Etiket arşivi: TÜRK MİLLETİ

YANDAŞ MEDYADAN YENİ BİR SALDIRI /// İnönü ve Şükrü Saraço ğlu Türk Milletini ve Vatanını Sattılar !


ismet-inonu.jpg

İnönü ve Sükrü Saracoğlu Türk Milletini ve Vatanını Sattılar !

Osmanli Devleti nasil 1. Dünya savasina girmemekte direnmissede Enver Pasa nin 1907 yilinda Almanlarla imzaladigi gizli Pakt Antlasmasi ile Osmanli Devletinin ve Padisahinin dahi haberi olmadan kendini savasin icinde bulmussa, 1. Dünya savasina da sokulmamiz icin az tezgahlar kurulmadi.

1. Dünya savasiyla yikilan Osmanli Devleti 30 Ekim 1918 de Atatürk´ün baskisi ile Vahdeddin tarafindan Mondros Ateskes yani Teslim anlasmasini imzalayarak teslim olmustu. 23 Temmuz 1923 e kadar Osmanli Devletine bagli topraklar alinmis üzerlerinde Manda Cumhuriyetleri kurulmus, Anadolu ve Trakyada kalan diger Osmanli Devleti topraklarindan önce Ruslara ve Yunanlilara topraklar satilmis, kalan topraklar ise Fransizlar, Ingilizler, Italyanlar ve Amerikalilar tarafindan Lozan da paylasilmisti. Fakat bu topraklarin tümü üzerinde Türkiye Cumhuriyeti adinda bir Manda Devleti kurulmasi kararlastirilmis ve bu koloninin valiligine M.Kemal getirilmisti.

Türkiye Cumhutiyeti üzerindeki Manda Haklarina sahip olan Ingiltere, Fransa, italya Almanya karsisinda savasa girmek mecburiyetinde kalmislardi.

Türkiye 2. Dünya Savaşı’na girmekte kararsızdı. Ortalık ajan kaynıyordu.

Bir de spor kulübü kisvesiyle Yahudiler’i Filistin’e taşıyan gizli teşkilat vardı.

Bugünkü Hapoel Haifa, o gün Hapoel İstanbul’du. Hollanda’nın ünlü Ajax kulübü de bu amaçla İstanbul’da kuruldu.

Beşiktaş, Anadolu’ya silah kaçırıyordu. Babam da, bu teşkilatın içindeydi. Siyah-beyazlılar, bu nedenle Kuvay-ı Milliye’nin takımıdır.

Galatasaray’ı Masonlar, Fenerbahçe’yi ise Rum kopiller kurdu.

ABD’li ünlü casus Allen Dulles, İstanbul’a gelerek istihbarat ağı oluşturdu.

Türkiye’ye ‘Yellow’ yani ‘Sarı’ kod ismini verdi. Yazışmalarda “Harem’den alınan bilgiye göre” ibaresi vardı.

Bütün belge ve bilgiler, sadece onun üzerinden Amerika’ya gidiyordu.

Harem kod adlı ünlü Türk yönetici, Başbakan Şükrü Saracoğlu’ydu.

KOD ADI: HAREM

II. Dünya Harbi sırasında İstanbul’da casuslar savaşı yaşanıyordu. Devrin Başbakanı Amerikalılar’a casusluk yapıyordu. Bunu bir tek Cumhurbaşkanı İnönü biliyordu. .Peki kimmiş Harem?

Başbakan Şükrü Saraçoğlu. Başbakanın ta kendisi. Bu ilk kez sizde yayınlanacak! İnönü cumhurbaşkanı, Saraçoğlu başbakan o dönemde. “Sarı’dan -yani Haremden- gelen bilgiye göre.” diyor ABD kaynakları.

Saraçoğlu bir yandan da Amerikalılar’a bilgi veriyor.

Elbette. Bunu da bir tek İnönü biliyor. Şimdi Almanlar’la bir anlaşma yaptı ya, bakıyorlar savaş başka türlü gidiyor, Amerikalılar da Pearl Harour baskınından sonra girmiş savaşa. İster misin Amerika kazansın bu işi! Biz de Alman taraftarı olarak arada kaynarız gideriz maazallah! Saraçoğlu, Lozan Üniversitesi mezunu bir hukukçu ve İnönü’nün en güvendiği adam. Bu yüzden önce Şükrü Kaya’yı başbakanlıktan alıp Saraçoğlu’nu getiriyor yerine. Onun müttefiklerle aramızı düzeltecek bir yol bulmasını istiyor gizliden gizliye. İşte ‘Harem’ o zamanki CIA yani OSS’in Saraçoğlu için kullandığı kod adı. Bütün belgeler ve bilgiler bir tek onun üzerinden Amerika’ya geçebiliyor.

