E-DERGİ : ANKARA ÜNİVERSİTESİ TARİH YAYINLARI DERGİSİ /// 32. SA YI YAYINLANDI


· 1895-1896 Ermeni isyanlarının Osmanlı vilayet idaresine etkileri -Halep Örneği-

· Rus ressam Gavrila Sergeyev’in İstanbul manzaraları

· Ottoman Fortifications in Preveza in 1702 the first phase of the Castle of Ic Kale

· Osmanlılarda ilk yerel manevi olusum: Hacı Bayram Veli ve Bayramiyye ekolunun Anadolu’ya etkisi

· İspanyol casusu Juan De Briones’in istihbarat raporu ve 1578-1579 Osmanlı’nın İran seferine iliskin verdiği bilgiler

· II. Abdülhamid’in diplomasisinde yüksek topuklar: Karadağ Prensesi Milena ve Sultan Abdülhamid

· Venedik Devlet Arsivindeki Bailo defterlerine gore Osmanlı Devlet ’nin Venedik’e zahire ve asker yardımı (1624-1631)

· Osmanlı istihbarat ağı ve İmam Mansur

· II. Mesrutiyet’in ilanı uzerine bazı dusunceler: darbe mi? devrim mi?

· Matija Mažuranić, Bosna’ya bir bakıs yahut bir Hırvat vatandasının 1839-40 yılları arasında o eyalete kısa bir yolculuğu (Osmanlı Donemi Bosnasına dair bir seyahatname), Hazırlayanlar: Ekrem Čaušević,

· Vakıf Medeniyeti ve Sehir Sempozyumu’nun ardından

DÖKÜMANLARI BURADAN İNDİREBİLİRSİNİZ.

İSTİHBARAT : Başbakan’a “Yargı-MİT koordinasyonu” sorusu


CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, Milli İstihbarat Teşkilatı’yla (MİT) ilgili yasa dışı dinleme iddialarını Meclis gündemine taşıdı. Tezcan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yazılı yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına soru önergesi verdi.

MİT Müsteşarlığının casusluk faaliyeti yaptıkları iddiasıyla Taraf gazetesi yöneticileri ve bazı yazarlar hakkında kod isimler kullanmak suretiyle mahkemelerden dinleme kararı aldırıp telefonlarının dinlendiğini belirten Tezcan, “MİT Kanununun önleyici dinlemeye ilişkin 6. maddesinin 4. Fıkrası dinlenen kişinin kimliğinin açıkça belirtilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu durumda kişinin isminin belirtilmeden kod adla dinlenmesi açıkça yasaya aykırıdır.

Sorumluların eylemi suçtur” dedi. Ancak Başbakanlık tarafından çıkarılan MİT yönetmeliği gerekçe gösterilerek soruşturma izni verilmediğini kaydeden Tezcan Başbakan Erdoğan’dan şu soruların yanıtını istedi. “Yasanın açık hükmüne rağmen, Başbakanlık yönetmeliği yasanın üstünde midir? Yasa ile zorunlu tutulan kimlik belirtme şartı, yönetmelikle kaldırılabilir mi? Yönetmeliğin ’görevle ilgili çalışmalarda gizli faaliyet, usul, prensip ve tekniklerinin kullanılabileceği’hükmü, mahkemeleri kandırma yetkisi vermekte midir? Bu uygulamanın ’Hakimlerle kurulan koordinasyon çerçevesinde tatbik edildiği’ifade edilmekle, yargı yetkisini tarafsız kullanmakla yükümlü olan hakimler, MİT görevlileri ile ne gibi koordinasyon içine girmişlerdir? Bu koordinasyon, yasa hükmünü uygulamadan yasa dışı dinleme yapma imkanı sağlamakta mıdır? Bu güne kadar bu yöntemle kaç kişi kod isimle dinlenmiştir?”

TEKNİK TAKİP : NSA skandalı Avrupalı şirketlere yaradı !


