimal verilmemesi gerekiyor. Güçlü bir tek parti iktidarı, dirayetli bir siyasi liderin hâkim olduğu karar mekanizması ve onun getirdiği konjonktürel kazanımlar. Şimdilik kazanımların hepsi sadece bu.

Eğitim öncelikleri, stratejik tercihleri ve terfi sistemine dokunulmamış yapısı ile TSK’nın içinden bir kere daha darbe heveslisi mensuplar çıkartmayacağını kim garanti edebilir? Birkaç sene sonra değişebilecek siyasi yelpaze akabinde eski hastalıklarını hatırlayıp ‘rövanşist duygularla’ açık ve e-muhtıralar vererek sivilleri ‘tepeleme’ planları olan, parmak sallayan, tehdit eden birileri kesinlikle çıkmaz diyebiliyor musunuz?

Askerin kontrolü altında olan siyasi yapının sürekli kaybedenleri, mütedeyyin muhafazakârlar, Kürtler, Liberaller ve diğerleri bir araya gelerek AK Parti ‘koalisyonu’ ile bu yapıyı normalleştirmek için güç birliği yaptılar, seçimler ve referandumlar kazandılar. Ülke 11 sene içinde kısmi kazanımlarla birçok alanda bazen yapısal bazen de konjonktürel değişimler neticesinde mesafe katetti. Bu koalisyon benzeri yapıya artık ihtiyacı olmadığını düşünen AK Parti alternatifsizliğin verdiği muazzam özgüven ile demokratik sistem için büyük riskler barındıran kronik sorunları bir tarafa bırakarak her şeye hâkim olduğunu yanlış adreslere ispatlamaya çalışıyor. TSK’ya ayırdığı bütçenin nasıl harcandığını bile kontrol edemeyen Türkiye, hâlâ son askerî darbenin ortaya koyduğu anayasa ile yoluna devam etmek zorunda. Anayasal değişikliklere ihtiyaç olmaksızın gerçekleştirilmeye çalışılan demokratikleşme ise hasis ölçülerle lütfedilen nimetler gibi dağıtılıyor. Özetle ‘iddia edilen Ergenekon ve Balyoz’ bir şekilde ve davanın açılmasını bile istemeyenlere rağmen neticelendi, ‘iddia edilen demokratikleşme’ ise oldukça düşük tempoda devam ediyor. Bakalım son sözü kim söyleyecek?

HRANT DİNK DAVASI : Hrant Dink davalarını birleştirelim mi ?


Ermeni asıllı Gazeteci Hrant Dink’in, idaresindeki Agos Gazetesi’nin İstanbul Şişli’deki binası önünde 19 Ocak 2007’de tabancayla vurularak öldürülmesiyle ilgili davaların seyir hikâyeleri öylesine enteresan ki. Bir o kadar da ibretlik…

Aslında cinayetle sonuçlanan olaylar zincirindeki halkaların birbirleriyle bağı çıplak gözle görülebilecek sadelikte. Ancak soruşturma, kovuşturma ve yargılama aşamalarındaki kompleks ve organize irtibatlarla ortalık toz duman. Yine de elimizden geldiğince anlatalım. Bilindiği üzere infazdaki tetikçi ve azmettiriciler Trabzon adresli; o sıralar bu ildeki Jandarma Komutanı ise Albay Öz idi. Adeta havada uçuşan ihbar ve istihbaratları sumen altına süpürmekle suçlanmıştı. Öz ve 7 asker hakkında görevi ihmalden iki ayrı dava açılmıştı, Karadeniz’in bu önemli ilinde. Biri 2’nci Sulh Ceza, öbürüyse 1’inci Ağır Ceza’daydı.