Sonuçta Harem, yani Şükrü Saraçoğlu, ABD istihbaratına bilgi ulaştırıyor!

Tamamen öyle. 1942-1946 yılları arası bir işbirliği yapıldı ve bu belgeler iki yıl önce açıklandı. Ama Türkiye’de hiç duyan olmadı. Bu olay Türkiye’deki istihbarat faaliyetlerinin boyutlarını göstermesi bakımından çok önemli

TÜRK TIME /// SİBEL KIZILKAYA İTKÜ : Türk Milleti “Ben Yaptım Oldu” Zihniyetine Dur Dedi !


Taksim Gezi Parkı eylemleri nedeniyle yaşanan olaylar; çoğunluğun her yaptığının demokrasi olduğuna inanan, aykırı hiçbir sese tahammülü olmayan, yaşam alanlarına müdahale eden, “ben yaptım oldu” zihniyetiyle hareket eden bir iktidarın , toplumda nasıl bir gerginliğe ve bölünmeye sebep olduğunu ve dolayısıyla kutuplaştırıcı siyasetinin artık miadını doldurduğunu görmek açısından, son derece ibret vericidir

Bu aşamadan sonra, iktidar tarafından yapılabilecek en büyük yanlış; bütün bu olayları birtakım marjinal grupların, Ergenekon kalıntılarının, darbe heveslilerinin, hükümeti yıkma planı gibi görmesi ve göstermesi olabilir. Çünkü, iktidarın olaylara bu tarz bir yaklaşımı, tüm yaşananlardan herhangi bir ders çıkarmadığını, hatta tam aksine, ceberut devlet anlayışına tam gaz devam edeceğini gösterir ki, böylesi bir durum, belki de ileride çok daha büyük sosyal patlamaları beraberinde getirecektir.

Bu nedenle iktidarın, Gezi Parkında başlayıp tüm Türkiye’ye yayılan, kitlesel öfkenin, sökülen beş-on ağaç yüzünden çıkmadığını, bunun toplumsal birikimin patlaması olduğunu anlayarak, toplumdan gelen bu ihtarı iyi okuması, ülkemizin ve demokrasimizin geleceği açısından, son derece önemlidir.

Peki bu birikim halkta nasıl oluşmuştur?

Bu ülke on yıldır, genel seçimlerde oyların yüzde ellisini almanın, geriye kalan yüzde elliyi hiçe saymak anlamına geldiğine inanan bir iktidar tarafından, yönetilmektedir. Ve bu iktidar, bugüne kadar, geri kalan diğer yüzde ellinin, bir gün gelip de sesini çıkarabileceğine, “yeter artık” diyebileceğine, hiç ihtimal vermemiştir. Bu nedenle de, yaptıklarının dozunu hep arttırmış, belli kesimlerin hassasiyetlerini, hiç kaale almamıştır. Örneğin;

Kentsel dönüşüm yasasıyla, insanların mülkiyet hakları hiçe sayılmış, hak arama hürriyetleri ellerinden alınmış, acele kamulaştırma yoluyla insanların mallarının yok pahasına satılmasının önü açılmıştır.

Büyükşehir Yasasıyla, seçim çevresi değişiklikleri yapılarak, oy avcılığı peşine düşülmüş, belde halkına danışılmadan, her iki belediyeden biri kapatılarak, halk iradesi hiçe sayılmış, temsili demokrasi zayıflatılmıştır.

Eğitim Birliğine darbe yapılarak, Türkiye’de her türlü yasadışı örgütün, eğitim kurumu açmasına izin verilmiştir.

Yabancılara mülk satışının, 2.5 hektardan, 30 hektara, hatta Bakanlar Kurulu Kararıyla, 60 hektara kadar çıkarılmasına imkan tanınmış ve karşılıklılık ilkesi kaldırılmış, böylece vatan toprakları tamamen yabancı sermayeye açılmıştır.

Atatürk’ün emaneti Atatürk Orman Çiftliği talan edilmiş, liseler zorla ve ihtiyaç dışı imam hatip okullarına çevrilmiş, özel hayata müdahale edilmiş, kendileri gibi düşünüp, hareket etmeyenler yaftalanmıştır. Dış politika, yeni anayasa çalışmaları ve çözüm sürecine değinmiyorum bile.

Bunlar sadece sayabildiklerim. Kısmen değindiğim, bu düzenlemeler dahi toplumdaki birikimi ve öfkeyi bir nebzede olsa açıklamak konusunda yeterli olacaktır sanırım.