NSA’nın dinleme skandalı Avrupa’daki bilişim teknolojileri branşının yüzünü güldürdü. Tüketiciler Amerikan şirketlerinden uzaklaşırken Avrupalı IT şirketlerinin yükselişi sürüyor.

Bilişim teknolojileri branşında hizmet sunan Alman Bechtle şirketinin tahminlerine göre Amerikan dinleme skandalı Avrupa’daki veri endüstrisine rekabet gücü kazandırdı. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Thomas Olemotz perşembe günü yaptığı açıklamada "Hosted in Germany" (Almanya’nın Sunuculuğunda) ibaresinin gelecekte kullanılabilecek önemli bir rekabet avantajı anlamına geldiğini belirtti. Olemotz, tüketicilerin katı veri koruma yasalarına sahip Almanya’da geliştirilen güvenlik çözümleri ve bulut veri depolama yöntemlerine talebinin arttığını ifade etti ve bunun er ya da geç ciro rakamlarına yansıyacağını ileri sürdü.

Yazılım ve verilerin yabancı şirketlere aktarılması konusunda Almanya’da Anglosakson ülkelerine nazaran daha büyük bir güvensizlik olduğu biliniyor. Thomas Olemotz eninde sonunda müşteriler arasında bu tür bir güvensizliğin belirleyici olacağını belirtti.

Friedrichshafen am Bodensee’de faaliyetlerini sürdüren Bechtle şirketinin yılın üçüncü çeyreğinde vergilendirilmemiş kazancı bir önceki yıla göre yüzde 35 artarak 24 milyon 750 bin euro oldu. Piyasaya hâkim olan Amerikan endüstrisi ise Ulusal Güvenlik Kurumu NSA’nın dinleme sıkıntısı nedeniyle zor durumda. Ağ teknolojileri şirketi Cisco yılında içinde bulunulan çeyreğinde cirosunda yüzde 8 ila 10’luk bir düşüş kaydedeceğini tahmin ediyor.

MACARİSTAN : Evsize sokakta da hayat yok !


Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de sokak manzarasını kirlettikleri gerekçesiyle evsizlerin kalmasına yasak bölgeler ilan edildi.

Budapeşte Belediye Meclisi muhalefetin yoğun protestolarına rağmen evsizlerin kalmasına yasak bölgeler ilan etti. Buna göre evsizler Dünya Kültür Mirasları arasında bulunan ve yoğun turist çeken bölgelerde "ikamet" edemeyecekler. Kararda ayrıca evsizlerin çocukların oyun alanları, okullar ve mezarlıkların 100 metre yakınında ve toplam 29 altgeçitte kalmaları yasaklandı.

Karara muhalefet edenler sabah saatlerinde belediye meclisinin toplantı salonunu işgal etti. Protestocular yüksek sesle şarkı söyleyerek oturumun aksamasına neden oldu. Bunun üzerine sağ milliyetçi iktidar partisi FIDESZ’in Belediye Başkanı Istvan Tarlos oturuma ara verdi. Protestocuların polis tarafından salondan çıkartılmasının ardından oturum devam etti.

Anayasa değiştirildi

Budapeşte’nin belediyelere evsizlerin kalmasına yasak bölgeler belirleme hakkı tanıyan yeni bir yasayı uygulamaya soktuğu belirtiliyor. Buna göre yasaklı alanlarda tekrar tekrar kalanlar hapis cezası ile cezalandırılabiliyor. Macaristan Anayasa Mahkemesi bir yıl önce benzer bir düzenlemeyi anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etmişti. Yasayı tekrar yürürlüğe sokmak için iktidardaki FIDESZ partisi, parlamentodaki üçte ikilik çoğunluğunu kullanarak mart ayında anayasayı değiştirmişti.

Yardım organizasyonlarının tahminlerine göre Budapeşte’de 8 ila 10 bin arasında evsiz yaşıyor. Evsizler için ayrılan yurtlarda ise yaklaşık 6 bin kişilik yer bulunuyor. Belediye başkanı Tarlos evsizlere geçici barınak ayarlanacağını ve gerekirse bir spor salonunun hazırlanacağını belirtti.