Ağır Ceza heyeti, 17 Mayıs 2011’de ‘aynı fiilden bir kişinin iki kez yargılanamayacağı gerekçesiyle’ ret hükmüne varmıştı. Son söz Yargıtay’a bırakılmıştı. 2 Haziran 2011’deki 17’nci duruşmada kanaatini oluşturan 2’nci Sulh Ceza ise, Albay Öz ve İstihbarat Şube Müdürü Kıdemli Yüzbaşı Metin Yıldız’a 6’şar; astsubaylar Okan Şimşek ve Veysel Şahin ile Hüseyin Yılmaz ve Hacı Ömer Ünalır’a 4’er ay hapis cezası vermişti. İtirazı değerlendiren Yargıtay 5’inci Ceza Dairesi, usule aykırı davrandığını belirlediği (söz konusu iki dava yüksek görevli Ağır Ceza’da birleşmeliydi) Trabzon 1’inci Ağır Ceza’nın kararını bozdu. Dava 1’inci Ağır Ceza’da yeniden başladı. İlk duruşmada Öz’ü ve Dink Ailesi’ni avukatları temsil etti. İlginçtir mahkeme bu defa dosyanın İstanbul 14’üncü Ağır Ceza’da görülen ana davayla birleşmesi ihtimalini gündemine aldı. Bir yazıyla 14’üncü Ağır’ın görüşü sorulacak. Diğer eksiklerin tamamlanması için duruşma ileri bir tarihe ertelendi.

HACKER DOSYASI : 2010 Yılındaki Anonymous DDoS Saldırıları Nedeniyle ABD’de 13 Kişi Hakkında D ava Açıldı


FBI, 2010 yılında Anonymous tarafından gerçekleştirilen Payback operasyonunda yer aldıkları gerekçesiyle 13 kişi hakkında dava açıldığını duyurdu. Söz konusu 13 kişi, bilerek ve isteyerek bilgisayar sistemlerine zarar vermek suçlamasıyla yargılanıyorlar. 28 sayfalık iddianamede zanlılar ABD Kongre Kütüphanesi Telif Ofisi, Visa, MasterCard, Bank of America, RIAA, MPAA ve ABD dışındaki bazı telif hakkı koruma şirketlerine yönelik DDoS saldırısı gerçekleştirmekle suçlanıyor.

Uluslar arası müzik ve sinema endüstrisinin başta The Pirate Bay olmak üzere torrent ve paylaşım sitelerine karşı başlattığı savaşın ardından, Anonymous grubu Eylül 2010’da ciddi bir eylem kararı almış ve Operation Payback operasyonu başlatılmıştı. Aslında bir siber saldırı aracı değil, web sitelerinin üzerindeki trafiği ve networkte oluşan stresi ölçmek için geliştirilen LOIC (Low Orbit Ion Cannon) yazılımının kullanıldığı saldırılar, herhangi bir veri hırsızlığını değil, DDoS yoluyla hedefteki web sitelerini çalışamaz hale getirmeyi amaçlıyordu. Anonymous’un 4 ay boyunca sürdürdüğü saldırılar başarılı oldu ve bu süreçte hedeflenen pek çok site aşırı trafik nedeniyle servis dışı kaldı.

Şimdiyse saldırıların üzerinden neredeyse 3 sene geçtikten sonra, FBI 13 kişinin tutuklandığını ve haklarında dava açıldığını duyuruyor. Suçlanan isimler, dava dilekçesine bakılırsa Anonymous’a üye olmakla değil, bilgisayar sistemlerine kasıtlı olarak zarar vermek suçlamasıyla yargılanıyorlar. Yaşları 21 ila 65 arasında değişen zanlılar, Doğu Virginia Bölge Mahkemesi’nde yargılanacaklar. Zanlılardan bazılarının DDoS faaliyeti nedeniyle başka davalarda da yargılandıkları açıklanmakta. Dava dilekçesinin mahkeme tarafından kabul edildiği ve duruşmaların önümüzdeki aylarda görüleceği söyleniyor.

İSTİHBARAT : Uygur Türkleri Hollanda’yı dava etti


Hollanda Güvenlik ve İstihbarat Dairesi AIVD tarafından, Çin hükümetine bilgi sızdırdığı ile itham edilen Uygurlu iki tercüman Hollanda hükümetine dava açıp tazminat talep etmeyi düşünüyor.