Hatta ve hatta Başbakan’ın tüm bu eylemler gerçekleştikten sonra ki; sert, inatçı ve taviz vermez üslubu da , toplumsal patlamanın neden kaynaklandığını, çok net göstermiştir.

Hakkında yürütmeyi durdurma kararı verilen Gezi parkı ile ilgili olarak, toplumla inatlaşırcasına "Topçu Kışlası’nı yapacağız, hatta otel de yapacağız, AKM’yi de yıkacağız, Taksim’e cami de yapacağız" diyerek geri adım atmaya niyeti olmadığını gösterdiği gibi, aynı günün akşamı, hızını alamayıp Fatih Altaylı ile yaptığı söyleşide, ağzına içki koyan herkesi, alkolik ilan etmiştir.

"Kafası kıyak gençlik-Fatih gençliği" ayırımı yaparak gençler arasında ayrımcılık yapmış, her cümlenin başına "biz" ve "onlar" getirerek kendisine oy vermeyenleri ötekileştirmiştir. “İstesek biz de Türkiye’nin en az yüzde 50’sini sokağa dökeriz” sözlerini ise bir ülkenin Başbakanı’nın söylemesi nasıl kabul edilebilir?

AK Parti , halkın yüzde 50’sinin oyunu alarak iktidara gelmiş olabilir. Ama hükümetçe yok kabul edilen diğer yüzde 50, şayet aktif muhalefete geçerse taktir edersiniz ki, ülke tamamen bir kaosa sürüklenir. Başbakanın sadece % 50’nin değil, tüm Türkiye’nin başbakanı olduğunun farkına varması, sorunun büyük oranda aşılması yönünde, oldukça önemli bir adım olacağı düşüncesindeyim.

Bu aşamadan sonra, İktidarın kendisine oy vermeyen diğer %50’nin isteklerini dikkate alarak, bu kesimle ipleri koparmamaya çalışması, en azından aradaki mesafenin iyice açılmasına, izin vermemesi son derece önemlidir. Aksi halde; bu kadar keskin bir kutuplaşma, ülkeyi tehlikeli sulara sürükleyecektir. İktidarın artık bu öfkeli, çatışmacı tutum ve davranışından, sert üslubundan vazgeçerek, geri adım atması şarttır.

Sonuç olarak; kamu yararı ve hassasiyeti düşünülmeden sırf sayısal çoğunluğa güvenilerek “ben yaptım oldu” zihniyetiyle yapılan düzenlemeler , dayatmacı, baskıcı ve insanların yaşam alanlarına yapılan müdahaleler, ülkede gerginliği daha da arttırdığı gibi , keskin kutuplaşmalara da, sebep olmuştur. Zaten bugün geldiğimiz noktadaki, toplumsal huzursuzluk ve gerginlik, yapılan bu siyasetin artık işe yaramadığını da açıkça göstermiştir.

Unutulmamalıdır ki ; ülkede barış, huzur ve gerçek demokrasinin hakim olabilmesi için, uzlaşı kültürü, sağduyu, empati ve hoşgörü şarttır.

Güneş Erkul : Atatürk’ün izinde olan, Türk milletini aşağılamaz, aşağılatmaz


513921318_627723333921753_1139956064_n.jpg

Atatürk’ün Türk milletini aşağı gören bir tek sözü bile yoktur,tam aksine her sözüne Türk’ü yücelterek başlamış, özgüvenini yitirmiş bir millete özgüven aşılamak için çaba harcamış,“ben ne yaptıysam bu büyük milletle yaptım”, “yaradılışımda olağanüstülük aramayınız, eğer varsa o da Türk olmamdır” demiştir, içinden çıktığı millete aptal diyenlerin vatanın uğradığı işgale karşı düşmanın Türk’ü aşağılamak üzerine kurduğu psikolojik savaş stratejisine verdiği gönüllü hizmetten dolayı zekası da, vatanseverliği de tartışılır.

Başarısızlık karşısında kendi önderliğine bok sürdürmeyip suçu halka atanlara inat büyük önderimizin dediği gibi“Türk milleti zekidir,çalışkandır, milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir”ekleme yapayım yeterki bu büyük milleti cehalet batağından kurtaracak ulusun bağrından çıkarak ulusuna önderlik edecek,milleti birleştirecek; önder,fedakar insanları olsun.Gün sürekli “yangın var” saptaması yapıp yangını izlemek veya yangına körükle gitmek yerine, bir kova su alıp kolları sıvama günüdür.