AK PARTİ DOSYASI : Savaş ZAMAN’ı mı ?


Hükümetin, dershaneleri “kapatacak” bir yasa üzerinde çalıştığını açıklamasının ardından, Cemaat’ten hükümeti “hedef alan” açıklamalar hız kesmeden devam ediyor. Gülen cemaatinin yayın organı gibi işlev gören Zaman gazetesi ilk olarak, “Eğitime büyük darbe” manşetiyle hükümete “ultimatom” verdi. Manşetten hükümetin uyarmalması yeterli görülmemiş olacak ki, gazetenin bir çok köşe yazarı da bu konuda AKP’ye uyarı mesajları verdi. Öyle ki, gazetede, 12 Eylül darbecilerinin dahi dershaneler konusunda AKP kadar ileri gitmediği ifade edildi.

ZAMAN gazetesinin birkaç gündür süren bu eleştirilerini, Fetullah Gülen’e ait Herkul adlı internet sitesindeki uyarılar ve eleştiriler izledi. Hükümetin sessiz sedasız izlemekle yetindiği açıklamalar, doğal olarak gözleri Fetullah Gülen’e çevirdi. Gülen, dün gece yarısı konuya dair doğrudan bir açıklamada bulundu. Gülen, açıklamasında; “Her fırsatta kardeş olduğunu söyleyen, aynı safta yer tutan ve hizmet erlerinin yüzüne gülen bazı kimseler tarafından bir kısım planların yapıldığı ve uygulamaya konulacağı yazılıp çiziliyor. Biz, müminlerin bu kadar kötülük yapabileceklerine ve garazlara bina ettikleri icraatla milletin geleceğine kastedebileceklerine inanmak istemiyoruz. İnanmak istemiyor ve hala ‘Bu işte bir yanlışlık var!’ diyoruz.” ifadelerini kullandı. Gülen cemaati elindeki FEM dershaneleri de koroya katılarak, hükümeti bu düzenlemeyi yapmaması konusunda uyardı.

Dört dörtlük eğitim düzenlemesinin sonucu bu mu olacaktı?

Aslında dershaneler üzerinden kopartılan bu fırtınayı anlamak için biraz eskiye dönmekte fayda var. Hatırlayacaksınız, AKP hükümeti, 12 yıl olan zorunlu eğitimi kaldırıp 4+4+4 sistemine geçtiğinde, toplumun bir kesimi bu yeni sistemin eğitim sorunlarını derinleştireceği uyarınsında bulunmuştu. Şahsen ben de bu kesim içerisinde yer alan biriydim. Zira 4+4+4 sistemine ilişkin derin kaygılar taşıyordum. Neden mi?

– Çünkü okula başlama yaşı 66 aya düşürülüyordu, yani 5.5 yaşındaki çocuklara okula gitme zorunluluğu getiriliyordu. Oysa bu yaştaki çocukların ezici bir kısmı, okulda eğitim almak için yeterli gelişmişliğe sahip değildir.

– Bu uygulama, beraberinde yeni bir takım sınavları getiriyordu ve bu da öğrencilerin sürekli değişen sınav sistemlerine adapte olamaması nedeniyle başarısız olmalarına neden olacaktı.

– Değişen eğitim sistemi ve buna adapte olmakta yaşanan sorunlar, devlet okullarındaki öğrencilerin, üniversiteye giriş sınavındaki başarılarının düşmesine neden olacaktı.

– Başarıda bu düşüş de insanları, devlet okullarından kaçıp, çocuklarını özel okullara yollamaya teşvik edecekti. Doğalında devlet okulları ikinci plana düşecek, özel okullar ön plana çıkacak ve bu da eğitimin özelleştirilmesi için bir argüman olarak kullanılacaktı.