Uygur Türklerinden iki tercümanın Hollandalı avukatı L. Hamer pazartesi günü yaptığı açıklamada müvekkillerinin açacağı dava ile ,ilgili olarak hükümet avukatı ile görüştüğünü belirtti.

Hollanda Güvenlik ve İstihbarat Dairesi AIVD tarafından verilen bir rapor dahilinde bu yılın başında Göçmenlik ve Vatandaşlık Servisi’nde (IND) görev alan iki tercümanın işine son verilmişti.

İşinden olan iki tercüman bu nedenle gelirlerinde düşüş yaşadıklarını belirtirken bunun yanı sıra tazminat talebinde de haklı olduklarını belirtiyor.

Tercümanların avukatı Hamer konunun içeriği hakkında detaylı bilgi vermekten kaçınırken, devlet avukatı ile olan görüşmelerin daha başlangıç aşamasında olduğunu belirtti.

Eylül ayı başında yapılan AIVD açıklamasında olası bir yanlışlık olmadığı belirtilmişti. AIVD’nin bu açıklamasından yola çıkıldığında tercümanların bilgi eksikliğinden mi yoksa alınan bilginin asılsız olduğundan mı işlerinden olduğu ise henüz bilinmemekte.

Yaşanan bu olaydan sonra tercümanlar da olayın araştırılması için Denetleme komisyonuna başvuru yapmıştı.

ERGENEKON DAVASI : Chp’li Eski Vekillerin Davasında İlhan Cihaner Dosyasının Sonucu Bekleniyor


‘ERZİNCAN Ergenekon terör örgütü’ davasının gizli tanıklarına ifadelerini değiştirmek için para verdikleri iddiasıyla CHP İzmir eski Milletvekili Ahme…

‘ERZİNCAN Ergenekon terör örgütü’ davasının gizli tanıklarına ifadelerini değiştirmek için para verdikleri iddiasıyla CHP İzmir eski Milletvekili Ahmet Ersin ile CHP Erzincan eski Milletvekili Erol Tınastepe’nin yargılanmasına devam edildi. Mahkeme eski vekillerin dosyasında, Yargıtay 11’inci Ceza Dairesi’nde görülen Erzincan eski Cumhuriyet Başsavcısı, Denizli CHP Milletvekili İlhan Cihaner’in de aralarında bulunduğu 14 sanıklı davanın sonuca bağlamasından sonra karar verecek.

Erzurum’da Özel Yetkili Mahkemede 2010 yılında görülen ‘Erzincan Ergenekon’ davasının gizli tanığı olarak yer alan ‘Munzur’la görüşmeleri kamera kayıtları ile tespit edilen CHP’li eski milletvekilleri Ahmet Ersin ve Erol Tınastepe hakkında dava açıldı. İddianamede, konuya ilişkin gizli soruşturma devam ederken, o dönem CHP Erzincan Milletvekili olan Erol Tınastepe, soruşturmadan önce gizli tanık ‘Munzur’ ile 19 Şubat 2010 günü saat 10.00’da görüştüğü belirtildi. Eriza Otelde, Erdal Erdoğan adlı kişinin aracılığıyla dönem CHP İzmir Milletvekili olan Ahmet Ersin ile Erzincan Milletvekili Erol Tınastape’nin yaptığı görüşme 10 dakika sürdü. İddianamede, gizli tanık ‘Munzur’u 3 Mart 2010 günü Ankara’ya gittiğinde Erol Tınastepe’nin karşıladığı, medyaya çıkma karşılığında 100 bin lira teklif ettiği ileri sürüldü. Yine iddianemede, Erzincan’daki Paradise pastanesinde Erdal Erdoğan’ın siyah bir çanta içerisinde ’80 bin lirayı alın ifadenizi değiştirin’ dediği ileri sürüldü.