İLK KURŞUN

https://www.facebook.com/GERKUL, https://twitter.com/GUNESERKUL

VİDEO : 19 Mayıs 2013 /// Ankara Sıhhiye Meydanı /// T.C. için Türk milleti ayakta


VİDEO LİNK :

http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=mSdvF9lfIm4

Erdal Sarızeybek: BU SİYASET SAHİPLERİ TÜRK MİLLETİ’Nİ DAH A NE KADAR ALDATABİLECEK! /// CC : @E_Sarizeybek @erdalsarizeybe k


AKP Hükümeti yeni bir süreç başlatmış, terör bitecekmiş, akan kanlar duracakmış, ülkemize barış, kardeşlik ve huzur gelecekmiş.

Bu sürece CHP destek verecekmiş, MHP de henüz ses yok, büyük bir ihtimalle ihanet süreci diyecektir, yarın Salı, dinleriz.

Bugün ülkemizde Kürt meselesi değil, Kürdistan meselesi vardır, hani şu 1920‘de Sevr tezgahında gerçekleştiremedikleri mesele.

Nedir Kürdistan meselesi; özerk tampon yönetimle Anadolu’nun Asya ile bağını kesmek yani Anadolu’nun Asya’dan alacağı desteği ve Türk Devletleri ile arasındaki yolu kesmek, bu bir. İran, Irak ve Suriye’yi Kürt ekseninde parçalamak, bu iki. Kurulması planlanan Kürdistan’ı İsrail’e müttefik yapmak ve enerji kaynaklarını ele geçirmek, bu üç. Nihai hedefi de Türk kimliğini değiştirip, Müslüman Halkı Hıristiyanlaştırıp Anadolu’nun yönetimini ele geçirmek yoluyla 1071 Malazgirt Türk-Bizans savaşının rövanşını almaktır.

Bu süreç belki 1938′ten, belki de 1970′ten bu yana işliyor ve ASALA-PKK adı altında örtülü bir savaş olarak işliyor. Önce silahlı PKK, ardından siyasi PKK ve şimdi de bu siyasi PKK’yı yönetime getirme şeklinde işliyor. Ve biz hep kaybediyoruz, tıpkı 91 Körfez savaşı, tıpkı 2003 Körfez savaşı sonuçlarından görüleceği gibi.

91′de bir koyup üç alacaktık, 100 milyar dolar ekonomik kayba uğradık. Üstüne de karşımızda Özerk Barzani ile 20 bin silahlı pkk bulduk.
2003′te bir koyup beş alacaktık, önce Kerkük Barzani’ye gitti, ardından pkk siyasallaştı ve Barzani Federe Kürt Devletinin başına geçti. Üstüne de çuval

Bugünkü sürecin temeli ise “demokrasi, insan hakları” adı altında Kürtçeyi ana dil olarak resmileştirmeye ve farklı lehçeleri Kürtçe altında birleştirip bir millet dili yapmaya“Akan kanlar dursun, barış, beyaz sayfa” denilerek Irak’taki on bin teröristi Doğu’ya getirip ordu kurmaya, İmralı’da yatan hain ve 600 kişilik yönetici kadrosunu da Doğu’da yönetime getirmeyeBuna karşılık tutuklu ve hükümle askerleri serbest bırakmaya ve bu sürecin sonunda anayasayı değiştirerek TÜRK KİMLİĞİ, TÜRK MİLLETİ VE ATATÜRK kavram ve değerlerini kaldırıp yok etmeye dayanıyor.

Türkiye, egemenliğin asıl sahibi olan Türk milleti buna izin vermemeli ve bu siyaseti değiştirmelidir. Türkiye’nin öz güç ve kaynaklarıyla terörü bitirecek, doğu’daki ortaçağ derebeyliğini yıkarak demokrasiyi ve insan haklarını Şemdinli’ye götürecek siyasi gücü vardır.

Bunu yapabilmek için de, bugüne kadar Türk milliyetçiliği ve Atatürk üzerinden siyaset yapanların meclis’ten çekilmesi ve doğrudan halka giderek yine halktan alacağı destekle erken seçim yoluyla bu hükümeti değiştirmesi zorunludur.

AKSİ HALDE KURBAĞA MİSALİ YAVAŞ ATEŞTE AĞIR AĞIR YOK EDECEKLER BİZİ, TÜRK MİLLETİ VE ATATÜRK’Ü… BUNA İZİN VERMEYE KİMSENİN HAKKI YOKTUR!

ERDAL SARIZEYBEK

İLK KURŞUN

İSTİHBARAT ALANI

Sınırsız, Seçkin, Sansürsüz, Kemalist Haber Blogu

Derin İstihbarat

strateji, güvenlik, araştırma, istihbarat, komplo teorileri, mizah, teknoloji, mk ultra, nwo

İSTİHBARAT

Şifresiz Yayın!