FEM’den ibretlik açıklama

Doğrusu şimdi dönüp geçen zaman, kaygılarımın gerçeğe dönüşmüş olduğunu görüyorum. Bunu sadece üniversiteye giriş sınavları ve SBS sınavlarının sonuçlarında devlet okullarının başarı durumuna bakarak dahi söylemek mümkün. Ama şimdi bazı okurlar, benim tek yanlı baktığım için böyle düşündüğü iddia edeceklerdir. Onlara da FEM dershaneleri sözcüsünün, dershanelerin kapatılması tartışmalarına ilişkin yaptığı açıklamayı okumalarını tavsiye ediyorum. Ne diyor FEM sözcüsü, “Nasıl ki hastaneleri kapatınca hastalıklar bitmiyorsa, dershaneleri kapatınca da eğitim sorunları bitmez. Onarım ve telafi mekanizmaları kapatılınca asıl yapılması gerekenler yapılmıyor…” Doğru söze ne denir ki!

Bu hükümet ve elbette ki bundan önceki hükümetler, eğitim sistemini bir yapboz misali karıştırıp durdular. Her hükümet kendi mentalitesine ve siyasal düşüncesine uygun bir eğitim sistemi yaratmak için istediği her türlü düzenlemeyi yaptı. Bu da eğitim sistemimizin, son derece eklektik olmasına ve sorunlara boğulmasına yol açtı. Dolayısıyla devlet okullarındaki eğitim, artık eskisi kadar velileri ve de öğrencileri cezbetmiyor. Tam da bu nedenledir ki son yıllarda özel okulların sayısında büyük bir patlama yaşanıyor. Bu da, eğitimin özelleştirilmesi doğrultusunda önemli adımların atıldığını gösteriyor.

Cemaat neden AKP ile çatışıyor?

Bunca zamandır AKP tarafından atılan hemen hiçbir adıma Gülen cemaatinden bu denli üst perdeden bir “tepki” gösterilmemişti. Peki ama neden söz konusu dershanelerin kapatılması olunca bu denli “sert tepki” gösteriyorlar?

Çok açıkça ifade etmek isterim ki, ben, çoğunluğun aksine, AKP ile Gülen cemaati arasında bir çatışma olduğuna inanmıyorum. Bütün bu karşılıklı açıklamaların bir mizansen olduğuna ve danışıklı dövüş olduğuna inanıyorum. Zira yukarıda da kısaca izah ettiğim gibi, eğitimde özelleştirme AKP hükümetinin temel hedefleri arasında yer alıyor ve eğitimin özelleştirilmesi halinde dershanelerin önemli bir kısmı özel okul olarak tanımlanacak. Yani, aslında dershaneler kapatılmayacak ve daha büyük bir rant alanına taşınmaları sağlanacak. Dolayısıyla cemaate ait dershaneler de özel okul statüsüne geçeceklerdir ve zamanla devlet okullarının sayısı azaltılarak, bu özel okullara öğrenci akışı için gerekli düzünlemeler yapılacaktır. Kanal 24’te Ardan Zentürk’e konuşan MEB Bakanı Avcı, taslağa göre, özel okula dönüşen dershaneler öğrenci bulamazlarsa, sınıfları doldurmak için, velilere, yurtdışında da uygulanan kupon ya da eğitim çekleri (voucher) imkânı sağlanacağını belirtti. “Sınıfların 30’ar kişilik olmasını istiyoruz. Özel okula dönüşmüş bir kurum bir sınıfına 20 öğrenci bulduysa, bunu 30’a tamamlamak için 10 öğrencisinin parasını devlet olarak karşılayacağız” diyerek, yukarıdaki savımı doğruladı adeta.