Erzurum 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde önce ‘Ergenekon terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek, rüşvet vermeye iştirak, yargı görevi yapanı etkilemek suçlarından 13,5 yıldan 31 yıla kadar hapsi istenen Erol Tınastepe ile ‘Ergenekon terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek, iştiraken rüşvet verme’ suçlamasıyla 11,5 yıldan 27 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan Ahmet Ersin, bugün görülen duruşmada hazır bulundu.

Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel de Ahmet Ersin’e destek vermek için duruşmaya katıldı. Mahkeme heyeti, Ahmet Ersin ve Erol Tınastepe dosyasında karar vermek için Yargıtay 11’inci Ceza Dairesinde görülen İlhan Cihaner’in de aralarında bulunduğu 14 sanıklı ‘Erzincan Ergenekon terör örgütü’ davasının sonuçlanmasını bekliyor. Mahkeme Başkanı Mustafa Kahya, heyet olarak Yargıtay’da görülen davanın sonucuna göre bir karar vereceklerini söyledi. Mahkeme, bu nedenle duruşmayı 9 Aralık’a erteledi.

ERSİN: İFTİRA NEDENİYLE YARGILANIYORUZ

Duruşmanın ertelenmesinin ardından CHP İzmir eski Milletvekili Ahmet Ersin, gizli tanıkların yalan ve iftiraları sonucu yargılandıklarını belirterek şunları söyledi:

"Bunlar gizli tanık maskesi takan yalancı tanıklardır. Onların verdikleri yalan ifade ve attıkları iftiralar nedeniyle biz bir yıla yakın süreden beri Erzurum’da 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanıyoruz. Sahip çık gizli tanığına. Üstelik bunlar nasıl gizli tanık? Ortada dolaşıyorlarlar. Erzincan, Erzurum, Ankara hatta meclisin kordidorlarında dolaşıyorlar ve dokunduklarını yakıyorlar. Böyle şey mi olur? Böyle gizli tanıklık mı olur? Kuralsız, disiplinsiz, başıboş bir sistem. Böyle şey olmaz. Böyle adalet tecelli etmez. Hem yargımız bundan zarar görür hemde itibar kaybeder. Hukukumuz kanamaya devam eder. Demokrasi paketi açıklanıyor. Önce bu ülkede yaşayan insanların özel yaşamlarının güvence altına alınması lazım. Önce bunu yap. Başbakanın bile odasına böcek konulup bulunmuşsa ve insanlar benim aleyhimde bir gizli tanık üretilir baş belaya girer korkusu yaşıyorsa o zaman bu ülkede hukuk, demokrasi olduğunu kimse iddia edemez. Hepsi hikayedir."

"GİZLİ TANIK TÜRK YARGISINA YAKIŞMIYOR"

Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel de arkadaşı Ahmet Ersin’e destek vermek için duruşmayı izlemeye geldiğini bildirerek şunları söyledi:

"Ahmet benim sevdiğim arkadaşım, dostum. 3 dönem milletvekiliği yaptı. Çok uzun yıllardır İzmir’de tanıdığım bir insan. Ahmet Ersin’in Türkiye’deki gizli tanıkların suçlamasıyla böyle bir davada yargılanmasını Türk adaletine ve hukukuna zarar getireceğini düşünüyorum. Artık gizli tanık hadisesi Türk yargısına yakışmıyor. Türk yargı sisteminde insanları mahkum etmenin aracı olarak bir takım kişiler gizli tanık olarak kullanıldı. Akıl, ruh ve denge sağlığı yerinde olmayan katil ve tecavüzcü insanları, teröristi gizli tanık yaparak adalet olamaz. Bizim hukuk sistemine karşı boynumuz kıldan incedir. Hukuku eleştirmiyoruz. Yargıyı asla eleştirmiyoruz ama yargıyı bu yöntemle kullananlar Türk adaletine zarar veriyor."

ALBAY KAZIM ÇİLLİOĞLU DAVASI : Albay Çillioğlu davasında çarpıcı gelişme


Savcılığa ifade veren eski Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanı emekli Tümgeneral Mehmet Çörten, "Olay günü Çillioğlu’yla odamda toplantı yaptık. Bir dosya üzerinde görüştük. Sonra kendisini sordum. Dairesinde dediler. Sonra gördük ki ölmüş" dedi.