İşte tam da burada bir sorun ortaya çıkıyor. Toplumun belirli bir kesimi bu sürecin önüne dikilebilir. Bu kesimler içerisinde muhalefet partilerinin de yer alması kuvvetle muhtemel. Cemaat-AKP çatışması tam da burada devreye gidiyor. Bu suni tartışma üzerinden hem muhalefet, hem de eğitimin özelleştirilmesine karşı çıkacak olan toplum kesimleri, kafa karışıklına sürüklenmek isteniyor. Böylece dershanelerin özel okullara dönüştürülmesinin ve ardından da eğitimin özelleştirilmesine dönük atılacak adımların önündeki muhalefet engelinin kaldırılması. Açıkçası bunda başarılı olduklarını da söylemek lazım. Zira CHP, MHP ve bazı diğer muhalefet unsurları, salt AKP’yi yıpratmak adına, bu tartışmada cemaate yedeklenmiş bulunuyor ve asıl tehlikeyi es geçmiş görünüyor. Eh ne diyelim, Allah sonumuzu hayretsin…

Self Assembling Blocks, Stepping Stone to “Terminator Army” (Video)


VİDEO LİNK :

http://youtu.be/1Bj-nlF4R-U

CIA Secretly Recording Global Money Transfers


The Central Intelligence Agency is secretly collecting bulk records of international money transfers handled by companies like Western Union — including transactions into and out of the United States — under the same law that the National Security Agency uses for its huge database of Americans’ phone records, according to current and former government officials.

The C.I.A. financial records program, which the officials said was authorized by provisions in the Patriot Act and overseen by the Foreign Intelligence Surveillance Court, offers evidence that the extent of government data collection programs is not fully known and that the national debate over privacy and security may be incomplete.

Somedetails of the C.I.A. program were not clear. But it was confirmed by several current and former officials, who spoke on the condition of anonymity because the matter is classified.

The data does not include purely domestic transfers or bank-to-bank transactions, several officials said. Another, while not acknowledging the program, suggested that the surveillance court had imposed rules withholding the identities of any Americans from the data the C.I.A. sees, requiring a tie to a terrorist organization before a search may be run, and mandating that the data be discarded after a certain number of years. The court has imposed several similar rules on the N.S.A. call logs program.

Several officials also said more than one other bulk collection program has yet to come to light.

“The intelligence community collects bulk data in a number of different ways under multiple authorities,” one intelligence official said.

Dean Boyd, a spokesman for the C.I.A., declined to confirm whether such a program exists, but said that the agency conducts lawful intelligence collection aimed at foreign — not domestic — activities and that it is subject to extensive oversight.

“The C.I.A. protects the nation and upholds the privacy rights of Americans by ensuring that its intelligence collection activities are focused on acquiring foreign intelligence and counterintelligence in accordance with U.S. laws,” he said.

Juan Zarate, a White House and Treasury official under President George W. Bush, said that unlike telecommunications information, there has generally been less sensitivity about the collection of financial data, in part because the government already collects information on large transactions under the Bank Secrecy Act.

“There is a longstanding legal baseline for the U.S. government to collect financial information,” said Mr. Zarate, who is also the author of “Treasury’s War,” about the crackdown on terrorist financing. He did not acknowledge the C.I.A. program.

Orders for business records from the surveillance court generally prohibit recipients from talking about them. A spokeswoman for one large company that handles money transfers abroad, Western Union, did not directly address a question about whether it had been ordered to turn over records in bulk, but said that the company complies with legal requirements to provide information.

“We collect consumer information to comply with the Bank Secrecy Act and other laws,” said the spokeswoman, Luella Chavez D’Angelo. “In doing so, we also protect our consumers’ privacy.”

In recent months, there have been hints in congressional testimony, declassified documents and litigation that the N.S.A. program — which was disclosed by Edward J. Snowden, a former N.S.A. contractor — is not unique in collecting records involving Americans.

For example, the American Civil Liberties Union is fighting a Freedom of Information Act lawsuit for documents related to Section 215 of the Patriot Act, the provision that allows the government to compel companies to turn over business records for counterterrorism purposes. After the government declassified the N.S.A. phone records program, it has released many documents about it in response to the suit.

But the government has notified the A.C.L.U. that it is withholding two Foreign Intelligence Surveillance Court rulings invoking Section 215 — one dated Aug. 20, 2008, and the other Nov. 23, 2010 — because they discuss matters that remain classified, according to Alexander Abdo, an A.C.L.U. lawyer. “It suggests very strongly that there are other programs of surveillance that the public has a right to know about,” Mr. Abdo said.

In addition, a Justice Department “white paper” on the N.S.A.’s call records program, released in August, said that communications logs are “a context” in which the “collection of a large volume of data” is necessary for investigators to be able to analyze links between terrorism suspects and their associates. It did not say that call records are the only context that meets the criteria for bulk gathering.

In hearings on Capitol Hill, government officials have repeatedly avoided saying that phone logs — which include date, duration and numbers of phone calls, but not their content — are the only type of data that would qualify for bulk collection under the Patriot Act provision. In a little-noticed exchange late in an Oct. 3 hearing before the Senate Judiciary Committee, Gen. Keith B. Alexander, the N.S.A. director, appeared to go further.

At the hearing, Senator Mazie K. Hirono, Democrat of Hawaii, asked General Alexander and James R. Clapper Jr., the director of national intelligence, a sweeping question: “So what are all of the programs run by the N.S.A. or other federal agencies” that used either Section 215 of the Patriot Act or another surveillance law that allows warrantless wiretapping of phone and emails?

General Alexander responded by describing, once again, the N.S.A.’s call records program, adding, “None of that is hid from you.” Mr. Clapper said nothing.

Then, moments later, General Alexander interjected that he was talking only about what the N.S.A. is doing under the Patriot Act provision and appearing to let slip that other agencies are operating their own programs.

“You know, that’s of course a global thing that others use as well, but for ours, it’s just that way,” General Alexander said.

In September, the Obama administration declassified and released a lengthy opinion by Judge Claire Eagan of the surveillance court, written a month earlier and explaining why the panel had given legal blessing to the call log program. A largely overlooked passage of her ruling suggested that the court has also issued orders for at least two other types of bulk data collection.

Specifically, Judge Eagan noted that the court had previously examined the issue of what records are relevant to an investigation for the purpose of “bulk collections,” plural. There followed more than six lines that were censored in the publicly released version of her opinion.

Lawmakers on the House and Senate Judiciary Committees have been trying to gain more information about other bulk collection programs.

In September, Representative Jim Sensenbrenner, Republican of Wisconsin and an author of the original Patriot Act, sent a letter to Attorney General Eric H. Holder Jr. asking if the administration was collecting bulk records aside from the phone data. An aide said he had yet to get a response. Even lawmakers on the Intelligence Committees have indicated that they are not sure they understand the entire landscape of what the government is doing in terms of bulk collection.

Senators Dianne Feinstein of California and Saxby Chambliss of Georgia, the top Democrat and Republican on the Senate Intelligence Committee, recently sent a classified letter to Mr. Clapper asking for a full accounting of every other national security program that involves bulk collection of data at home or abroad, according to government officials.

Via:nyt

Teacher with Violent Past Allegedly Assaults Student


Christina Dabbs is upset about allegations her son’s science teacher assaulted him, but she’s even more concerned about Rayburn McGuire’s arrest record.

“He is accused of shooting his cousin over music after a funeral. This is someone who is violent. This is my son’s teacher,” said Dabbs.

Dabbs’ son Gavyn is in the fifth grade at Seaborn Lee Elementary in Fulton County. Gavyn said McGuire assaulted him in class last week.

“He punched me in my chest. He said ‘Come on, get up’ and then I walked outside. He grabbed me by my collar and yanked me outside,” said Gavyn.

Gavyn said McGuire didn’t stop there.

“He asked, ‘Why did you do that?’ I said ‘I don’t know’. He said, ‘Are you going to do it again?’ I said ‘no’. Then I walked back in the classroom. I was about to sit back down in my chair and he pushed my head down. I hit the floor and then I got up and laughed so I wouldn’t cry,” said Gavyn.