Tunceli Jandarma Alay Komutanı iken şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden Albay Kazım Çillioğlu soruşturmasında çarpıcı bir gelişme daha yaşandı.

Star’dan Helin Şahin’in haberine göre; 2011 yılında İzmir İl Jandarma Komutanlığı’nda bir traktör kasası dolu evrağı imha ettirdiği iddia edilen eski Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanı emekli Tümgeneral Mehmet Çörten’in, Çillioğlu soruşturması kapsamında ‘şüpheli’ sıfatıyla ifade verdiği ortaya çıktı. Çörten’in gizlice imha ettirdiği evrakların, Çillioğlu ile ilgili olduğu iddia edilmişti.

EMEKLİ OLMADAN ÖNCE

Çillioğlu cinayetiyle ilgili Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ve Bozo kod adlı Yusuf Geyik’ten sonraki şüpheli sıfatıyla hakkında soruşturma yürütülen emekli Tümgeneral Çörten’in, emekli olmadan önce Malatya Cumhuriyet Savcılığı’na ifade verdiği öğrenildi. Çillioğlu’nun öldüğü dönemde Binbaşı rütbesiyle Tunceli İl Jandarma Komutanlığı Kurmay Başkanlığı görevinde bulunan Çörten’in hakkındaki iddiaları reddettiği ifade edildi. Çörten, bu ifade verme işleminin ardından 2013 Yüksek Askeri Şura Toplantısı’nda emekliye sevkedildi.

CİNAYETİN PERDE ARKASINI BİLİR

Emekli Tümgeneral Çörten, dosyadaki tanık beyanlarındaki "Mehmet Çörten ile Kazım Çillioğlu olay günü tartıştılar. Daha öncesinde de sık sık tartışırlardı. Çillioğlu, terörle mücadelede daha aktif olmaları gerektiğini söylerken, Çörten bu durumdan rahatsız olurdu. Çillioğlu öldükten sonra olay yerine ilk giden Çörten’di. O bu cinayetin perde arkasını biliyor" iddialarının doğru olmadığını söyledi.

TOPLANDI YAPTIK, SONRA DA ÖLDÜ

Çörten’in savcılığa, "Olay günü Albay Çillioğlu ile odamda bir toplantı yaptık. Bir dosya üzerinde görüştük. Daha sonra kendisini sorduğum personel, Albayın dairesinde istirahat ettiğini ifade ettiler. Ancak sonra gördük ki ölmüş" ifadelerinde bulundu. Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında aralarında o dönem Tunceli’de görev yapmış asker, emniyet, adliye ve sağlık personelinin yer aldığı yaklaşık bin kişinin ifadesinin alındığı belirtildi.

2011’DE EVRAK İMHA ETTİRDİ İDDİASI

Emekli Tümgeneral Mehmet Çörten’in ismi, 25 Mayıs 2011 günü Albay Çillioğlu’nun mezarının açılması kararından hemen önce İzmir’de belge imha ettirdiği iddiasıyla gündeme gelmişti. Çörten’in, Tunceli, Bingöl, Elazığ ve Muş İl Jandarma komutanlıklarına bağlı 200’e yakın jandarma karakolu ve tüm karargahlarda arşivlenen istihbarat evrakları arasından kendisini zor durumda bırakacak tüm evrakları İzmir’de getirttiği ve orada başında bizzat durarak bir traktör dolusu evrağı imha ettirdiği iddi edilmişti. Evrakların bazılarının Çillioğlu cinayetiyle ilgili olduğu öne sürülmüştü.

İSTİHBARAT ALANI

Sınırsız, Seçkin, Sansürsüz, Kemalist Haber Blogu

Derin İstihbarat

strateji, güvenlik, araştırma, istihbarat, komplo teorileri, mizah, teknoloji, mk ultra, nwo

İSTİHBARAT

Şifresiz Yayın!