While a CBS Atlanta news crew was talking to Gavyn’s mother, she decided to look online for a picture of McGuire – what she found disturbed her.

“I just Googled his name and an article on the AJC (Atlanta Journal Constitution) popped up. Is stated bond was denied for post-funeral shooter. Oh my goodness!” Dabbs said.

In February McGuire was arrested and charged with shooting his cousin. Fulton County Schools hired him in October.

“It’s shocking that he is allowed to be teaching in an elementary school – teaching, period,” said Dabbs.

Fulton County Schools spokeswoman Susan Hale emailed this statement:

“This is a serious allegation and one that our school district does not take lightly. The employee has been placed on administrative leave pending the outcome of an investigation.”

Hale said the district placed McGuire on administrative leave Wednesday after inquires were made about his arrest record.

Hale said that arrest didn’t show up on McGuire’s background check, which he passed, because the charges against him were dropped.

McGuire’s attorney said the charges were dropped because he shot his cousin in self-defense.

Via:cbsatlanta

Life for a Marijuana Charge


Do you read blogs? I generally don’t, but somebody sent me a copy of a recent blog in the Daily RFT. It was written by Ray Downs. He’s got a good reputation. The blog was about Jeffrey Mizanskey, who is doing life without parole on a marijuana charge.

Recent Photo of Jeff Mizansky

According to the blog, Mizanskey got busted in 1993 in Sedalia, Mo., with another guy. They had gone to a motel to buy a brick of weed. About five pounds, the blog said.

I don’t get that part. I don’t want to sound like an authority on this stuff, but I’d figure a brick to be a kilo. You know, a little more than two pounds. But it doesn’t matter. Two pounds, five pounds, 10 pounds. They bring this stuff in by the ton. So we’re not talking about Pablo Escobar. We’re talking about a low-level pot dealer.

According to the blog, Mizanskey was just along for the ride, anyway. It was his buddy who was interested in buying the weed. Supposedly, the video backs it up. Video? It turns out the sellers had already been busted and were participating in a sting.

But who cares if Mizanskey was the real buyer? Let’s say he was. He gets life for buying a few pounds of pot?

By the way, his buddy got 10 years. It turns out this was Mizanksey’s third bust. None of them big. The first two didn’t even rate prison time. I checked with the Department of Corrections. First and only time they got him was for this third bust.

I’ve written about the criminal justice system for a long time, and I understand inequities abound. There are all sorts of variables. The quality of the defense lawyer, the jurisdiction in which one gets arrested, the sentencing judge, and so on. No two cases are identical. But still, life without parole for a pot charge? Are you kidding me?

I recently flew to San Francisco, rented a car and drove to visit a pal who lives near Seattle. I drove through the California town of Weed. The gas stations were selling T-shirts that read, “I love Weed.”

By the way, I was driving to Seattle. Guess what’s legal there.

You see where I’m going with this, Jay? This is 2014. Reefer Madness is passé. Society no longer equates pot with heroin. Nobody is selling “I love Heroin” T-shirts.

Not long ago, I wrote about the days when pot was everywhere. I mentioned that I could once roll a pretty good joint, but I remembered guys who could roll a joint with one hand. I envied them. They were rock stars. How cheated they must have felt when weed went underground. Maybe they’ll move to Colorado or Washington where they can once again show off, I wrote.

I got a lot of response to that column. Mostly from baby boomers who fondly remembered those days. Some of them boasted that they could still roll a joint with one hand. Arthritis be damned!

These are old people. Sixty-year-olds. Pot is the one of the few issues they have in common with the kids.

Last week, I got an email from a fellow with Show-Me Cannabis. That’s the group working to legalize pot in Missouri. One of their lobbyists is a sergeant in the St. Louis Police Department. Makes me think of Bob Dylan. The times they are a-changing.

I asked the fellow from Show-Me Cannabis if he knew about Mizanskey. Sure, I know about him, the guy said. We’re planning an advocacy campaign to get him clemency, he said.

This story isn’t going to stay a blog for long. Trust me on that, Jay. I know some of the people at the Riverfront Times. They’ve got themselves a story, and they know it. Life without parole for pot.

This thing is going to take off.

When the clamor for clemency starts, you’ll have three options. You can pretend not to hear the shouting. You can say you don’t see an injustice in the sentence. You can grant clemency.

Option three is clearly the best — the first two are untenable — but why look like you have to be forced into doing the right thing?

Let me suggest a fourth option. You can be proactive. You can move before the clamor starts. You can say you read the blog in the RFT — that will make you seem hip — and after looking into the matter, you have decided to grant Jeff Mizanskey clemency. Immediately! Twenty years on a pot charge is long enough, you say.

Aside from the injustice, it’s a complete waste of money to keep this guy in prison, you say.

In so doing you appeal to everybody — the young, the old, the liberals, the fiscal conservatives. Plus, you’d be doing the right thing.

Best move on this quickly, Jay. It’s a rare opportunity.

POYRAZKÖY DAVASI : Mahkeme, Ergenekon ve Balyoz kararlarını istedi


Poyrazköy davasında mahkeme, Balyoz davasının gerekçeli kararı ile Yargıtay ilamını istedi. Mahkeme ayrıca yazım aşamasında olan Ergenekon davasının gerekçeli karanın da yazımı tamamlandıktan sonra istenmesine hükmetti. İstanbul 12….

Poyrazköy davasında mahkeme, Balyoz davasının gerekçeli kararı ile Yargıtay ilamını istedi. Mahkeme ayrıca yazım aşamasında olan Ergenekon davasının gerekçeli karanın da yazımı tamamlandıktan sonra istenmesine hükmetti.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Poyrazköy davasına bugün devam edildi. Duruşmada, Kurtarma ve Sualtı Kurmay Başkanı Albay Kemal Kesen, tanık olarak dinlendi. Kesen, suikast yapılacağı iddiasıyla dere yatağının kenarına gömülü halde bulunan lav silahları, mermiler, sis kutularının herhangi bir eğitim ya da görevde kullanılmasının mümkün olmadığını savundu.

Tanık olarak dinlenen emekli Tuğamiral Ahmet Türkmen de, ‘Kafes Eylem Planı’ iddiaları çıktığında, kuvvet komutanı tarafından sanıklar hakkında idari soruşturma yürütmekle görevlendirildiğini belirterek, "İsmi geçen kişilerle yüz yüze görüştüm. Hiçbir personelin söz konusu plandan haberi olmadığını, bu eylem planının askeri yazım kurallarına uygun olmadığını ve askeri personel tarafından yazılmış olmadığını tespit ettim” dedi.

Raporunu Genelkurmay Başkanlığı’na gönderildiğini anlatan Türkmen, “Eğer yanlış bir şey olsaydı, Genelkurmay adli soruşturma açardı. Planın sahtecilik olabileceği, art niyetli kişiler tarafından hazırlanmış olduğu kanaatine vardık.” ifadelerini kullandı.

Duruşmanın ardından mahkeme ara kararlarını açıkladı. Mahkeme, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden, yazımı devam eden Ergenekon davasının gerekçeli karanın, yazımın tamamlanmasının ardından istenmesine karar verdi. Balyoz davasının gerekçeli kararı ile Yargıtay ilamının istenmesine de hükmedildi.

Sanıklardan Kadir Sağdıç ve Mehmet Fatih Ilğar’ın duruşmada kullandığı bazı ifadeler nedeniyle gereğinin yapılması için Cumhuriyet Savcılığı’na duruşma kayıtlarının gönderilmesine karar verildi.

Tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme, duruşmayı erteledi.

İSTİHBARAT ALANI

Sınırsız, Seçkin, Sansürsüz, Kemalist Haber Blogu

Derin İstihbarat

strateji, güvenlik, araştırma, istihbarat, komplo teorileri, mizah, teknoloji, mk ultra, nwo

İSTİHBARAT

Şifresiz Yayın!